Mahmut Şahin: Siyasilerin kullandığı kışkırtıcı dil Türkiye siyaseti açısından son derece üzücü
Katıldığı bir televizyon programında konuşan HÜDA PAR Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Şahin, "Biz HÜDA PAR olarak her zaman şunu söyledik bu kışkırtıcı, bu ırkçı nefret söylemi son derece tehlikelidir." dedi.
Seçim barajı, temsilde adalet, siyasi partilerin kullandığı nefret söylemleri, siyasi parti yasasındaki değişiklik başta olmak üzere gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Şahin, HÜDA PAR olarak tek başına seçime girme yeterliliğine sahip olduklarını söyledi.
İki gün önce bir televizyon programında, Türkiye’de yaklaşık 30 milyon insanın konuştuğu Kürdçenin pervasızca aşağılanmasının kabul edilemez olduğunu belirten Şahin, "Bölge üzerinde düşündüğümüzde 50 milyonun üzerinde insanın ana dili olarak görülen bir dilin, pervazsız bir şekilde aşağılanması asla kabul edilemez. Fakat bunu besleyen bir unsur var, bir iklim var, memlekette bunu görmek lazım. Bunu siz mahkum etmezseniz, buna ilişkin net tavır sergilemezseniz ve bu problemi kalıcı bir şekilde çözüme kavuşturmazsanız, bunlar her zaman var olacaktır." uyarısında bulundu.
"HÜDA PAR olarak kışkırtıcı ve ırkçı nefret söylemini son derece tehlikeli buluyoruz"
Siyasetin kullandığı kışkırtıcı dilin ağır sonuçlar doğurduğunu vurgulayan Şahin, "İşin acı tarafı memlekette bir şekilde hizmet etmeye ve memleketin problemlerini çözmek için ortaya çıkmış olan partilerin de bu siyasi mühendisliğe teşne olması aslında üzücü olan tarafı budur. Bunun üzerinden bir siyaset yapmak, bunun üzerinde yarın gelişebilecek bir seçim ortamında daha fazla oy almak şeklindeki bazı söylemler, kışkırtmalar, asla kabul edilemez. Türkiye siyaseti açısından son derece üzücü bir durumdur. HÜDA PAR olarak her zaman şunu söyledik, bu kışkırtıcı ve ırkçı nefret söylemi son derece tehlikelidir. Konya’da bir hadise gerçekleşti. Arkasında Altındağ’da mültecilere yönelik gelişen vahim birtakım saldırılar oldu ve bu saldırıların öncesine ve sonrasına ilişkin olarak da bazı siyasi partilerin adeta sürece ateşe benzin dökercesine söylemde bulunduklarına müşahit olduk. Bütün bunlar asla ülkeye hizmet etmediği gibi, bugün partilerin kısa vadede çok popülist birtakım söylemlerine destek bulunma şeklinde algılansa da uzun vadede kesinlikle bu partilere de fayda sağlamayacaktır. Bunu görmeleri gerekiyor." ifadesini kullandı.
"Seçim barajı 1980 darbesinden sonra oluşturulmuş bir baraj sistemidir"
Seçim kanununda ve siyasi partiler yasasında hem iktidar hem de muhalefet tarafından verilen taahhütlerin yerine getirilmediğinin altını çizen Şahin, şunları söyledi:
Tabi en önemli maddelerden bir tanesi seçim barajının kaldırılması ya da asgari düzeye çekilmesi şeklinde birtakım söylemlerdi. Fakat her nedense Cumhurbaşkanı hükümet sisteminden sonra ne seçim yasasında ne de siyasi partiler yasasında dişe dokunur bir değişiklik yapılmadı. Bugün dikkat ederseniz biraz daha sık gündeme gelmeye başladı. Seçim barajı 1980 darbesinden sonra oluşturulmuş bir baraj sistemidir. Neden bu baraj sistemi getirilmiş? Rejimin, marjinal olarak görmüş olduğu birtakım partilerin parlamentoda temsiliyetini engellemek. Yüzde 10 baraj sistemi hemen hemen hiçbir ülkede uygulanmayan çok yüksek bir baraj sistemi. Bu parlamenter sistemde özellikle istikrarı yakalamak adına konulmuş ve aynı zamanda bahsetmiş olduğum marjinal partileri sistem dışında, parlamento dışında tutmak amacı ile geliştirilmiş bir sistemdi ve nispeten anlaşılabiliniyordu. HÜDA PAR olarak 3, 5, 7 şeklindeki birtakım rakamlar üzerinden tekrardan telaffuz edilmesi, yeni bir baraj sisteminin getirilmesinden ziyade, tamamen kaldırılmasını talep ediyor ve bu sistemin de olmazsa olmazında bir tanesi olduğunu düşünüyoruz. Aksi takdirde yüzde 10 baraj sistemi ile birlikte 4, 5 milyon oy almış olan partiler mecliste temsil edilemiyor. Temsilde adaletin sağlanması noktasında seçim barajının mutlaka kaldırılmasını düşünüyoruz.
Şahin; seçim barajındaki taleplerinin gerek partilerin gerekse milletvekillerin, özellikle de partilerin almış olduğu oy oranında mecliste temsiliyetini bir şekilde sağlamak olduğunu ifade etti.
"Seçime girme yeterliliğine sahip ve seçime girmiş olan tüm partilerin oransal olarak hazine yardımından faydalanmalı"
Partilerin hazine yardımında faydalanması noktasında adaletsiz bir sistemin mevcut olduğunu vurgulayan Şahin, "Mevcut sisteme göre yüzde 3'ün üzerinde oy almış olan partilerin hazine yardımından faydalandığı ve faydalanabileceği bir sistem söz konusu. Onun dışındaki partiler ise hazine yardımından hiçbir şekilde faydalanmıyor. Burada adil olmayan çok net bir sistem vardır. Böyle adil olmayan bir sistemle siyasi partilerin seçime girdiği bir sistemle karşı karşıyayız. Aslında burada temsilde adalet nasıl sağlanır, oy oranına göre mecliste nasıl bir nispi oransal olarak bir temsiliyet olması gerekiyorsa aynı şekilde seçime girme yeterliliğine sahip olan ve seçime girmiş olan tüm partilerin oransal olarak hazine yardımından bir şekilde faydalanmasıdır. Evet hazine yardımı devam etsin ama seçime girmiş olan bütün partilerin almış olduğu oy oranında bir şekilde hazine yardımından faydalansınlar diye bizim talebimiz bu yöndedir."
"Daraltılmış bölge kanaatimizce bir siyaset mühendisliğidir"
Seçim yasaları ile ilgili değişikliğe de değinen Şahin, şunları kaydetti:
Daraltılmış bölgeden bahsediliyor. Daraltılmış sistemden vazgeçilerek ülkenin aslında 140 ile 150 arasında bir bölgeye bölünerek, adeta o bölgelerde en çok oy alan partinin bütün milletvekilinin almasa şeklinde bir sistemden de bahsediliyor ki bu mevcut bahsetmiş olduğumuz temsilde adalet olayını da aslında krizin daha çok derinleştirecek bir sistem. O yüzden daraltılmış bölge ya da dar bölge sistemi kanaatimizce bir siyaset mühendisliğidir ve burada mevcut olan o temsilde adalet, memleketteki adalet krizini daha çok derinleştirecektir.
"İttifak dışında siyaset yapma alanı olabildiğince daralmıştır"
Seçim ittifaklarına da değinen Şahin, seçim yaklaştıkça mevcut ittifaklarda birtakım bölünmelerin olabileceğini, üçüncü bir ittifak şeklinde bir oluşumun da olabileceğini söyledi.
Şahin, "Şu andan iki ittifak var ve iki ittifak içerisinde yer alan partiler hemen hemen nettir. Ama bazıları da kısmen örtülüdür. İttifakın içerisinde yer almayan partiler vardır. Gün geçtikçe şunu görebiliyoruz, ittifak dışında siyaset yapma alanı olabildiğince daralmıştır ve hemen hemen ittifak dışında siyaseti yapmak mümkün değildir gibi bir pozisyon ortaya çıkmıştır. Hem yasal olarak böyle bir zorunluluk olmasa da fiili olarak böyle bir durum söz konusudur. Dolayısıyla seçimler yaklaştıkça hem mevcut ittifakların farklı birtakım bölünmeler olabilir hem de üçüncü bir ittifak şeklinde bir oluşum da söz konusu olabilir. Özellikle de ittifaklar dışında yer almış partilerin ittifaklar içerisinde nasıl yer alabiliriz ya da mevcut ittifakların ittifak dışındaki partileri içimize katabiliriz şeklindeki birtakım çalışmaları daha da yoğunlaşacaktır diye düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
"İttifaklar konusunda HÜDA PAR yapacağı istişare sonucu karar verecektir"
Seçimlerde ittifaklar içerisinde yer alıp almama noktasında yapılacak istişarenin neticesinde belirleneceğini, tek başına seçime girme yeterliliğine sahip olduklarının altını çizen Şahin, şunları söyledi:
"HÜDA PAR olarak tek başına seçime girme yeterliliğine sahibiz. Şu anda teşkilatlanmamız, örgütlenmemiz ve çalışmalarımız da tamamen bu noktada. HÜDA PAR hakikaten bu anlamda kendi tabanında, kendi birleşenlerinde, paydaşlarında bu tür önemli adımları atmadan önce son derece çok geniş yelpazede istişare mekanizmalarını işletebilen bir partidir. Bunu yaptıktan sonra elbette bir karar söz konusu olacaktır. Dediğim gibi seçime yaklaştığımız bu son dönemlerde, diğer partiler için bu geçerli olduğu gibi bizim için de geçerlidir. İttifakla ilgili çalışmaları, girişimleri, düşünceleri elbette yoğunlaşacaktır. Bu konuda bir karar alma aşamasına geldiğimizde ki buna doğru gidiyoruz. Seçim yaklaştıkça bu konu elbette çok daha geniş bir şekilde değerlendirilecek ve kamuoyu da çok şeffaf bir şekilde bilgilendirilecektir diye düşünüyorum." (İLKHA)