Yakınlarının anlatımıyla Şehid Selahaddin Ürük
Adana Tekir Yaylası'nda kaldığı eve 5 Eylül 2001 yılında yapılan baskın sonucu katledilen Hizbullah Cemaatinin önde gelen isimlerinden Selahaddin (Sülhaddin) Ürük'ü anlatan yakınları, onun gerçek bir İslam önderi olduğuna vurgu yaptı.
Hizbullah Cemaatinin önde gelen isimlerinden Selahaddin (Sülhaddin) Ürük, katledilişinin 20'nci yıldönümünde rahmet ve minnetle yad ediliyor.
Şehid Selahaddin Ürük'ü anlatan yakınları onun yaşantısıyla ve duruşuyla gerçek bir lider olduğunu ve herkesin gıpta ile baktığı, dünyalık makamları İslam Davası için terk ettiğini söyledi.
Okul okurken Şehid Selahaddin Ürük ile tanıştığını söyleyen Ekrem Açılan, şehidin fiziki yapısının, güzel ve etkili konuşmasının çevresindekileri cezbettiğini dile getirdi.
Açılan, "Şehidin çalışmalarını hep çevreden duyuyorduk. Bölgede her çocuğun yaptığı gibi ben de camiye gidip Kur'an-ı Kerim dersi alıyordum. Yaşımız biraz büyüdükçe ve orta okul çağına gelince etrafımızda daha bilinçli genç mü'minlerin ortaya çıktığını gördük. Daha sonradan bu gençleri tanıdıkça bunları Şehid Selahaddin Ağabey'in yetiştirdiğini öğrendim. Müslümanın asıl görevlerinin neler olduğu konusunda Şehid Ağabey bizi de hep bilinçlendirdi." dedi.
Şehid Selahaddin Ürük'ün bölgede tanınan Şeyh Hasan isimli tarikat şeyhinin takvasından bayağı etkilendiğini belirten Açılan, "Küçük yaşlardan itibaren bu İslami bilinçle büyüyen Şehid, öğretmenlerinin de onun çalışkanlığına binaen aileyi de ikna ederek yatılı okullarda okuması sağlandı. Bu süreçte de kendisinin İslami bilinci artıyor ve okuduğu yerlerde de İslami hizmetlerde bulunuyordu. Zaten yapısı itibariyle lider olan Şehid, bu bilinçle tekrardan Mazıdağı'na döndü." dedi.
"Lider bir kişiliğinin olması çevresindekileri etkiliyordu"
Mazıdağı'nda zamanından her düşünceden insanların bulunduğunu ve Şehid'in de arkadaşlarıyla birlikte İslam çizgisini seçtiğini ifade eden Açılan, Selahaddin Ürük'ün taziye ya da düğün gibi toplumsal etkinliklerde hep ön planda olduğunu belirterek onun halk tarafından hep dikkatleri üzerinde toplayan bir yapısının olduğunu söyledi.
Genç yaşta olmasına rağmen halka hitap ederek onlara vaazlar veren Şehidi, zamanın şartlarından dolayı pek göremediğini anlatan Açılan, Şehidin aynı zamanda herkesin imrendiği bir makam olan Mazıdağı'nın meşhur ve büyük bir tesisinin muhasebe müdürlüğünü yaptığını belirtti.
Herkesin gıpta ettiği bu makamdan, sırf İslami çalışmalar için ayrılan Şehid Selahaddin'i anlatmaya devam eden Açılan, "Şehidin yaptığı çalışmalar neticesinde çok sayıda kişi İslami bilinç kazandı. Şehid Ağabeyin bu kadar etkili olmasının nedenlerinden biri, lider kişiliğinin bulunmasıydı. Girdiği her ortamda hep başarı elde ediyordu. İnsanları etkileyip güvenlerini kazanabiliyordu. Şehid, arkadaşlarıyla birlikte açtığı 'Talebe Kitapevi'nde insanlara ulaşıyor ve buradaki kitapların birçoğunu da hediye olarak dağıtıyordu. Ayrıca burada elde ettiği geliri de hep İslam yolunda harcıyordu." ifadelerini kullandı.
"O, her dakikayı dolu dolu geçirmeye çalışmış ve boşa zaman harcamamıştır"
Şehid Selahaddin Ürük'ü anlatmaya devam eden Açılan şunları söyledi:
Şehid Ağabey sürekli sol görüşlü yapıların hedefindeydi. Bu yüzden birçok defa saldırıya da uğradı ama buna rağmen o korkup yılmadı. Tüm bunlara rağmen Şehid, onlara fikirleri ve mücadelesiyle karşı koydu ve İslami bir gençlik oluşturarak bir başarı elde etti. Şehid Selahaddin Ağabey cesurdu. Tüm bunların yanında Şehid hiçbir zaman boşa vakit harcamamıştır. Her dakikayı dolu dolu geçirmeye çalışmış ve boşa zaman harcamamıştır. Hatta evinin birçok odasında aynı anda farklı seviyede gruplar oturur ve onlara sohbet etme imkânı sağlardı. Gece gündüz demeden bu çalışmalarını sürdürürdü. Şehid Ağabey gittiği her yerde mutlaka iz bırakmıştır.
Şehid Selahaddin Ürük'ün ağır işkenceler sonrası bir dönem cezaevinde de kaldığını ve tahliye olduktan sonra da yaşamını hicrette devam ettirdiğini belirten Açılan, Şehidin yaşamında da şehid gibi yaşadığını ve şehadetinden sonra da davasının meyveler verdiğinin altını çizdi.
"Aile içinde bizleri İslami hassasiyetler konusunda hep teşvik ederdi"
Şehid'in hayatına yakından tanıklık eden kardeşi Ahmet Ürük ise Samsun Lâdik'te lise okuyan abisinin 12 Eylül Darbesi öncesinde de batıl ile mücadele ettiğini dile getirdi.
Şehid Selahaddin'in tek derdinin İslam olduğunu belirten Ürük, "Okul sonrasında da bir işletmede müdür olarak çalıştı ve burada da İslami hassasiyetlere dikkat etti. Ayrıca mahallemizde bulunan fakir komşularımıza da göz kulak olurdu. Aile içinde de bizleri İslami hassasiyetler konusunda hep teşvik ederdi." dedi.
Hizbullah Cemaati Rehberi Hüseyin Velioğlu'nun Selahaddin Ürük'ü ziyaret ettiğini ve bu ziyaretin akabinde İslam davasını kabul ettiğini belirten Ürük şunları söyledi:
Ağabeyimin İslami bir yaşantısı vardı zaten. Bu davayla birlikte kendi yolunun daha doğru ilerleyeceğini kabullendi ve çalışmalara hız vermek için herkesin gıpta ettiği şirketin muhasebe müdürlüğünden istifa etti. Sonrasında Diyarbakır'da muhasebe bürosu açtı. İstifa etmeden önce mesai bitiminden sonra etrafında hep 5-6 kişilik gruplar olurdu. Bu gruplara İslam'ı tebliğ ederdi.
"Ağabeyimin defin işlemleri öncesinde ve sonrasında bize ambargo uygulandı"
Ağabeyinin İslami çalışmalarından ötürü cezaevinde hapis hayatı yaşadığını, tahliyesinden sonra da hicret etmek zorunda kaldığını anımsatan Ürük, Şehid'in katledilmesi ve cenaze işlemlerinde yaşadıkları zorluklardan söz etti.
Ürük sözlerine şöyle devam etti:
"Ağabey'im Adana Pozantı'da şehid edildi. Onun şehid edildiği gece içimde bir huzursuzluk vardı. O sırada sebebini bilmediğim bu huzursuzluk beni uyutmamıştı. O gecenin sabahında ağabeyimin şehid olduğunu öğrendim. Ağabeyimin defin işlemleri öncesi ve sonrasında hep bir ambargo uygulandı bize. Kimse aracını cenaze taşımak için bize veremiyordu." şeklinde konuştu.
Şehid Ağabeyinin defin işlemlerini anlatmaya devam eden Ürük, "Ben, babam ve amcalarım bir şekilde bir araç ayarlayıp Adana'ya gittik. Yoldayken telefonla bilgi almaya çalışıyorduk fakat kiminle konuşuyorsak bizi tersliyordu. Adana'ya gittiğimizde cenazeyi otopsiden aldık. Yengemi cezaevine, çocukları ise Çocuk Esirgeme Kurumu'na atmışlardı. Biz ağabeyimin çocuklarını oradan çıkarttık ama yengem cezaevinde kaldı. Ağabeyimin naaşını buraya getirdiğimizde çok sıkı güvenlik önlemleri vardı. Bu yüzden az kişiyle birlikte Şehidimizi defnettik." ifadelerini kullandı.
"Selahaddin çok fedakâr bir insandı"
Dava ve çocukluk arkadaşı Davut Tuna, " Selahaddin ile çocukluktan beri arkadaş idik. Duvar ustası olan Şehid'in babasının yanında duvar işlerine çalışıyorduk. Selahaddin, 'Bu işler bana çok ağır geliyor, ben okuyacağım.' diye söylüyordu. Okula gidince aramızda 3-4 yıl bir kopukluk yaşandı. Daha sonra 1977 yılında komünizm sevdalısı gençler türeyince, ben ve Selahaddin gibi arkadaşlar birbirimizi bulduk ve birlik olduk. O gençlerle ilişkilerimizi kestik. Şehid Selahaddin 3 yılın ardından tekrar buraya (Mazıdağı) geldi. O buraya gelince; solcu, komünist, ateist ve Allah tanımaz gençler onu hedefe koydular. Hatta bir defa onu dövdüler. Biz de diğer arkadaşlarla bir araya gelerek bunlarla mücadeleye başladık." ifadelerini kullandı.
İslami davayı Şehid Selahaddin Ürük'ten öğrendiklerini belirten Tuna konuşmasına şu cümlelerle devam etti:
Fedakâr bir insandı. Malı, canı ve her şeyi ile bu dava için fedakârlık yapıyordu. Herkesle konuşuyordu. Peygamber metodu ile tebliğ yapıyordu. Kimseyi ayırt etmeden çalışmalarını yürütüyordu. Daha sonra Etibank'a girdi. Aldığı maaşıyla kitap alırdı, camide feqi (öğrenci) yetiştirirdi. İhtiyacından fazlasını bu öğrenciler için harcardı. O öğrenciler şimdi davanın yükünü omuzlayan insanlar oldular. Biz ondan razıydık. Rabbim de ondan razı olsun. O işini davasına feda etti. Çok büyük makamlara gelebilirdi. Ama onun derdi davası idi. Rabbim mekânını cennet eylesin.
"Selahaddin çok güzel bir ahlaka sahipti"
İş arkadaşı Hacı Mehmet Demirel, "Selahaddin ile uzun yıllar fabrikada beraber çalıştık. Ahlakı çok güzel bir insandı. Herkes tarafından sevilen bir şahsiyet idi. Ben işçi o şef idi, bazen de muhasebeye bakıyordu. İşçilerin maaşını bazen o veriyordu. O verdiği zaman işçiler çok seviniyordu. O insanlara karşı çok iyiydi. Herkesin hâl hatırını sorar, kimseye haksızlık yapmazdı. Maaşlarını tas tamam verirdi. Biz de onun bu ahlakını sevdik ve onunla arkadaş olduk. Onun şehadetine kadar da beraber idik. Kiminle konuşsa ondan razı ve hoşnut olurdu ve onunla arkadaş olmak istiyordu. Doğru yolu, doğru istikameti onun vesilesiyle tanıdık. Onun sohbeti ve tavsiyeleriyle hakikati öğrendik. Ve halen o hakikat ve yol üzerindeyiz. Rabbim onu da bizi de bu hayra ortak etsin. Allah-u Teâlâ ona ve bize rahmetiyle muamele etsin." dedi. (İLKHA)