HÜDA PAR'dan suç örgütleri açıklaması: İddialar hakkında bir soruşturmanın açılmaması garabet
HÜDA PAR, suç örgütleri, siyaset ve medya ilişkilerine dair ortaya atılan iddiaların siyaset kurumunun itibarını her geçen gün daha da zedelediğini, ciddi iddialar hakkında elle tutulur bir soruşturmanın açılmamasının bir garabet olduğunu belirtti.
HÜDA PAR Genel Merkezi; işten çıkarmalar, biten eğitim-öğretim yılı, mesleki teknik liselerin durumu, siyasetçi, mafya ve medya sarmalı ile kolluk kuvvetlerinin hukuk içerisinde kalması zorunluğu gibi iç gündemin öne çıkan konularını değerlendirdi.
Normalleşme ile birlikte işten çıkarma yasağı ve kısa çalışma ödeneği süresinin son bulacağının hatırlatıldığı HÜDA PAR açıklamasında, yeni işten çıkarmaların olması halinde işsizliğin, ciddi bir buhrana dönüşeceği belirtildi.
Açıklamada, biten eğitim-öğretim yılında her ne kadar bazı kademelerde kısa süreli yüz yüze eğitim yapılmaya çalışıldıysa da verimin alınamadığı belirtildi.
Açıklamada ayrıca üretim sektörünün ihtiyacı da dikkate alınarak mesleki teknik liselerin açılmasına ağırlık verilmesi gerektiği vurgulandı.
Siyasetçi, mafya ve medya sarmalına dikkat çekilen açıklamada, "Suç örgütleri, siyaset ve medya ilişkilerine dair ortaya atılan iddialar gündemi meşgul etmeye devam etmektedir. Ardı arkası kesilmeyen bu ciddi ithamlar, varlık amacı topluma hizmet sunmak, huzur ve barışı tesis etmek olan siyaset kurumunun itibarını her geçen gün daha da zedelemektedir. Bugüne kadar bu ciddi iddialar hakkında elle tutulur bir soruşturmanın açılmamış olması ise ayrı bir garabettir." denildi.
Açıklamada, kolluk kuvvetlerinde şiddetin artışına; amir konumundaki yetkililerin suç işleyen kolluk mensuplarına yaptırım uygulamaması, hatta şiddeti teşvik etmesi kötü muamelede bulunanların cürümlerine mazeret üretilmesi ve yargı kararlarıyla aklanmasının ciddi etkisinin olduğu kaydedildi.
İşten çıkarmalar önlenmelidir
1 Temmuz itibariyle salgın kaynaklı yasakların biteceği ve kademeli normalleşmede yeni bir evreye girileceğinin hatırlatıldığı iç gündem değerlendirmesinde, salgının büyük oranda etkilediği ekonominin de normalleşmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiği ifade edildi.
Açıklamada, "Normalleşme ile birlikte işten çıkarma yasağı ve kısa çalışma ödeneği süresinin son bulacak olması, kanayan yara olan istihdam sorununu yeniden gündeme getirmiştir. Ekonomide toparlanma uzun bir zaman alacaktır. İşçi temsilcilerine göre işverenler, işçi çıkarmak için yasakların kalkmasını beklemektedir. Resmi verilere göre işsizlik oranı %13,9’a ulaşmıştır. Yeni işten çıkarmalar olursa işsizlik, ciddi bir buhrana dönüşecektir." denildi.
Sürecin tetiklediği daralma ve zorlaşan şartların neden olduğu ekonomik krizin aşılmasının, yeni ve güçlü tedbirleri zorunlu kıldığı belirtilen açıklamada, "Ekonomide büyüme rakamlarının konuşulduğu mevcut koşullarda muhtemel olumsuzluklara karşı kanuni düzenlemeler de dâhil, her türlü önlem ivedilikle alınmalıdır. Hayatı kolaylaştırmayan, istihdam imkânları da oluşturmayan ölü yatırımlar yerine istihdamı artırıcı yatırımlara yönelmek hayati önemdedir." ifadelerine yer verildi.
"Eğitimde verim alınamadı"
18 milyondan fazla öğrencinin, görmedikleri eğitim ve öğretimin sanal karnesini aldıklarına işaret edilen açıklamada, yaklaşık 1,5 yıl yüz yüze eğitimin neredeyse hiç olmadığı belirtildi.
Açıklamada, "Her ne kadar bazı kademelerde kısa süreli yüz yüze eğitim yapılmaya çalışıldıysa da verim alınamadı. Bakanlık bu süreçte açığı, online eğitim ile kapatmaya çalıştıysa da başarı sağlanamadı. Açığı kapatmak için 5 Temmuz’dan itibaren telafi eğitimi yapılacağı ifade edildi. Ancak bu mevsimde öğrencilerin bir kısmı köyde, tarlada ve inşaatlarda, bir kısmı da aileleri ile birlikte tatilde olacaktır. Kalan az bir kısmı ancak telafi eğitimine devam edebilecektir. Mevsimsel sorunlar da ciddi bir engel teşkil edecektir. Bunun yerine Eylül ayında, kayıp yılı da kapsayacak şekilde geniş kapsamlı bir program yapılması daha isabetli olacaktır." değerlendirmesinde bulunuldu.
"Mesleki teknik liselere ağırlık verilmelidir"
Bu hafta sonu yaklaşık 2 milyon 600 bin kişinin YKS’ye girdiğinin hatırlatıldığı açıklamada, her yıl sınava giren öğrenci sayısı artarken istihdam alanlarının ise daraldığı belirtildi.
Genç işsizlik oranlarının yüzde 26 civarında olduğu ifade edilen açıklamada şunlar kaydedildi:
"Bunların önemli bir kısmı da üniversite mezunudur. Bu soruna acilen el atılmalıdır. Üniversiteler kurulurken mezunlar için istihdam alanlarının oluşturulması da düşünülmelidir. Ayrıca üretim sektörünün ihtiyacı da dikkate alınarak mesleki teknik liselerin açılmasına ağırlık verilmelidir. Bununla birlikte üniversitelerdeki yığılmaların önüne geçmek için sınav odaklı eğitim sistemi sorgulanmalı, sınav için eğitim anlayışından, hayat için eğitim anlayışına geçiş mutlaka sağlanmalıdır."
"İddialar hakkında elle tutulur bir soruşturmanın açılmamış olması ise ayrı bir garabettir"
"Suç örgütleri, siyaset ve medya ilişkilerine dair ortaya atılan iddialar gündemi meşgul etmeye devam etmektedir." denilen açıklamada, "Ardı arkası kesilmeyen bu ciddi ithamlar, varlık amacı topluma hizmet sunmak, huzur ve barışı tesis etmek olan siyaset kurumunun itibarını her geçen gün daha da zedelemektedir. Öte taraftan toplum adına yasama yürütme ve yargı erklerini denetlemek gibi bir toplumsal sorumluluk taşıması gereken medya kuruluşları ile gazetecilerin isimlerinin bu kirli ilişkiler ağına karışması medya ahlakı ve basın sorumluluğu adına esef vericidir. Bugüne kadar bu ciddi iddialar hakkında elle tutulur bir soruşturmanın açılmamış olması ise ayrı bir garabettir." değerlendirmesinde bulunuldu.
"Basın mensuplarının şiddet eylemlerine maruz kalması da kabul edilemez"
Siyasetin de medyanın da toplumsal değerlere hizmet edebilmesi ve sorunların çözümüne katkı sağlayabilmesi için genel ahlaki ve manevi değerlere bağlı kalmalarının bir zorunluluk olduğunun altı çizilen açıklamada, "Toplumu kin ve düşmanlığa sevk etmekten; rant, çıkar ve şaibeli ilişkilerden uzak kalmak, iki mesleğin de vazgeçilmez gereğidir. Öte taraftan kamusal görev icra eden basın mensuplarının şiddet eylemlerine maruz kalması da kabul edilemez. Bu anlamda Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde bir basın çalışanının saldırıya uğraması esef verici bir olaydır. Basın mensuplarının meşru ve ahlaki dairede kalması gibi, basın özgürlüğünün temin edilmesi de toplumsal bir sorumluluktur." denildi.
"Kolluğun, hukukun kaynağı ve uygulayıcısı olduğu bir sistem ancak kaos üretir"
Son günlerde bir vatandaşın karakolda hayatını kaybetmesine yönelik değerlendirmenin yapıldığı açıklamada, şöyle denildi:
Mevcut hükümeti 2002 yılında iktidara taşıyan en önemli ilkesel vaatlerden biri, işkenceye sıfır tolerans iken polis ve bekçilerin son dönemlerde sık sık kötü muameleler ile gündeme gelmesi, bu felsefenin değişikliğe uğradığı endişesi uyandırmaktadır. Geçtiğimiz günlerde karakolda hayatını kaybeden bir vatandaşın görüntüleri paylaşılmış ve polis tarafından şiddet uygulandığı iddiası kuvvetlenmiştir. Kolluk şiddetindeki artışta, amir konumundaki yetkililerin suç işleyen kolluk mensuplarına yaptırım uygulamaması, hatta şiddeti teşvik etmesi kötü muamelede bulunanların cürümlerine mazeret üretilmesi ve yargı kararlarıyla aklanmasının ciddi etkisi vardır.
Kolluk, gerçekte adalet mekanizmasının bekçisidir. Kolluğun görevi, idari ve yargı makamlarınca verilen görevleri hukuk içerisinde yerine getirmektir. Kolluk, kendi adaletini sağladığı, vehmedilen yetki ve silaha dayanarak dilediğini yapma hürriyetini kendinde bulduğu sürece, vatandaşın huzuru da toplumsal barış da tehdit altında olacaktır. Hukuk devleti ilkesinin gereği gibi işletilmediği ve kolluğun, hukukun kaynağı ve uygulayıcısı olduğu bir sistem ancak kaos üretir. Hükümet, toplumun huzurunu gözetmeli, suç işleyen kolluk mensuplarını etkin bir şekilde soruşturmalı, görevleriyle ilişiklerini kesmeli, soruşturma ve kovuşturma sürecini titizlikle takip etmelidir. Toplumsal huzurun ve güvenliğin temini için herkesin hukuk içerisinde kalması elzemdir. Sınırların aşılmasına asla müsamaha gösterilmemesi gerekir." (İLKHA)