Zekât Allah rızası için fakir ve fukaralara verilir
Zekâtın namaz ve ve hac ibadeti gibi farz olduğunu belirten Şanlıurfa İl Müftüsü Mehmet Taştan, şartları uyan her Müslüman'ın malından fakirin hakkı olan zekâtı vermesi gerektiğini ifade etti.
İslam'ın 5 şartından biri olan ve fakir ile zengin arasında muhabbet köprüleri kuran zekât müessesesi yüz yıllardır toplumda önemli bir yer teşkil ediyor.
Zenginlerin mallarının temizlenmesi, fakirlerin ihtiyaçlarının karşılanması için bir vesile olan zekâtın ihtiyaç sahiplerine verilmesi gerekiyor.
Şanlıurfa İl Müftüsü Mehmet Taştan ve DİN-BİR-DER Şanlıurfa Şube Başkanı Hacı Kurt, Kur'an'ı Kerim'de çokça zikredilen ve zenginlerin malları içerisinde fakirin payı olan zekât ile ilgili İLKHA'ya konuştu.
"Zekât, mali bir ibadettir"
Zekâtın, namaz ve hac ibadeti gibi farz olduğunu belirten Şanlıurfa İl Müftüsü Mehmet Taştan, "Zekât, Kur'an'ı Kerim'de onlarca Ayet-i Kerime'de iman ve namazla birlikte zikredilen farz bir ibadettir. İslam'a göre yaklaşık 81 gram altın ve 81 gram değerinde ticaret malına sahip olan kimsenin üzerinden bir sene geçtikten sonra parasının veya malının yüzde 2 buçuğunu Allah rızası için hak eden fakir fukaraya, miskinlere ve Kur'an'da sayılan sınıflara vermesi gerekir. Zekât, namaz ve hac ibadeti gibi farzdır. Zekât, mali bir ibadettir. Zekât verilmesinde Müslümanların tercih ettiği mevsim genellikle Ramazan ayı olmaktadır; çünkü Ramazan'ın ve içerisinde yapılan ibadetlerin sevabının kat kat olacağından dolayıdır." şeklinde konuştu.
Şanlıurfa İl Müftüsü Mehmet Taştan
"Müslümanlar zekâtı genellikle Ramazan ayında verirler"
Zekâtın hem sevap hem de zekât verene kuvvet kazandırdığını ifade eden Taştan, "Zekâtın Ramazan'da verilmesinin farklı hikmetleri de vardır. Çorba pişirsin, evinde, sofrasında oruç tutmak kolaylaşsın diye fakir veya muhtaç Müslümanlara zekât verilir. İnanıyoruz ki zekât hem sevap kazandırıyor hem de Ramazan'da zekat veren kişiye güç ve kuvvet vererek sevap kazandırıyor. Zekâtın farz olmasının şartlarından bir tanesi; üzerinden bir sene geçmesidir. Bir sene geçtikten sonra zekât verilmelidir. Müslümanlar zekâtı genellikle Ramazan ayında verirler. Rabbimiz verilen zekâtları kabul buyursun. Zekât, kişinin kendi çocuğuna, torununa veremeyeceği bir mali ibadettir. Usul ve füru dediğimiz insanlara zekât ve fitre verilmez." diye konuştu.
"Fitrenin üst limiti yoktur"
Ramazan Bayramı'na kavuşan Müslümanların fitre vermesi gerektiğini vurgulayan Taştan, "Fitre, kişi başı 'can sadakası' olarak bilinen Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetine tarif ettiği mali bir ibadettir. Fitre de imkân varsa üzerinden bir sene geçmesi beklenmez. Peygamber Efendimiz, Ramazan bayramına kavuşan Müslümanlara fitre vermelerini tavsiye etmiştir. Ramazan bayramından önce Ramazan ayının içerisinde verilmesi caizdir. Bu sene fitre miktarı 28 lira olarak belirlendi. 28 lira az olarak görünse de günümüzde zekât ve fitre almak durumda olan Müslümanların da fitre verdiklerini düşünürsek çok az bir para olmadığı ortaya çıkacaktır. Burada önemli olan iyi niyetli olmaktır. Fitrenin üst limiti yoktur. Kişi, mali imkânları kadar arttırarak fazlasını da verebilir. Rabbimin nazarında hem zekâtımızın hem de fitremizin kabul edilmesini temenni ediyorum. Bütün Müslümanların Ramazan-ı Şerif'ini ve ibadetlerini tebrik ediyorum." dedi.
Bir toplumda zekât verilmediği zaman o toplumda fitne çıkacağını belirten DİN-BİR-DER Şanlıurfa Şube Başkanı Hacı Kurt, Müslümanların faziletinden dolayı özellikle Ramazan ayında zekâtlarını verdiğini ifade etti.
DİN-BİR-DER Şanlıurfa Şube Başkanı Hacı Kurt
"Zekât, fakir ile zengini birbiriyle kaynaştıran bir köprüdür"
Müslümanların sevabından dolayı Ramazan ayında Zekâtlarını verdiğine dikkat çeken Hacı Kurt, "İslam'ın şartlarından olan zekât, kelime-i şehadetten ve namazdan sonra gelir. Kur'an'da Nur Suresi 56'ıncı ayette 'Namazı hakkıyla kılın, zekâtı verin ve Resule itaat edin ki esirgenesiniz.' diye buyrulmuştur. Zekât, fakir ile zengini birbiriyle kaynaştıran bir köprüdür. Peygamber Efendimiz, 'Zekât; İslam'ın köprüsüdür.' diye buyurmuştur. Bir memlekette zekât verilmediği zaman, terör başını kaldırır ve yukarıya çıkar. Bununla ilgili deliller de vardır. Bütün fitnelerin başı zekâtın ve öşrün verilmemesidir. Müslümanlar özellikle bu ayda zekâtlarını veriyorlar. Ramazan'da yapılan ibadetler fazilet bakımından daha ileride olduğu için Müslümanların zekât için sene-i devriyesi Ramazan ayıdır." ifadelerini kullandı.
"Fitre, Hanefi mezhebinde vacip olan bir ibadettir"
Kur'an'ın tabiriyle zekât vermemenin müşriklerin sıfatlarından sayıldığına değinen Hacı Kurt, "Zekâtı fakire verme mecburiyetimiz vardır; çünkü zekât onun hakkıdır. Fussilet suresi 7'nci Ayette ' O müşrikler, zekât vermez, ahireti de inkâr ederler.' diye buyrulmuştur. Zekât vermemek; Kur'an'ın tabiriyle müşriklerin sıfatlarından sayılmıştır. Zekâtı vermeyenlere karşı Hazreti Ebubekir harp ilan edeceğini söylemiştir. Zekâtımızı vermemiz gerekir. Zekâtın 'nisap miktarı' denilen belirli bir miktarı vardır. 80.18 gram altın ya da altın değerinde ticari mal, eşya, döviz ve para olmalı. Bir sene üzerinden geçtikten sonra zekât verilmesi farzdır. Müslüman, Allah'a karşı mükellef ve muhataptır. Müslüman, sürekli kendisini kontrol eder. Bunlar Arabî aylar içinde hesaplanır. İslam, altını, dövizi veya malı nisap miktarına ulaşan kişiyi zengin olarak kabul eder. Daha sonra bir sene geçtikten sonra zekât vermeye mecbur olur. Fitre, Hanefi mezhebinde vacip olan bir ibadettir. Fitrenin orucun güvencesi olduğu da söylenir. Hac'da hata yapan Müslüman nasıl ki fidye veriyorsa Ramazan orucunda yapılan hataların da izalesi fitre ile onarılır." (İLKHA)