Yeni bir çalışma asırlık soruya ışık tutuyor
San Francisco – California Üniversitesi’nde (UCSF) çalışan sinirbilimcilerin yürüttüğü çalışma, yetişkinlikte ikinci bir dil öğrenmenin neden bu kadar zor olduğuna yönelik asırlık soruya ışık tutuyor.
Epilepsi hastaları üzerinde yapılan bir çalışma, beynin ana dilini muhafaza ederken yeni bir dil öğrenme işini nasıl başardığını anlamaya yardımcı oluyor.
San Francisco – California Üniversitesi'nde (UCSF) çalışan sinirbilimcilerin yürüttüğü çalışma, yetişkinlikte ikinci bir dil öğrenmenin neden bu kadar zor olduğuna yönelik asırlık soruya ışık tutuyor.
Kısmen şaşırtıcı olan sonuçlar, beynin nöroplastisite ile durağanlık arasındaki değiş tokuşta nasıl gezindiğine kapı aralıyor. Yeni şeyler öğrenirken nöronlar arasında yeni bağlantılar oluşturma kabiliyetine nöroplastisite deniyor. Durağanlık ise önceden öğrendiğimiz şeylerin meydana getirdiği bütünleşik ağı sürdürmemize olanak tanıyor. Bulgular, dokuz gün önce PNAS bülteninde yayımlandı.
UCSF Weill Sinirbilim Enstitüsü'nde nörolojik cerrahi yardımcı profesörü olan Matt Leonard şöyle aktarıyor: “Yeni bir dil öğrenirken beyinlerimiz, bu iki kuvvet birbiriyle rakebat ettiği sırada bunları bir şekilde uzlaştırıyor.”
Yüksek çözünürlüklü nöral sinyalleri takip etmek için beyin yüzeyine elektrotlar yerleştiren araştırma takımı, dinleyici yabancı seslere aşinalık kazandığı esnada konuşma korteksi boyunca dağılmış nöron kümelerinin kendilerini hassas şekilde ayarladığını keşfetmiş.
Çalışmanın baş araştırmacısı olan Leonard, “Bunlar, yabancı bir dile ait seslerin ilk defa duyulması ile onları tanıyabilme kabiliyeti arasında beyinde nelerin değiştiğine ilişkin yaptığımız ilk tespitler” diyor.
“Aradaki bu aşama, dil öğrenmede çok büyük önem taşıyor. Fakat bunu ele almak zordu çünkü süreç dinamik olmasının yanında bireye de özgüydü. Bu çalışmayla beraber, öğrenmenin bu ilk aşaması esnasında sesleri ayırt etmekle ilişkili beyin bölgelerinde neler olduğunu görmeyi başardık.”
Araştırmacılar elde edilen bulguların, bazı kişilerin sesleri diğerlerine göre neden çok daha kolay kavradığını açıklayabileceğini düşünüyor. Çünkü herkesin kendine özgü olan beyni, yeni bir dil öğrenirken ihtiyaç duyulan plastisiteyi kullanmak ile ana dilin durağanlığını sürdürmek arasında kendi dengesini kuruyor.
Kaynak: popsci.com.tr - Timeturk