• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
​Dizilerin aile üzerindeki etkilerinden nasıl korunmalı?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun.  Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Teknoloji bağımlılığının gençlerde ve çocuklarda fizyolojik ve psikolojik rahatsızlıklar oluşturduğunu söyleyen Psikoloji Bilim Uzmanı Aile Danışmanı Adnan Kalkan, televizyonlarda yayımlanan uygunsuz program ve şiddet içerikli dizilerin aile bireyleri üzerinde olumsuz etkiler oluşturduğunu dile getirdi.

 

Teknoloji bağımlılığını, kişinin istese dahi kendini teknolojiden alıkoyamaması olarak tanımlayan Kalkan, "Teknoloji bağımlılığında risk gruplarında ise genellikle çizgi filmler üzerinden çocuklar, gençler, yetişkinler ve kan bağının olduğu akrabaları içerisinde herhangi bir psikolojik sorunu olan riskli kategorisi vardır. Şayet kişinin kendisinde de psikolojik sorunlar varsa yine risk altında olduğu anlamına gelir." dedi.

Gençlerin dijital oyun oynamalarının ve bu tür oyunları tercih etmelerinin sebebinin hayata anlam katacak çalışmalarının olmamasından kaynaklandığını belirten Kalkan, "Hayatın önem ve gayesi söz konusu gençlere doğru bir şekilde anlatılmaması ve alternatif zaman değerlendirme peşine düşmeleridir. Dolayısıyla bu zaman değerlendirmenin içerisinde de kendini çok rahat bulabileceği ve ifade edebileceği, herhangi bir gayret gerektirmeksizin akıllı telefon, tablet ve bilgisayarlarda oyunlara çok rahat ulaşabileceği bir ortamda olabilmesi sebebiyle gençler dijital oyun bağımlılığına kapılırlar." ifadelerini kullandı.

Adnan Kalkan

"Teknoloji bağımlılığı fizyolojik ve psikolojik rahatsızlıklara neden olabilir"

Kalkan, "İnsan hayatında eğer bir boşluk varsa, zaman veya psikolojik anlamda bir boşluğa düşmüşse bunu olumsuz da olsa değerlendirme adına gençler oyun oynarlar. Ayrıca zevk almak, grup oluşturmak, para kazanmak, bir faaliyet yapabilmek, sosyal hayatta pasif kalıp dijital ortamda kendini ifade edebilmek, iletişim kurabilmek için dijital oyun oynarlar." şeklinde konuştu.

Teknoloji bağımlılığın sebep olduğu rahatsızlıkların başında psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıkların geldiğini ifade eden Kalkan, fizyolojik rahatsızlıklar olarak bel, boyun ve kas ağrıları, göz kurumaları ve yanmalarıyla birlikte psikolojik anlamda ciddi sıkıntıların ortaya çıkabildiğini söyledi.

Bağımlılığın psikolojik boyutlarına da değinen Kalkan, "Kişi kendini sosyal ortamdan izole ettiği için asosyal bir kişilik yapısına bürünebiliyor ya da teknoloji ortamında arkadaşlarıyla oynarken çeşitli iletişim bozuklukları, argolar, psikolojik problemler, ruhsal anlamda kendini ifade edememeden kaynaklı özgüven problemi, zamanla narsist bir kişilik yapısının ortaya çıkması, kişinin kendini depresif bir hale bürüyebilmesi ve kaygı bozukluğu gibi fizyolojik ve psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor." diye belirtti.

"Akademik performansı gerileyen teknoloji bağımlıları illegal yapılara teslim olabilir"

Belirtilen hafif rahatsızlıkların yanı sıra ortaya çıkabilecek ağır tahribatlardan da bahseden Kalkan, "Tabii ki belki de en önemlilerinden bir tanesi dikkat dağınıklığı, hafıza zayıflığı ve mantık muhakeme- akıl yürütme, bilişsel beyin işleme süreçlerinin hasara uğraması en ağır ortaya çıkan hasarlardandır diyebiliriz. Teknoloji bağımlılığı; anlama, algılama, anlamlandırma, mantık-muhakeme, akıl yürütme, strateji geliştirme, karar verme sürecini olumsuz etkilemekle beraber seviyeyi düşürüyor ve zamanla artık beyin istese dahi verimli çalışacak düzeyi yakalamayabiliyor. Bu da ciddi anlamda akademik derslerinde performansın düşmesine sebep olur." dedi.

Akademik performansın düşmesi durumunda meydana gelebilecek tehlikelere dikkati çeken Kalkan, "Çocuk okuldaki akademik derslerde başarılı olamadığı takdirde kendini farklı mecralara atar; davranış ve kişilik bozukluğuyla beraber illegal yapılara da teslim olabilir. Başarısızlığından dolayı herkesin kendisini ötelediği bir süreçte birilerinin 'gel' demesi, çocuğun kendini kabul ettirmek için o gruplara girme ihtimalini arttırıyor." ifadelerini kullandı.

"Gençlerin beyinlerine değil gönüllerine hitap etmeliyiz"

Ailelerin çocukla iletişim noktasında kızlarla ayrı, erkek çocukarla ayrı bir iletişim kurması gerektiğini belirten Kalkan, "Çünkü kız çocuğu duygusal, erkek gerçekçidir. Öğrenme kapasiteleri ve bakış açıları farklıdır. Çocuklara 8 yaşına kadar somut, 16 yaşından sonra ise soyut örnekler veya çalışmalarla yaklaşmak gerekir. Burada en kritik nokta ise özellikle gençlere yaklaşımımızda problemin olmasıdır. Anne babalar olarak çocuklara rol model, gençlere ise ikna metoduyla yaklaşmalıyız." şeklinde konuştu.

Kalkan, "Çocuklara direkt 'yapma-etme' şeklinde değil, niçin 'yapma' veya 'etme'nin sebebini oluşturacak ve ikna edecek şekilde kendisiyle konuşmamız gerekiyor. Kızarak, bağırarak veya çağırarak bu iş hal olmaz. Çünkü insanın beynine giden yol gönlünden geçer. O zaman gönlüne hitap etmeliyiz. Yani yasaklayarak değil niçin yapılmaması gerektiğini anlatabilirsek o zaman gençleri de kazanır ve bu medeniyeti ihya ve inşa etme sürecimizi hızlandırmış oluruz." diye belirtti.

"Dizilerde; uyuşturucu, insan öldürme var ama kanun, adalet yok"

Dizilerin gerek çocuklar gerek gençler ve gerekse aileler üzerinde yıkıcı bir etkisinin var olduğuna dikkati çeken Kalkan, "Özellikle cinsel ve şiddet içerikli diziler, çocuklara ve gençlere bilinçaltı empoze ettiği birçok şey var. Mesela örnek verecek olursak sevgili hayatını yaşayan bir dizide ergenler buna özeniyor veya sürekli ortamı dağıtan ve toparlamadan sorumluluk duygusunu taşımadan sadece problem oluşturan profilleri gören çocuklarımız onu model alır ve dolayısıyla sorumluluk duygularını yitirirler." dedi.

Kalkan, "Gençler üzerindeki bir diğer olumsuz ve yıkıcı etkisini de dile getirmek gerekirse birçok dizide mafyavari çalışma ve faaliyet var. Bu dizilerde uyuşturucu, insan öldürme ve yaralama var ama hukuk, kanun, adalet yok. Bir mahalleyi kapsayan örgüt veya bir çete orada hüküm sürüyor ve maalesef sanki polis de onlarla iş birliği yapıyormuş gibi bazı durumlar söz konusu oluyor. Bunu gören çocuk da bir süre sonra bir çete oluşturma veya tabi olma, uyuşturucu veya sigara kullanma gibi durumları kendisi de yaşamaya başlıyor." ifadelerini kullandı.

"Aile yapısına zarar veren diziler RTÜK tarafından yasaklanmalı"

Televizyonlarda yayımlanan program ve dizilerin RTÜK tarafından mercek altına alınarak denetlenmesi gerektiğinin altını çizen Kalkan, şunları söyledi:

Aile üzerindeki etkisine baktığımızda ise mesela hanımefendiler özellikle programlardan yola çıkarak kocalarına karşı davranış sergilemeye, benzer şeyler yapmaya çalışıyorlar ve bu da boşanmalara sebep oluyor. O yüzden mümkün olduğu kadar bu diziler ciddi anlamda denetlenmeli, aile yapımıza bir dinamit olarak atılan bu diziler RTÜK tarafından yasaklanmalıdır. Çünkü bir medeniyetin ihyası ve inşası zor, ancak bunu yıkılması çok kolaydır. Bu diziler ev hanımlığını ve anneliği ciddi anlamda küçük düşürüyor, itibarsızlaştırıyor. Bununla birlikte din ve dindarlığı da ciddi anlamda küçük düşürüyor ve itibarsızlaştırıyorlar.

Kalkan, "Burada dikkat edilmesi gereken en temel faktör, halk olarak bunları şikâyet etmemiz gerekiyor ki hem çocuklarımızı hem gençlerimizi hem de ailelerimizi koruyabilelim. Çünkü dizilerde şiddeti, uyuşturucuyu, kavgayı gören çocuk veya gencimiz onu yaşamaya çalışırken ailenin de kendi içerisinde bunları uygulaması ciddi anlamda toplumsal yıkım anlamına geliyor."

"Çocukları teknolojinin zararlarından en iyi yolu zekâ oyunları"

Teknolojinin aile kurumuna ve neslin devamına ciddi anlamda tehdit oluşturduğunu kaydeden Kalkan, "Şu anda özellikle teknoloji çağında yaşadığımızı kabul edersek onu yok saymak veya kullanmamaktan ziyade alternatiflerini oluşturmak ve bilinçli kullanma kavramları üzerinde çalışmamız gerekir. Çocukları teknolojinin zararlarından ve bağımlılığından uzaklaştırmanın en iyi yolu olarak özellikle ilkokul ve ortaokul çağındaki çocuklara zekâ oyunlarını tavsiye ediyorum. Bununla birlikte ilkokul, ortaokul ve lise çocuklarına izcilik, at binme, yüzme, okçuluk gibi faaliyetleri tavsiye ediyorum." dedi.

Anne ve babaların çocuklara rol model olduğunu hatırlatan Kalkan, "Ebeveyn, teknolojiyi bilinçli kullandığı takdirde evlatlarına da aynı zamanda bir yol açmış olacaklar. Ama kendileri oyun oynayıp da çocuklara 'siz oynamayın' denildiği takdirde herhangi bir tesir olmayacak. Çünkü lisan-ı hal lisan-ı kalden tesirlidir." ifadelerini kullandı. (İLKHA)







Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Bu haberler de ilginizi çekebilir