Diyanetin ev sahipliğinde "Sivil Toplum Kuruluşları Filistin İstişare Toplantısı" yapıldı
"Sivil Toplum Kuruluşları Filistin İstişare Toplantısı"nda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Bu buluşmamızdan hâsıl olacak kararların Kudüs'ün ve kardeş ülkemiz Filistin'in yarınlarına dair önemli sonuçları olacaktır." dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen Sivil Toplum Kuruluşları Filistin İstişare Toplantısı, Diyanet İşleri Başkanı ve Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın katılımıyla gerçekleştirildi.
Ankara Dini Yüksek İhtisas Merkezi Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen toplantıya, Türk Kızılayı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Afet ve Acil Yönetim Başkanlığı (AFAD), Türkiye Diyanet Vakfı olmak üzere eğitim faaliyetlerinden sosyal yardımlara, imar çalışmalarından tıbbi desteklere varıncaya kadar Türkiye'de Filistin için faaliyet gösteren vakıf ve derneklerden temsilciler katıldı.
48 STK'dan onlarca temsilcinin katıldığı programda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, katılımcılara teşekkür ederek, "Bugün büyük bir mana, asil bir dert ve yüce bir gaye etrafında bir araya geldik. Kudüs davamız için yapabileceklerimizi istişare edeceğiz. Yüce Rabbimden toplantımızın hayırlı neticelere vesile olmasını niyaz ediyorum." dedi.
Kudüs'ü konuşmanın, bir şehri konuşmaktan öte insanlığın istikbalini, dünya barışını ve İslam ümmetinin izzetini konuşmak olduğunu ifade eden Erbaş, Kudüs'te yaşananların, dünyanın efendisi olduğunu zanneden zalim bir terör devletinin bugün insanlık için nasıl bir musibete dönüştüğünü gösterdiğini kaydetti.
"Filistin'deki zulmün ardında sapkın inançların korkunç varsayımları bulunmaktadır"
İşgalcilerin Filistin'de uyguladıkları vahşetin sadece zalimce bir siyasetin neticesi olmadığını belirten Erbaş, şöyle devam etti:
Aynı zamanda zulüm ve işgalin ardında kirli ve sapkın bir din istismarının da var. Kendisini seçilmiş zanneden, yeryüzünü kendi mülkü sayan, vaad edilmiş topraklarda cennet hayali kuran insanlık dışı bir inanç vardır. Dolayısıyla hukuk ve ahlak adına söylenen hiçbir sözün işgalciler tarafından önemi ve etkisi yoktur. Bu Yahudiliğin kendisi değildir. Zulme karşı çıkan, insaf ve vicdan sahibi Yahudiler sözlerimizin, tepkimizin muhatabı elbette değildir. Bu ayrıma herkes dikkat etmelidir. Muhatabımız, dünyayı özel mülkü zanneden sapkın siyonist inanış ve kendince yeryüzü cenneti için Tanrıyı kıyamete zorlayan vahşi evanjelist anlayıştır. Daha da vahim olanı ise siyonistlerin sapkın inançları ve zulüm politikaları, emperyalizmin merkez noktalarında kurulan yine bir takım sapkın tarikatlar tarafından gayri ahlakî gerekçelerle desteklenmesidir. Bir dinler ve uygarlıklar tarihi hocası olarak sizinle paylaşmak isterim ki, Filistin'deki zulmün ve dünyada kaosa sebep olan emperyalist politikaların ardında birtakım sapkın inançların korkunç varsayımları bulunmaktadır. Bunları şunun için söylüyorum; şayet sebepleri doğru tespit edemezsek çözüm daha da zorlaşacaktır.
Allah'ın gönderdiği tüm kitaplarda ve vahiyde zulmün, haksızlığın, cana kıymanın, yalanın yasaklandığını ve tüm Peygamberlerin tevhidin, adaletin, güzel ahlakın mücadelesini yaptıklarını ifade eden Erbaş, sapkınların vahye, mukaddesata karşı en büyük tahribatı ve kötülüğü yaptıklarını kaydetti.
"Kudüs, İstanbul'un öz kardeşidir"
Kudüs'ün milletimiz açısından ayrı bir değerinin ve özel bir anlamının olduğuna işaret eden Erbaş, "Tarihi sürece baktığımızda milletimizin Kudüs'e nasıl hizmet ettiğini görüyoruz. Mescid-i Aksa'nın imarından içinin halılarına varıncaya kadar Anadolu insanının emek ve sevdasına şahit oluyoruz. Bizler, Kudüs'e baktığımızda sadece bir şehir değil; kendi şanlı tarihimizin ve merhamet medeniyetimizin fotoğrafını görüyoruz. Şehrin temizliğinden altyapısına, sokakların tanziminden aydınlatılması ve ağaçlandırılmasına kadar birçok alanda ecdadımızın hizmetlerini ve cami, mescid, medrese, imarethane, hamam, çarşı, çeşme, hastane, yetimhane, diğer inançların mabetlerine varıncaya kadar ecdat yadigârı eşsiz eserleri görüyoruz. Bunun için bizim nazarımızda Kudüs, İstanbul'un öz kardeşidir. Bunun için Kudüs, başkalarının insafına terk edilemeyecek kadar değerli bir şehirdir." diye konuştu.
"Kudüs, topyekûn insanlığın hukuk, ahlak ve vicdan sınavıdır"
Erbaş Kudüs'ün, son bir asırdır işgalcilerin elinde hüznün, acının ve gözyaşının şehri olduğunu belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü:
Müslümanlar tarafından idare edilirken emniyetin ve şefkatin en güzel örneklerini, farklı din, dil, ırk ve mezheplerin bir arada uyum içerisinde yaşamasının en nadide tablolarını insanlığa sunmuş, selamın, barışın şehri, evi olan Kudüs, maalesef son bir asırdır işgalcilerin elinde hüznün, acının ve gözyaşının şehri olmuştur. Kudüs'ün mekânları tarumar edilmiştir. Filistin halkının tüm imkânlarına el konulmuş; halk çeşitli baskı ve uygulamalarla göç etmeye zorlanmıştır. Bu bilinçli istila politikaları ile dünyanın değişik ülkelerinden Yahudiler, -zaman zaman zorlama ve şantajlarla- Filistin topraklarına taşınarak Filistin'in demografik yapısı tahrip edilmiştir. Ülkenin gerçek sahipleri olan Filistinliler, bütün dünyanın gözleri önünde kendi topraklarında akıl almaz baskılara, işkencelere ve katliamlara maruz bırakılmıştır. Dolayısıyla bugün baskı, zulüm, işkence ve katliama maruz kalan mazlumların haklarını korumak, her şeyden önce herkes için bir insanlık vazifesidir. Yani Kudüs, topyekûn insanlığın hukuk, ahlak ve vicdan sınavıdır.
"Kudüs, bizi vahdete davet ediyor"
Tüm İslam dünyasında bütün mümin yürekleri birleştirecek çalışmalara hız verilmesi gerektiğinin altını çizen Başkan Erbaş, "Kudüs, bizi vahdete ve her alanda birlikte çalışmaya davet ediyor. Kudüs bilincini en güçlü hale getirmeliyiz. Öncelikle Müslümanlar, sorumluluk sahiplerinin, yöneticilerinin zulmün karşısında tek yürek olarak mücadele etmesi için gayret etmelidir. Bunu temin etmenin en ideal yollarını hep birlikte aramalıyız." şeklinde konuştu.
Erbaş, Kudüs özgür oluncaya kadar hiçbir çalışmanın yeterli olamayacağına vurgu yaparak, "Yıllarca Kudüs ve halkının yaşadıkları bize bir kere daha göstermiştir ki İslam ümmeti müşahhas ve kararlı adımlar atmadıkça ve ortak tavır almadıkça Kudüs işgalden kurtulmayacaktır. Bu noktada yegâne çözüm, ümmetin bir araya gelerek zulme ve işgale engel olmasıdır. İslam coğrafyası olarak güçlerimizi birleştirdiğimizde, bu gücün farkına vardığımızda ve kendimize güvendiğimizde üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur." ifadelerini kullandı.
Bugün birilerinin mazlum ve Müslüman coğrafyaları sömürerek zengin olduklarını kaydeden Erbaş, "Bu coğrafyaların insanları arasına fitne ve tefrika tohumları ekip vekâlet savaşları çıkardıkları için ikballerini tahkim etmektedirler. Öyle ise yapılacak en önemli şey, bu coğrafyalara beraberce sahip çıkmaktır. Güçlü ve müreffeh bir İslam dünyası sadece Müslümanların değil aynı zamanda bütün insanlığın huzur ve güvenini de temin edecek; hak, hukuk, adalet, emniyet arayan insanlığın vicdanı ve umudu olacaktır." diye konuştu.
"Zalimler korkaktır ve sizler dünyanın en korkak canlılarısınız"
Erbaş, içinde Allah'ın adının anıldığı mescitlerden insanları men eden zalimlere, çocuk katillerine ve işgalcilere bir kez daha seslendiğini belirterek, "Masumların kan ve gözyaşında boğulacaksınız. Yüreklerinizdeki kin ve nefretin mahkûmu olacaksınız. Bugün arkasına saklandığınız güç odaklarından aldığınız cesaretle uzak görseniz de bir gün muhakkak hukukun karşısında hesap vereceksiniz. Zalimler korkaktır ve sizler dünyanın en korkak canlılarısınız. Masum çocuklara karşı silah kullanmanız alçaklığınız yanında, korkaklığınızın da dünyaya ilanıdır." ifadelerini kullandı.
Gözlerini ve vicdanlarını gerçeklere kapatan, yaşananları görmemek adına kendilerini karanlığa mahkûm eden insanlığa seslendiğini ifade eden Başkan Erbaş, "Yaratıcı'nın insana bahşettiği en büyük nimetlerden biri vicdandır. İnsan vicdanıyla insandır. Vicdanın ırkı, rengi ve coğrafyası olmaz. Sizi vicdanınızı yoklamaya ve onun sesini dinlemeye çağırıyorum." şeklinde konuştu.
"Filistin'de masum insanlar, kadınlar, çocuklar öldürülürken sesiniz niye çıkmıyor?"
Uluslararası kurumlara ve örgütlere de seslenen Erbaş, şunları söyledi:
Buradan, evrensel ilkeler ve prensipler üzerine var olduklarını söyleyen, hukukun teminatı olduklarını iddia ederek her durumda sürekli konuşan uluslararası kurumlar ve örgütlere sesleniyorum. Filistin'de masum insanlar, kadınlar, çocuklar öldürülürken sesiniz niye çıkmıyor? Sizleri bu duruma kayıtsız kılan ölenlerin Müslüman olması mıdır? Şayet sebep bu ise sizleri Müslümanların merhamet ve adalet yüklü tarihlerini araştırmaya ve incelemeye davet ediyorum. Zira İslam'a karşı bir art niyetiniz ve düşmanlığınız yoksa tam anlamıyla öğretilmiş bir cehalet içerisindesiniz demektir. Bu duyarsız tavrınızla insanlığın ve özellikle de Müslümanların indinde tüm inandırıcılığınızı yitirmektesiniz. İslam coğrafyalarında yaşanan zulümleri görmezden gelerek uyguladığınız çifte standart, savunduğunuzu söylediğiniz tüm evrensel değerleri yerle bir etmektedir.
"Mazlumlara umut olmaya devam edeceğiz"
Erbaş, dün olduğu gibi bugün de hakkın, haklının ve mazlumun yanında olmaya, zalimin ise karşısında durmaya, mazlumlara umut olmaya devam edeceklerini belirtti.
Türkiye'nin kurum, kuruluş ve sivil toplum kuruluşlarıyla her daim Filistin halkının yanında olduğunu ve olmaya devam edeceğini vurgulayan Başkan Erbaş, tüm İslam coğrafyasından çeşitli sivil toplum kuruluşlarının zulme karşı durmak ve mazlumların yaralarını sarmak için büyük bir çaba sarf ettiği değerlendirmesinde bulundu.
Erbaş, Kudüs'e barışın gelmesi için yapılacakların ve yapılması gerekenlerin, yapılanlardan daha fazla olduğuna dikkat çekerek, bu anlayışla çalışmaları daha da artırmak gerektiğini kaydetti.
"Kudüs, ilelebet Filistin'in başkenti olarak kalacaktır"
Erbaş, İslam dünyası dışından da birçok sivil toplum örgütünün, vicdan sahibi insanların, Yahudilerin, Hristiyanların ve farklı din mensuplarının, akademisyenlerin, aktivistlerin, sanatçıların ve siyasetçilerin işgalci terör devletine tepki göstermesinin, barbarlığın ve terörün karşısında durarak Filistinli mazlumların yanında yer almasının umut ve memnuniyet verici olduğunu ifade ederek, "İnsanlığın vicdan sesi olan bu insanlara buradan takdirlerimi iletiyorum. Siyonist zihniyetin zulmüne ve katliamlarına karşı bu onurlu ve insanî duruşlarından dolayı onları tebrik ediyorum. İnanıyorum ki bu duruşu güçlendirerek insanlığın vicdanını topyekûn harekete geçirdiğimizde zulmün önüne geçilecektir. Dolayısıyla hep beraber dünyanın her yerinde adaletin yanında ve zulmün karşısında olan yürekleri birleştirmek ve güçlendirmek için çalışmalar yapacağız inşallah. Elbette nihaî zafer daima iyilerin olacaktır. Kudüs, ilelebet Filistin'in başkenti olarak kalacaktır." şeklinde konuştu.
"İşbirliği ve koordinasyon sağlanması, mücadelemizi daha da güçlendirecektir"
Filistin halkına yapılan saldırıların dünya kamuoyunda daha fazla duyurulması konusunda başta STK'lar olmak üzere tüm kişi ve kurumların işbirliği içerisinde hareket etmesinin elzem olduğunu belirten Başkan Erbaş, şunları söyledi:
Ülkemiz merkezli STK'ların ve Filistin'e destek sağlayan tüm kurum ve kuruluşların aralarında işbirliği ve koordinasyon sağlanması, mücadelemizi daha da güçlendirecektir inşallah. Bu bağlamda bir koordinasyon grubunun oluşturulması, iş birliğimizi kolaylaştıracaktır. Böylece zulme karşı mücadele tahkim edilmiş olacak ve insanlığı zalimlere karşı harekete geçirme faaliyetleri daha da ivme kazanacaktır. Aynı şekilde eğitim faaliyetlerinden sosyal yardımlara, imar çalışmalarından tıbbi desteklere kadar her alanda Filistin için yapılan çalışmalar ihtiyaç odaklı, birbirimizden haberdar olarak daha organize, daha düzenli, daha kolay ve daha faydalı hale gelebilecektir. Bugün burada bu hususları etraflıca müzakere edeceğiz. Desteklerimizi nasıl en güçlü hale getirebileceğimizi konuşacağız. İnanıyorum ki bu buluşmamızdan, bu çalışmamızdan hâsıl olacak kararların, kadim şehrimiz Kudüs'ün ve kardeş ülkemiz Filistin'in yarınlarına dair önemli sonuçları olacaktır.
Davete icabet eden kurumlara, STK temsilcilerine teşekkür eden Başkan Erbaş, konuşmasını şöyle bitirdi:
"Her türlü işgal ve zulme rağmen yıllardır Mescid-i Aksa'nın muhafızlığını yapan Filistinli mazlum Müslümanların yanında olduğumuzu ve onlara her türlü desteği sunmaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade ediyorum. Mescid-i Aksa, Kudüs ve çevresinde yaşayan Müslümanlar başta olmak üzere bütün dünyada zulüm ve işkence gören kardeşlerimizin bir an önce huzur ve felaha ermelerini diliyor; kudreti, nusreti ve inayetiyle bizleri teyit etmesini Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum." (İLKHA)