• DOLAR 34.327
  • EURO 36.213
  • ALTIN 2827.598
  • ...
Mustazafların Sesi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Zulmün her kalesine şahit olan bu insanlar Zilanlı idi. Birden başlayan zulüm öyle çabuk yayılmıştı ki kaçmaya dahi zaman bulunamamıştı. Asker birden Zilan’ı ablukaya almış; kadın-erkek, çocuk-yaşlı ayrımı yapmadan mazlumları katletmişti. Geriye kalan zayıf bırakılmış Mustaz’afları bir daha kıyam etmesinler diye batının uzak kasabalarına sürgün etmişti. İşte bu sürgün kafilesi bunlardan biriydi. Öylesine Mustaz’aflardı ki bütün güçleri ellerinden alınmıştı. Yeryüzünde zayıf bırakılmış, açlık ve hastalığın kucağına sürgün edilmişlerdi. Günlerdir yürüyorlardı.

Nihayet bir kasabanın yakınında kendilerine mola izni verilmişti. Aralarındaki bir hamile bayanın doğum sancıları molayı uzatmıştı. Bütün kadınlar hastanın başına toplanmış çaresizce feryat ediyorlardı. Bir koşuşturma başlamış kadınlardan biri erkeklerin yanına giderek uzun beyaz sakallı, yeşil sarıklı yaşlı adama: “Seyda, Fatıma bu şartlarda doğum yaparsa ölür vallahi. Onu bir ebeye götürmeliyiz.” Seyda çaresiz ve üzgün bir şekilde kafile komutanına giderek: “Aman komutan, bize her zulmü reva gördünüz. Bizi yeryüzünde mazlum ve Mustaz’af bıraktınız. Bari soyumuzun devamına izin verin. Gelinimi bir ebeye götürelim.”

Soğuk bir yüz ifadesiyle konuşmaya başlayan komutan: “Böyle bir durum için Ankara’dan izin gelmesi lazım. Benim elimden bir şey gelmez.” Diyerek Seyda’yı kafilenin yanına göndermişti.

Seyda kafilenin yanına gittiğinde gerçekten yapılacak bir şey kalmamıştı. Fatıma doğurmuştu doğurmasına da; doğan küçük mazlum, artık hem babasız hem de annesiz kalmıştı. Fatıma ise artık ne katliam görecek, ne zulmü hissedecek, ne de sürgün edilecekti. Çünkü artık o yeşil kuşun kursağında ebediyete uçuyor idi.

Geriye bıraktığı küçük yetimi, bir kadın kucağına alarak erkeklere doğru ilerlemeye başladı. Bir taşın üstünde oturmuş, ağlayan Seyda’ya çocuğu uzatarak: “Bir erkek torununuz oldu.”

Seyda çocuğu alarak bir yandan da gözyaşı dökerek: “Ey Rabbim! Bizler bu gün yeryüzünün en mazlum ve en Mustaz’af insanlarıyız. Gücümüz ve bütün imkanlarımız elimizden alınmış, acıya, çileye, ızdıraba sürgün edilmişiz. Medreselerimiz talan edilmiş, önderlerimiz idam sehpalarında asılmış. Mustaz’af olmanın acısını iliklerimize kadar hissediyoruz. Bu yolda bize rehberlik eden ve de Mustaz’afların Sesi olmuş Şeyh Muhammed Said’in davası yaşasın diye, torunumun ismini Muhammed Said koyuyorum. Dilerim ki bizden sonra gelecek olan yeryüzünün mazlumlarına önder olsun.”

Seyda’yı dinleyen herkes ağlıyordu. Minik Said de ağlıyordu. Bulutlar da bütün bu zulümlere şahitlik edercesine üstündeki yağmur tanelerini bırakıyordu.
 

Haftanın Yazısı

Ahmet Faruk Çevik / Van / Erciş / Yaş:21

Bu haberler de ilginizi çekebilir