Kerrynin Ziyaret Amacı Bu mu?
ABD Dışişleri Bakanı John Kerrynin yakın bir zamanda seçilmesi sonrası Türkiyeye bir ay arayla gerçekleştirdiği iki ziyareti manidar bir içeriğe sahiptir.
Mehmet Özcan / Analiz-Yorum
Kerry’nin Türkiye ziyaretinin ilkinde gelmeden bir gün öncesinde Ankara’da bir otele baskın yapan kolluk kuvvetleri, şehid edilen el Kaide Lideri Üsame Bin Ladin’in damadı Süleyman Ebu Geyt’i yakalamıştı.
Ve Kerry’nin ziyaretinin akabinde Süleyman Ebu Geyt, sınırdışı edilerek Ürdün’e gönderildi. Tabi hemen orada CIA’ye tarafından el konularak adeta kaçırılarak Amerika’ya götürüldü.
Burada Türkiye’nin prosedüre göre ülkesi tarafından kabul edilmeyen bir kişiyi en son geldiği ülkeye iade etmesi gerekiyor. Ki Ebu Geyt de en son İran’dan Türkiye’ye geçiş yapmıştı ancak İran onu geri kabul etmemişti.
Bu durumda vatansız sayılan birinin bir başka ülkeye isteği dışında gönderilmemesi lazımdı. Ancak maalesef Türkiye Ebu Geyt’i Ürdün’e, CIA’nin onu alacağını bile bile sınır dışı etmişti.
Gelelim Kerry’nin son Türkiye ziyaretine… ABD Dışişleri Bakanı’nın Türkiye’ye kısa bir aradan sonra ikinci kez geliş amacı Türkiye’yi israil konusunda ikna etmek ya da yön vermek. Diyeceksiniz israil zaten şartları kabul etti, Kerry neyi, nasıl ikna edecek?
israil, Mavi Marmara katliamı nedeniyle üç yıl aradan sonra -altını çizerek söylüyorum- telefonla arayıp özür diledi ve Türkiye’nin istediği üç şartını kabul ettiğini duyurdu. Tazminat da bir şekilde halledilebilecek.
Ancak Gazze’ye uyguladığı ambargoyu kaldırmaya hiç mi hiç niyeti yok.
Çünkü ambargoyu kaldırmaya niyeti olsa Kerry’nin bir nevi aracı olarak Türkiye’ye gelmesine gerek kalmazdı.
ABD Dışişleri Bakanının burada söyleyeceği, işte özür dilendi, tazminatta hallolacak. Siz en iyisi mi elçileri gönderin ilişkiler başlasın, ambargo da bilahare kaldırılacak.
Hatta bu konuda israil daha inandırıcı olsun diye bir süreliğine açtığı Kerem Ebu Salim ve Beyt Hanun kapılarını tekrar Gazze’nin suratına kapattı. Gazze`den füze atılıyormuş güya…
İsrail bu; sözü, özü hiçbir şeyine güvenilmez. Yani ambargo sürüyor, bu şekilde giderse daha çok sürecek gibi…
Burada şu gerçek ortaya çıkıyor ki demek ki ambargonun kalkması için aslında israil’in şartları var ve Amerikan Dışişleri Bakanı Kerry, bunun için devrede diyebiliriz. Ve Kerry’nin çantasında şu konular olduğunu düşünüyorum;
Birincisi; Hamas’ın artık israil’i tanıması… Tabi tanıması sonrası direniş ekseninin yumuşatılacağı düşünülüyor.
İkincisi; israil’i tanıması sonrası başlatılacak uzun süreçte 1967 sınırları çerçevesinde israille işbirliğini sürdüren El Fetih lideri Mahmud Abbas gibi kişiliklerle Filistin devletinin kurulma aşamasına geçilebileceği…
Üçüncüsü; Suriye…
Dördüncüsü; İran veya bir diğer aşamada Irak ama bizi şu an için ilgilendiren en önemli konular arasında özür, tazminatı anladık, ambargo kalkacak mı, kalkmayacak mı?
Ambargo kalkmayacaksa özrün de bir anlamı yok!
ABD Dışişleri Bakanının, Türkiye’ye geliş amacı tamamıyla Türkiye’yi bu konuda aceleyle oldubittiye getirerek israille ilişkilerin normale döndürülmesini sağlamak.
Ha şöyle bir durumdan da söz etmemek olmaz. israil üç şartı yerine getirse bile bu, Türkiye’nin israille ilişkilerinin normale döndürülmesini gerektirmiyor. Çünkü İsrail şartları yerine getirmesi halinde yaptığı büyük yanlışın üstünü örtmüş olacak.
Bu konuda tüm Müslümanlar, vicdan ve merhamet sahibi tüm insanlar şunu çok iyi bilmeliler ki, israil rejiminde siyonist zihniyet var olduğu müddetçe bu Yahudilerde bir değişme olmayacak. Yani Filistin’de her gün olanları herkes görüyor.
Mescid’i Aksa’ya yapılan saldırılar, diğer şehirlerde bulunan camilere saldırılar…
Filistinlilerin yerlerinden edilerek sürgün edilmesi ve yerlerine Yahudilerin yerleştirilmesi…
Gazze’ye her canı istediğinde saldırması…
Filistinlilerin çocuk, kadın, erkek demeden suçsuz ve sebepsiz bir şekilde esir edilerek ağır işkencelere maruz bırakılmaları…
Ve daha fazlası…
Tüm bunlar kabul edilebilir durumlar değil!
Hamas her fırsatta israil’i tanımayacağını dile getiriyor. Bu direnişinde ısrar ettiği müddetçe başı dik olacak, onurlu bir mücadele verecek. Çünkü siyonist işgalci bu dilden anlıyor.
Bu konuda Türkiye’den de şu beklenebilir. Şu ana kadar üç şart için direndi ve bu şartlarını kabul ettirdi. Şu an verilen psikolojik savaşta yapılan siyasi baskılara boyun eğmemeli ve bu ısrarını sürdürerek şartların yerine getirilmesi için çaba göstererek bundan sonra da geri adım atmamalı.
Gül güzeldir ama dikenlidir, başarı ya da Zafer de öyle…