• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Toplu sözleşme, toplumsal sözleşmeye dönüştürülmelidir
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Siyasi iradenin, toplu sözleşmeyi bir adil paylaşım fırsatı olarak gördüğünü ispatlaması ve toplu sözleşmeyi toplumsal sözleşmeye dönüştürmesi gerektiğini belirtti.

5'inci Dönem Toplu Sözleşmeden bu yana kamu görevlilerinin ciddi ekonomik kayıplar yaşadığını ifade eden Deniz, "6'ıncı Dönem Toplu Sözleşme, hak kayıplarının giderilmesi için iyi bir fırsattır. Yetkililer, eğitim çalışanlarını yük değil, güç olarak görmeli, sayısal çoğunluk mazeretinin arkasına sığınarak taleplerimize duyarsız kalmamalı, üstesinden gelinemeyecek toplumsal maliyetlere neden olmamalıdır." dedi.

Yeni anayasada, kamu görevlilerinin haklarının ve güvencelerinin yeniden ele alınması gerektiğine vurgu yapan Deniz, "Anayasa değişikliği konusunda irade ortaya konulması ve çalışmaların başlatılmış olması, millet iradesinin daha da güçlendirilmesi adına önemli bir adımdır. Bu adım, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi ve güvence altına alınması açısından da yeni bir fırsat olacaktır. Yeni anayasada, kamu görevlilerinin hakları ve güvenceleri yeniden ele alınmalı, standartları yükseltilerek ILO normlarına uyarlanmalıdır. Genel yetkili sendika olarak, yapılacak bu yeni anayasada sendikal hakların ve normların evrensel standartlarda olması en büyük talebimiz ve beklentimizdir. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun, kamu görevlilerinin mali, sosyal, özlük haklarının korunma ve geliştirilmesi, çalışma şartlarından kaynaklanan sorunlarının toplu pazarlık masasında çözümü konusunda yetersiz kaldığı görülmüştür. Sendikal hak ve özgürlükler ile örgütlenme ve toplu pazarlık hakkının, uluslararası hukuk normları ekseninde, emeğin değeriyle ve akıtılan terle uyumlu hâle getirilmesi kaçınılmazdır." ifadelerini kullandı.

"Sayısal çoğunluk mazeretinin arkasına sığınarak taleplerimize duyarsız kalmamalı"

Eğitim çalışanların yük olarak değil güç olarak görülmesi gerektiğini belirten Deniz, "Eğitim çalışanlarının mevcut sorunlarının çözülmesinin, mali ve sosyal haklarının geliştirilmesinin, ülkemizin kalkınmasına büyük bir katkı sağlayacağı görülmelidir. Toplu sözleşme sürecinde Kamu İşveren Heyeti bu eksende hareket etmeli, eğitim çalışanlarını yük değil, güç olarak görmeli, sayısal çoğunluk mazeretinin arkasına sığınarak taleplerimize duyarsız kalmamalı, üstesinden gelinemeyecek toplumsal maliyetlere neden olmamalıdır. Siyasi irade tarafından sözü verilen 3600 ek gösterge ile ilgili ivedi olarak adım atılmalıdır. Tüm kamu görevlilerine 600 ek gösterge puanı verilerek adalet yerine getirilmelidir. Kadro istikrarını cebri yöntemle temin etmenin yolu hâline gelen, kamu görevlilerini eşi ile işi, sağlık ile işsizlik arasında tercihe zorlayan, temel hakların ihlal edildiği sözleşmeli istihdam biçimine karşıyız. Kamuda aynı işi yapan personel arasındaki statü farkı sonlandırılarak, bütün sözleşmeliler kadroya geçirilmelidir." şeklinde konuştu.

"Kurumların takdirine ve keyfî kararlarına bırakılmamalıdır"

Kariyer ve liyakat ilkesinin vücut bulmuş hâli olan görevde yükselme sürecinin, kurumların takdirine ve keyfî kararlarına bırakılmaması gerektiğinin altını çizen Deniz, "Kariyer ve liyakat ilkesinin vücut bulmuş hâli olan görevde yükselme süreci, kurumların takdirine ve keyfî kararlarına bırakılmamalıdır. Tüm kamu kurumları açısından rutin ve düzenli bir şekilde görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları yapılmalıdır. Kamu personelinin mesleki ve kurumsal yükselme yolları açılmalı; özellikle tüm üniversiteleri kapsayan, keyfîliği giderecek ve mesleki yükselmeyi tesis edecek merkezî bir görevde yükselme süreci başlatılmalıdır. Öğretmenlik mesleğinin statüsünü yükseltecek, mesleği tüm aşama ve basamaklarıyla ele alacak, öğretmenlerin özlük ve sosyal haklarında iyileştirmeler yaparak sosyal itibarını daha da yükseltecek, ‘mesleğe destek, geleceğe hizmet’ niteliğinde bir meslek kanunu ihtiyacı artık karşılanmalıdır. Eğitim kurumu yöneticilerinin özlük hakları, üstlendikleri pedagojik ve idari sorumluluklarla orantılı olarak geliştirilmeli; eğitim kurumu yöneticiliği ikincil görev olmaktan çıkarılarak, kadrolu istihdama dönüştürülmelidir." dedi.

"İstihdam türleriyle ihtiyacın giderilmeye çalışılması yanlıştır"

Öğretmen açığına dikkat çeken Deniz, "100 bini aşkın öğretmen açığı varken, 500 binin üzerinde öğretmen atama beklerken, ücretli öğretmenlik gibi hak kayıplarına neden olan güvencesiz istihdam türleriyle ihtiyacın giderilmeye çalışılması yanlıştır. Öğretmen açığının kapatılması için gerekli adımlar atılmalı, ek atama bekleyen öğretmenlerin sesi duyularak acilen en az 40 bin atama daha yapılmalıdır. Eğitim hizmetinin düzenli bir şekilde sürdürülebilmesini sağlayan, okul sisteminin vazgeçilemez unsurları olan şef, memur ve hizmetliler başta olmak üzere, genel idare hizmetleri ve yardımcı hizmetler sınıfı personelinin çalışma şartlarının iyileştirilerek maddi sorunlarının çözülmesi, eğitimin niteliğine ve verimliliğine katkı sağlayacaktır." ifadelerini kullandı.

"Üniversite yönetimi konusunda köklü bir sistem değişikliğine ihtiyaç duyulmaktadır"

"Üniversite yönetimlerinin, personel ayrımı gözetmeksizin, uyum içinde, adil politikalar izleyerek evrensel üniversite misyonuna uygun hareket etmelerini sağlayacak yapısal dönüşüm için adımlar atılmalıdır. Üniversitelerimizde, subjektif kriterler yerine, üretilen bilgi ve değere odaklanan bir akademik yükselme sistemi uygulanmalıdır. Ayrıca, iş güvencesi başta olmak üzere, özlük haklarının korunduğu ve geliştirildiği bir akademik personel yönetimi ile akademisyenlerin esas olarak araştırma ve bilgi üretmelerine imkân sağlayacak bir çalışma düzeni kurulmalıdır." şeklinde konuştu.

Deniz son olarak, "İdari ve akademik personelin birbirini tamamlayan unsurlar olduğu gerçeğinden hareketle, idari personel, akademik personele tanınan yükseköğretim tazminatı, geliştirme ödeneği gibi temel bazı mali ve sosyal haklardan faydalandırılmalıdır. Üniversitelerarası merkezi yer değişikliği hakkı tanınmalı, üniversite yönetiminde temsil edilerek görüş ve önerileri dikkate alınmalı, ayrımcılığa maruz bırakılmamalıdır. Eğitim hizmet kolunun genel yetkili sendikası Eğitim-Bir-Sen, hak, emek ve özgürlük mücadelesini yeni zeminlere taşıyarak; üyelerinin ve eğitim çalışanlarının haklarının korunup geliştirilmesi, ülkemizde demokratik zeminin güçlendirilmesi ve emeğin saygınlığının artırılması için yerelden evrensele sendikal yürüyüşünü kararlılıkla devam ettirecektir." dedi. (İLKHA)



Bu haberler de ilginizi çekebilir