Muhabbet -i Muhammed (Sav)
Peygamberimiz (sav) insanlara rabbani davetle geldiği zaman, dünyada kimse onun propagandasını yapmadı.
Peygamberimiz (sav) insanlara rabbani davetle geldiği zaman, dünyada kimse onun propagandasını yapmadı. Onda dünyanın hazineleri yoktu. Onun için, içinde yemek, içmek ve gölgelenmek için bağ ve bahçeler yoktu. O saraylarda da oturmadı. Buna rağmen sevdalıları hayatları pahasına ona biat ettiler. Ona olan aşkları, meşakkatin en zirve seviyesini yaşamalarının sebebiydi.
Mahallelerde boykota tabi tutuluyorlardı. Evlerinden ve çadırlarından dışarı çıkamıyorlardı. Meskenlerinde mahsur kaldıklarından dolayı açlık çekiyorlardı. Hayatlarını sürdürebilmeleri için gelebilecek yardımlar engelleniyordu. Bu iş için mücadele edenleri ise cezalandırıyorlardı. Hatta bazen şehit ediyorlardı. Halk içerisinde iftira ve dedikodulara maruz kalıyorlardı. İnsanlardan eziyet ve sıkıntı görüyorlardı. Bu sıkıntıyı onlara çektirenler sadece yabancılar değildi. Bazen en büyük sıkıntıyı ailelerinden görüyorlardı. Buna rağmen o güzide insanı tüm benlikleriyle sevmişlerdi.
Onlardan bazıları çok ağır işkencelere maruz kalıyorlardı. Kimsenin dışarı çıkamadığı o sıcak anlarda boyunlarına geçirilmiş iplerle sıcak kumlarda süründürülüyorlardı. Bazıları ise buz kütleleri arasında günlerce bekletiliyorlardı. Bazıları açık alanlarda, bazıları ise kapalı alanlarda hapse mahkûm ediliyorlardı. Kimileri ise ibret olsun diye envai çeşit işkencelere maruz kalıyorlardı. Buna rağmen canlar canına büyük bir muhabbet ve büyük bir aşk besliyorlardı.
Habil’in koyunları içerisinde en iyisini seçip kurban ettiği gibi, peygamber sevdalısı bu topluluk, gençleri içerisinde en iyilerini, kınlarından çekilmiş kılıçlara teslim ediyorlardı. O gençlerin başları, dalından koparılan bir gül gibi çorak toprağa düşüyordu. En hayırlı erleri ise geziye çıkar gibi savaşa çıkıyorlardı. Ölümü de bayram gibi karşılıyorlardı. Çünkü onlar Muhammedi aşk denizinden yudumlanıyorlardı.
Onlardan kimileri bir daha geri dönmeyeceklerini bildikleri halde, sırf O (sav) emretmiş diye canlarından geçerek ölüme koşa koşa gidiyorlardı. Ve öldürülecekleri zaman kendilerine, Muhammed’in senin yerinde olmasını ister miydin? Sorusuna ise: “Vallahi değil Muhammed’in burada benim yerimde olması, O (sav) Medine’nin sokaklarında dolaşırken ayağına bir diken dahi batmasına razı olmam.” Cevabını veriyorlardı.
Peki, bu sevgi, bu aşk neyden kaynaklanıyordu? Nasıl olurda insanlar birini bu kadar sevebilirdi. Öyle bir sevgi ki, sevilen oturduğu zaman başında bulunan saçların içerisindeki beyaz kılları dahi saydırabilecek türden. Bu sorunun cevabı ciltler dolusu kitaplara sığmaz. Bunun cevabını hakiki manada ancak asrısaadette gerçekleşmiş bu olayları günümüzde yaşayan, peygamber sevdalıları verebilir.
Haftanın Yazısı
Eyüp Koç / Van / Yaş: 28