Cens: ABD Afganistan'da yenilmiştir!
Katıldığı bir TV programında gündemi değerlendiren HÜDA PAR AR-GE'den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Abdurrahman Cens, ABD'nin, Afganistan'daki yenilgisinin dünya Müslümanlarını sevindirdiğini belirtti.
Rehber TV'de Olcay Ersoy'un sunduğu "Rehber Gündem" programına katılan Cens, iç ve dış gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Cens, Afganistan'dan çekilmek zorunda kalan Amerika ve Emperyal Batı'nın kaybettiğini, bu yenilgisinin ise tüm dünyada Müslümanlarını sevindirdiğini söyledi.
Cens, "Afganistan'daki gelişmeler üzerine farklı yorumlar yapılıyor ama hakikat şudur; Amerika yenilmiştir." diyerek Emperyal Batı'nın bu yenilgisinin tescillendiğini kaydetti. Taliban'ın verdiği mesajları mutedil ve olumlu bulduklarını ifade eden Cens, Afganistan'da tesis edilecek barış ve istikrar ortamının önemine vurgu yaptı.
Programda Türkiye gündemine dair de açıklamalarda bulunan Cens, İzmir'de İslam ve tesettüre yönelik çirkin saldırının kabul edilemez olduğunu söyledi.
Karadeniz'de yaşanan sel felaketine de değinen Cens, "Artık birileri hatasını kabul etmek zorunda. Suçlu dere yatağını 400 metreden 15 metreye daraltan, dere yatağını imara açan yetkililerdir." dedi.
28 Şubat sürecinin başaktörleri olan bazı komutanların cezaevine konulmasının hukuk açısından ümit verici olduğunu kaydeden Cens, ancak 28 Şubat mağdurlarının halen cezaevinde olmasının çelişkilerine dikkat çekti.
Aşı olmayanlara yönelik getirilen PCR testi zorunluluğunu eleştiren Cens, "Biz insanlarımıza aşı olmayı tavsiye ediyoruz. Ancak kimse aşıya zorlanamaz." dedi.
"Biden'in, 'Afganistan imparatorluklar mezarlığıdır' sözleri ABD yenilgisinin resmen kabulüdür" diyen Cens, "Afganistan'daki son gelişmeler üzerine farklı yorumlar yapılıyor. Ama hakikat şudur; Amerika yenilmiştir. Dünyanın 'süper gücü' Amerika, dünyanın 'en yoksul' halklarından birine yenilmiştir. İşin garip tarafı da budur. Bu çok büyük bir başarıdır. Bu başarı; sabır, azim, Allaha tevekkül, cehd ve fedakârlık sayesinde olmuştur." dedi.
"ABD, Afganistan'daki yenilgisini kabul etmiştir"
ABD'nin ve Batı'nın bu yenilgiyi hiç beklemediğini ve hazmedemediğini ifade eden Cens, "Hem ABD Başkanı Biden hem de onun partnerleri, 'Çöküş beklediğimizden hızlı oldu.' diyerek bu yenilgiyi tescillemiş oldular. Hani sizin istihbarat herkesi izliyordu, herkesi dinliyordu, ne oldu size? Hem sahada hem askeri alanda hem de siyaseten yenilginiz var. Bazıları, 'Amerika yenilmedi, bu da bir plandır, teslim etmiştir, Taliban onun işbirlikçisidir' şeklinde beyanatlarla ABD'ye toz kondurmama çabasında. Amerika basınına, siyasetine, kamuoyuna, Batı'ya baktığınızda bu yenilgiyi kendileri itiraf ediyorlar. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi, 'Afganistan'da olanlar Batı dünyası için yenilgidir.' derken, ABD Başkanı Biden'in, 'Afganistan imparatorluklar mezarlığıdır.' sözleri bu yenilginin resmen kabulüdür."
"Afganistan'da doğru bildiğimizi sandığımız şeyler, Amerikan propagandasının bir mahsulü"
Taliban hakkında doğru bildiğimizi sandığımız şeylerin aslında Amerikan propagandasının bir mahsulü olduğuna dikkat çeken Cens, "Ne deniyordu? Sakalını bırakmadı diye, jilet sattı diye, burka giymedi diye insanlar öldürülüyor. Kadınlar, kızlar okula gönderilmiyor. İnsanlar eğitimden mahrum bırakılıyor. Kadınların dışarı çıkması, sosyal hayatta bulunması engelleniyor. Dünyaya bu enformasyonu sunan Batı. Batı'nın bu propagandasıyla dünya kamuoyunda Taliban'a dair itici, sevimsiz, negatif yüklü bir imaj oluştu." ifadesini kullandı.
"Taliban'ın verdiği mesajlar gayet mutedil"
Taliban'ın mesajlarını olumlu bulduklarını ifade eden Cens, "İlk günden beri Taliban'ın verdiği mesajlar gayet mutedil. Uluslararası toplumdan izole olmak istemediklerini, dünya toplumuyla entegre olmak istediklerini, İslam ülkeleriyle dostane ilişkiler kurmaya önem verdiklerini deklare ettiler. Genel af ilan ettiler. İnsanlara dokunulmayacağını, evlerinde güvenle oturabileceklerini belirttiler. Mezhepçiliği, tekfirciliği kırmızı çizgileri ilan ettiler. Kadınların çalışabileceği yönünde mesajlar verdiler. Hatta dünyaya servis ettikleri bazı fotoğraflarda burka giymemiş bakan kadın var toplantıda. Başörtüsüyle toplantıda yer alıyor. Tabi ki bu beyanatlar, bu vasat mutedil değişiklikler dünya Müslümanlarını sevindirdi, büyük takdir topladı." değerlendirmesinde bulundu.
"Taliban ve diğer Afgan gruplar arasında kapsamlı diyalog yürütülmelidir"
Afganistan'da tesis edilecek barış ve istikrar ortamının önemine vurgu yapan Cens, "Bugün Afgan Müslümanlarına düşen ağır bir sorumluluk var. 40 yıldır savaşı ve yıkımı yaşayan Afganistan halkının ihtiyaç duyduğu en büyük şey barıştır, huzurdur, istikrardır, sükunettir. Taliban ve diğer Afgan gruplar arasında kapsamlı diyalog yürütülmelidir. Kimseyi dışlamadan bütün tarafların yer alabileceği şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim kurulmalıdır. Tüm taraflar şiddetten kaçınarak ülkede barışı ve istikrarı sağlamalıdır. İslam'ın adaletini ve mutedil anlayışını esas alan adil bir yönetim fırsatını heba etmemelidirler." dedi
"ABD projeleri iflas etmiştir"
ABD'nin Afganistan'ın ardından diğer İslam coğrafyalarından da çıkmak zorunda kalacağına değinen Cens, şunları söyledi:
Afganistan'daki yaşananlara, diplomatik dille tahliye deniyor ama bu kaçıştır. İnsanlar gördüler o görüntüleri. Kendi işbirlikçilerini geride bıraktılar ama operasyon köpeklerini aldılar. Almanlar ne yaptılar? 65 bin kutu biralarını, şaraplarını aldılar ve sadece 7 sivili aldılar. İnsanları kargo uçağında balık istifi şeklinde ama köpeklerini koltuklu uçaklarda konforlu bir şekilde seyahatle götürdüler. Götürdükleri insanlar zannettiler ki Amerika'ya gidecekler. Amerika'ya gideceklerini zannederken gözlerini bir açtılar ki Afrika'da, Uganda'dalar.
ABD'nin diktatör işbirlikçilerini kullandıktan sonra işi bitince yüz üstü bırakıp kaçtığını hatırlatan Cens, "Amerika, Batı ve Doğu Emperyalizminin karakteristik özelliğidir. Vefaları ve sadakatleri yoktur. İşleri bitti mi bırakır. Çıkarlarına bakar, dostluk biter. Biden itiraf etti, 'biz kimse için savaşmak zorunda değiliz.' Bu itiraf, Amerika'ya güvenenlere, onların mayın eşekliğini yapanlara net mesajdır. Bir gün sizi de satar. Daha önce İran İslam Cumhuriyetine saldırttığı Saddam'ı yüzüstü bırakmadı mı? Mısır'da Arap Baharı olduğunda son ana kadar diktatör Hüsnü Mübarek'in yanındaydı. Mübarek devrilir devrilmez Mısırlılara 'ben sizin yanındayım' dedi. Kim ABD'ye sırtını dayamışsa sonu budur. Vietnam'dan da aynı şekilde kaçtı. Afganistan'da da aynı şekilde kaçtı. İslam coğrafyasından da bir gün kaçacak. Ona güvenenler, onun mayın eşekliğini yapanlar, onun için hizmet edenler, onun petrol hırsızlığı yaparken bekçiliğini yapanlar aynı akıbeti tadacaklar. Niye? Çünkü bir tren yanlış yöndeyse doğru istasyon yoktur." dedi.
"İşgalcilerin atadığı kukla hükümet meşru oluyorsa Taliban niye meşru olmasın?"
Batı'nın Taliban'ı meşru siyasi otorite olarak tanımak istememesini iki yüzlülük olarak gördüklerini belirten Cens, "Afganistan'ı işgal eden Amerika'nın atadığı kukla hükümet meşru oluyorsa Taliban niye meşru olmasın? Che Guavere'nin, Fidel Castro'nun silahla yönetimi ele geçirdiği Küba tanınıyorsa yeni Afgan hükümeti neden tanınmasın? Amerikan Panama'yı işgal ettiğinde kurduğu kukla hükümet Batı ülkeleri tarafından tanınıyorsa yeni Afgan hükümeti niye tanınmasın? Eğer, Trump'ın 'favori diktatörüm' dediği Sisi dünya devletleri tarafından tanınıyorsa Taliban niye tanınmasın? Cezayir'de, Sudan'da darbe yapan, yerine gelen kukla hükümetler meşru oluyorsa Taliban neden tanınmasın, yeni Afgan hükümeti neden meşru olmasın?" diye sordu.
Batı'nın Afganistan'daki algı operasyonuna dikkat çeken Cens, "İnsanların havaalanındaki görüntüleri ilk saatlerde medyaya verildi, servis edildi. İslam düşmanları bunu fırsat bildiler. Kadın hakları özelinde saldırdılar. İslam düşmanlarının tipik algı operasyonu. Neymiş, İslam'dan kaçıyorlarmış! Bu insanlar başka bir sebepten kaçıyor olamazlar mı? Kapağı Avrupa'ya atmak, iyi bir eğitim, can güvenliği. Emin olun İstanbul Havaalanı'ndan ABD'ye kalkan bir uçak var. Kapıları açık, pasaportsuz, vizesiz, yeşil kartsız bedavaya binebilirsiniz dense Kabil Havaalanının aynısı olurdu. Bunu kamuoyu araştırmaları söylüyor: gençlerin yüzde 72'si Avrupa'ya gitmek istiyor, iyi bir gelecek için. Üstelik Türkiye laik. Meselenin İslam ile alakası yok ama İslam düşmanlığına getirdiler." ifadesini kullandı.
"İzmir'deki tesettüre yönelik çirkin saldırı kabul edilemez"
Programda Türkiye gündemine dair de açıklamalar yapan Cens, İzmir'de İslam ve tesettüre yönelik çirkin saldırının kabul edilemez olduğunu söyledi.
Vuku bulan olayın evvelinin de olduğuna işaret eden Cens, "Birkaç sene önce HDP'li Diyarbakır Belediyesi de zincirlenmiş ve çarşaf giydirilmiş kadınları sergiledikleri bir pespayelikte bulunmuşlardı. PKK ve HDP'nin bu iğrençlikleri özelde Kürd milletini dininden, değerlerinden koparmaya çalışmaktır. Bu da sistemin yaptığı inkar, asimilasyon ve imhanın bir diğer çeşididir. Bu rezilliği yapanların 'Afgan kadınları, kadın hakları' diye bir dertleri yok. Bunların İslam'a sövmekten başka fikirleri yok. Maksatları sadece İslam düşmanlığı yapmak." dedi.
Kadın hakları kisvesi altında her fırsatta İslam'a ve Müslüman kadının tesettürüne saldıran zihniyeti ifşa etmenin gerekliliğini dile getiren Cens, şunları kaydetti:
"Eğer bunların dertleri gerçekten kadın hakları olsaydı Amerika Afganistan'ı işgal ettiğinde evleri, düğün evlerini, çarşı-pazarı bombalayıp kadınları öldürdüğünde neredeydiler? Dertleri gerçekten kadın hakları olsaydı siyonistler Gazzeli kadınları, kızları katlettiğinde, bombalar yağdırdığında niye meydanda değildiler? Neden 6-7 Ekim Katliamında 16 yaşındaki evladı katledilen Yasin Börü'nün annesinin yanında değillerdi? Neden sırf HÜDA PAR'a oy verdikleri için Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Darakol köyünde PKK tarafından keleşle yaralanan kadının yanında değillerdi? Neden Cizre'de Nur Mahallesi'ndeki PKK saldırısında aile içinde iken evi ateşe verilen 6 aylık hamile kadının yanında değillerdi? Neden sokakta, parkta, otobüste başörtülü oldukları için bugün saldırıya uğrayan Müslüman kadınların yanında değiller? Neden bu kadınlarla dayanışma içinde değiller?" diye sordu.
Cens, tesettüre yönelik bu saldırıda bulunanlar hakkında 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama' suçundan işlem yapılması gerektiğini söyledi.
"Sel afetlerinde asıl suçlu, dere yatağını imara açan yetkililerdir"
Konuşmasında Karadeniz'de yaşanan sel afetine de değinen Cens, vefat edenlere rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara acil şifalar dileğinde bulundu.
Karadeniz'deki sel afetinde kayıp ve acının büyük, yaraların yeni olduğunu belirten Cens, "Halen yaralar tam olarak sarılmış ve mağduriyetler giderilmiş değil. Yağmurun yağması doğal bir hadise ama bunu afete dönüştüren insandır. Kimse suçu küresel ısınmaya, metrekareye 300-400 kilogram yağışa, tarihte eşi benzeri görülmemiş yağmura yığmasın. Bunlar tamamen sorumluluğu üzerinden atmak için söylenen sözlerdir. Artık birileri hatasını kabul etmek zorunda. Suçlu dere yatağını 400 metreden 15 metreye daraltan, dere yatağını imara açan yetkililerdir." dedi.
Yaşanan felaketin nedenlerinin sorgulanması gerektiğini dile getiren Cens, "Sel felaketini konuşmak lazım. Niye doğal afete dönüştü? Felaketin birkaç sebebi var. Bunu uzmanlar söylüyor. Dere yatağındaki yapılaşma, imara açılması, dere yatağının daraltılması, yanlış köprüler ve dere kenarına istiflenen kütükler. Sözü edilen dere yatağı 400 metre ancak 15 metreye çekilmiş. Van'ın Esenyamaç köyünde de sel felaketi olmuştu, evler yıkılmıştı. Genel Başkan vekilimizle birlikte bir heyetle gittik. Yerinde incelememelerde bulunduk. İnsanları dinledik. Gördüğümüz şuydu; 15 metrelik bir dere yatağı var, bir buçuk metreye düşülmüş. Su taşkını olduğunda tabi ki su yolunu bulacak. Önüne geleni yıkacak. Riskleri artırmışız. Dere yatağının imara açılmasının yanlış olduğu acı bir tecrübeyle görüldü." değerlendirmesinde bulundu.
Afetlerin önlenmesine yönelik tedbirlerin önceden alınması gerektiğini savunan Cens, sel anında yıkıcı zarar veren tomrukların gündemde olmasına rağmen yıllardır kaldırılmamasının ihmal olduğunu kaydetti.
Bölge ahalisinin, "O tomruklar bizim felaketimiz oldu." şeklinde basına yansıyan beyanlarını hatırlatan Cens, "200 bin metreküp tomruktan bahsediliyor. O selin akıntısıyla kurşun gibi geliyor, köprüyü yıkıyor. İlk anın görüntülerinde tomruklar köprüyü tıkayınca sular sokaklara, caddelere taşıyor. Su köprüden de geçemeyince, dere yatağı da daraltılınca su 3-4 metre yerine, 7-10 metreye çıkıyor. Oradaki yapıların planlı bir şekilde, insanları da mağdur etmeden 20-30 belki 50 yıllık süre içinde yukarıya doğru kaydırılması gerekiyor. Devletin insanları mağdur etmemesi gerekiyor, sahip çıkması gerekiyor." dedi.
"Halen 28 Şubat sürecinden dolayı cezaevinde olan mağdurlar var"
28 Şubat sürecinin başaktörleri olan bazı komutanların cezaevine konulmasını da değerlendiren Cens, "28 Şubat darbecilerine karşı hukuki mücadelenin başarıya sonuca varması adına önemlidir. Herkesin yargı önünde eşit olduğu, paşa da olsa, kuvvet komutanı da olsa bir suça bulaşmışsa cezadan muaf olmayacağına dair bir intiba için iyidir. Peki bu yeterli midir, 28 Şubat ile yüzleşildi mi? Hayır. Acaba bu darbeyi yapanlar sadece bunlar mıydı? Bunun siyaset ayağı, medya ayağı, iş adamları, sendikalar nerde? Beşli çete nerede? Bunlara da adalet nüfuz ettirilecek mi? Adaleti bunlar da görecek mi, tadacak mı? Öyle bir ceza olmalı ki adalet tas tamam uygulansın. Kin değil, adalet istiyoruz. Bundan sonraki darbecilere ders olsun. Bilsinler ki otuz sene sonra da olsa bu kimsenin yanına kâr kalmıyor." diye konuştu.
28 Şubat sürecinin başaktörleri durumundaki bazı komutanlar cezaevine atılırken onların sebep olduğu mağduriyetlerin halen giderilmemiş olmasını eleştiren Cens, "Halen 28 Şubat sürecinden dolayı cezaevinde olan insanlar var. 74 yaşında kanser olup bakıma muhtaç insanlar var. Adaletin iki ayağı vardır. Biri zalime cezasını vermektir, diğeri de mazluma, mağdura hakkını vermektir." dedi.
"Kişinin test olup, olmayacağı zorunlu kılınamaz"
Coronavirus salgını ile mücadelede aşı olmayanlara yönelik getirilen PCR testi zorunluluğunun olumsuzlukları dile getiren Cens, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Cumhurbaşkanı 'Benim için gönüllülük esastır' dedikten on gün sonra 'Ya aşı olursunuz ya da iki günde bir o çubuğu burnunuza sokarız' noktasına gelindi. Vücut bütünlüğü hakkı anayasal bir haktır. İnsanların rızası olmadan tıbbi bir müdahaleye zorunlu kılamazsınız. Aşılı-aşısız vatandaş ayrımı yapılamaz. Kişinin test olup, olmayacağı zorunlu kılınamaz. Zira bu konuda bir yasal düzenleme yapılmamıştır. Yürütmenin böyle bir karar alması da hukuki olduğu anlamına gelmiyor." ifadesini kullandı.
Yasakçı ve zorlayıcı aşı uygulamasından ziyade insanların neden aşı olmak istemediğinin sebeplerinin irdelenmesi gerektiğini ifade eden Cens, "Programa girmeden önce kontrol ettim. Bugün ile geçen sene bugünkü tabloyu karşılaştırdım. Allah rahmet eylesin bugün 232 vefat var. Vaka sayısı 18 bin 758. Bunlar Sağlık Bakanlığının verileri. Geçen sene bugün ise 19 vefat var. Vaka sayısı bin 217. Şimdi aşılanma oranı yüzde 74, dört kişiden üçü aşı olmuş. Geçen sene aşı yoktu ama ölümler neredeyse 12 kat olmuş. İnsanlar bu rakamları görüyorlar. Haklı olarak kafalarında soru işaretleri oluşuyor. Süreç şeffaf yürütülmelidir. Konuşsunlar, insanları ikna etsinler. 'Ben zorunlu yapıyorum. Yapmasan be senin seyahatini engellerim, toplu taşıma hürriyetini engellerim, sen bir yere gidemezsin, sana şu cezayı keserim, şu meydanı yasaklarım.' gibi yasaklarla iş yürümez. Böyle süreçlerde şeffaflıkla yürür. Her şeyi insanlarla konuşursunuz. Deyin ki 'şimdi yeni varyantlar var. Daha ölümcüldür' Konuşun, insanları ikna edin. 'Yan etsisi var ama ölümcül değil, ama aşı olmazsanız ölümcüldür' deyin. Bunu net bir şekilde söyleyin. Biz insanlarımıza aşı olmayı tavsiye ediyoruz. Ancak kimse aşıya zorlanamaz. Bu onun anayasal hakkıdır. Psikolojik baskılar mahzurludur. Bunun mahzuru var. Bunun tekrar düşünülmesi gerekiyor." diye konuştu. (İLKHA)