Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu'ndan iktidara "salgın" eleştirisi
Covid-19 vakalarının her geçen daha da arttığına dikkat çeken Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, iktidarın salgın sürecini yönetemediğini iddia etti.
Çeşitli temaslarda bulunmak üzere dün Gaziantep’e gelen Davutoğlu, bugün kentte görev yapan basın mensuplarıyla bir araya geldi.
Kentteki bir otelde düzenlenen toplantıda siyasi ve ekonomik gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Davutoğlu, ekonomi, adalet ve salgın sürecinin yönetilmesi konularında hükümeti eleştirdi.
Milletin yoğun bir kriz içinde feryat ettiğini ifade eden Davutoğlu, “Gelecek Partisi neden kuruldu?” diyenlere son iki haftada yaşananların en güzel cevap olduğunu ifade etti.
“Günübirlik politikalarla milletin sağlığı ile oynadılar”
İnsanoğlunun temelde birçok talebinin olduğunu ifade eden Davutoğlu, “ama üç talebi esastır. Sağlık adalet ve onurlu bir hayat. İnsanı hayvanlardan ayırt eden en önemli özellik sadece bedenen varoluşu değil, vicdanen ve ruhen şahsiyet sahibi oluşudur. Sağlık olmalı kim adalet anlam taşsını, adalet olmalı ki onurlu bir hayat sağlanabilsin. Son iki hafta içerisinde ülkemizin yaşadıklarına baktığımızda, dün itibarıyla 55 bin vakayı aşarak bir günde dünyada en çok vaka görülen ülke haline geldik. Neden böyle oldu? Kriz yani salgın Çin'de çıktı, Çin kontrol altına aldı. Sonra İtalya'da, İngiltere'de İspanya'da, Brezilya'da zirveyi buldu, kontrol altına alındı. ABD'de artık toplu faaliyetler yapılır hale geldi. Aşılama neredeyse bu ülkelerin hepsinde tamamlandı. Herkes krizi kontrol altına alırken kriz Türkiye'de neden tırmanıyor? Niye bugün her birimiz sağlığımızdan, yarınımızdan endişeliyiz? Hemen hemen her gün yakınlarımızdan bir yoğun bakım haberi alıyoruz. Türkiye tümüyle kızıla boyandı. Sebep ne? Sebep çok açık; kötü yönetim. Bu iktidar krizi yönetemedi. Yeter ki millet bu beladan kurtulsun diye hepimiz sürece destek verdik, görüş ayrılıklarını unutarak Sağlık Bakanı ve Cumhurbaşkanına destek verdik. Ama onlar günübirlik politikalarla milletin sağlığı ile oynadılar.” dedi.
Sağlık çalışanlarının çok zor şartlarda çalıştıklarına dikkat çeken Davutoğlu, sağlık çalışanlarına minnet borçlu olduklarını ifade etti.
“Halkın artık güveni kalmadı”
İktidarın salgın ile mücadeleyi iyi yönetemediğini belirten Davutoğlu, “Sağlıkta öyle bir politika takip ettiler ki her şeyi gizlediler. Bir devlet adamının halkına en büyük borcu dürüst, şeffaf olmaktır. Bu halk her türlü zorluğu kaldırır, yeter ki şeffaf olunsun. Halka, ‘biz sizden fedakarlık bekliyoruz, bir ay kapanacağız’ deselerdi, halk bunu yapardı. Fakat kaç kez yarım yamalak tedbirlerle öylesine zikzaklar çizildi ki halkın artık güveni kalmadı. Peki, neden bir günde vaka sayılarında 55 bine çıktık. Bundan iki hafta önce yani geçen hafta vaka sayıları 30 bin civarındaydı. AK Parti kongresi önce öncesinde vaka sayıları 15 bin civarındaydı. İki hafta içerisinde neden vakalar birden tırmandı? İki ihtimal var. Ya AK Parti kongresi yapılacağı için vakaların tırmanışı esnasında büyük kongreyi lebalep yapamayacakları için bunu örtüler. Ya da AK Parti kongrelerinden sonra Türkiye’nin her yerine vakalar yaygınlaştı. Bence her ikisi de.” ifadelerini kullandı.
“Halkın hayatı umurlarında değil”
Covid-19 vaka sayılarının arttığı bir dönemde Bilim Kurulu toplantısının ertelenmesine tepki gösteren Davutoğlu, “Allah aşkına böyle bir dönemde Bilim Kurulu toplantısını ertelenmesinden daha vahim bir durum olabilir mi? Ertelenme sebebi; Bilim Kurulu’ndan gelecek taleplerin karşılanabileceği konusunda taşınan kaygılar. Bilim Kurulu haklı olarak son derece net taleplerde bulundu. Ama bilim kurulu dinlenmedi. Bir bilim insanı olarak Bilim Kurulu’nda ki bilim insanlarına sesleniyorum; eğer sizin uyarınız yerine gelmiyorsa siz onlara bir uyarı verin ve Bilim Kurulu’ndan ayrılın. Çünkü bilim insanı olarak sizin borcunuz, hakikatedir, gerçeğedir ve milletedir. Toplantı neden erteleniyor? Bir açıklama yapılması lazım. Cumhurbaşkanı, Sağlık Bakanı, ‘bu işi siyaset üstü tutuyoruz’ diyerek arka arkaya açıklama yaptılar. Allah aşkına nasıl bir siyaset üstü tutuyorsunuz da aylar önce yani geçtiğimiz yılın nisan ayında ‘milli aşı hazır olacak’ dediniz, olmadı. Dünyada üretilen aşılardan bir kombinasyon yapıp Türkiye’yi tek bir yere bağlamak gibi büyük vahim bir hatadan kaçınmak zorunlu olduğumuz halde gittiğiniz Türkiye'yi Çin’e, tek bir aşıya bağımlı hale getirdiniz. Şimdi BioNTech geldi. Çin'den gelen aşıyı da daha 65 yaş üstü vatandaşlar, kronik hastalar dururken aşıyı önce AK Parti MKYK’sına ve Cumhurbaşkanına yaptınız. Demek ki onlar seçkin insanlar, demek ki onların sağlıkları halkın sağlığından daha önemli. Demek ki onların yaşaması lazım. Ama halkın hayatı umurlarında değil. Şu ana kadar ikinci doz olarak sadece yedi buçuk milyon insan aşılandı. Bu rakam Türkiye nüfusunun yüzde 9'una tekabül ediyor. Sağlıkta durum vahim, göreceksiniz muhtemelen Ramazan'da radikal bir şekilde haklı gerekçelerle ama daha önce yapılması ve kötü de uygulanmaması lazımdı bir kapanma kararı alınabilir. AK Parti kongresi bitti, artık her kararı alabilirler. Devlet adamlığı, halkın sağlığını düşünmek bu mudur?” diye sordu.
“İnsan hakları ihlallerinin her türlüsü var”
Adalet konusunda da iktidara yüklenen Davutoğlu, “Öyle vahim bir tablo var ki insan hakları ihlallerinin her türlüsü var. Diğer taraftan infaz yasasıyla organize suç çeteleri serbest bırakıldı. ortada büyük devlet adamları gibi konvoylarla dolaşıyorlar. Nasıl bir adalet ki bir siyasi parti lideri çıkıp ‘Anayasa Mahkemesi’ni kapatalım’ diyebiliyor. Anayasa Mahkemesi o siyasi partiyi yargılayabilecek bir mahkeme. Bunu nasıl söylersiniz? Devlet kurumları ile yaşar. Merkez Bankası'nın içini boşalttınız. Merkez Bankası diye bir gelenek bırakmadınız. Yargının içini boşaltınız. Anayasa Mahkemesi’ni kapatacaksınız, bunların derdi Türkiye’yi kapatmak, Türkiye'yi 28 Şubat'a benzer otoriter bir yapı altına sokmak. Çünkü ideolukları Çin kökenli marjinal ve Maocu bir parti ‘rota bizde’ diyor. Cumhurbaşkanı ve AK Parti çıkıp da ‘sen ne oluyorsun, sen binde bir bile değilsin, nasıl rota sen de oluyor?’ diyemiyor. Çünkü borçlular, onlara ve herkese ödemeler gereken bir diyet borcu var. Onun için Çin'e sesleri çıkmıyor.” diye konuştu.
“Adaletin olmadığı yerde itibar olmaz”
Davutoğlu, Çin’in Ankara Büyükelçiliğinin resmi Twitter hesabından yapılan paylaşımı işaret ederek şu ifadeleri kullandı:
“Bakın her gün bir ülke neredeyse bize ayar veriyor birkaç gün önce Çin Büyükelçisi diplomatik kuralların tümünü hiçe sayarak Ankara'da bir siyasi parti lideri sayın Akşener'i, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Mansur Yavaş'ı açıkça tehdit etti. Bu diplomasisinin dibi bulmasıdır. Cumhurbaşkanı ve AK Parti'den ses yok. Ne zaman ses çıkıyor? Dün de İtalya Başbakanı Cumhurbaşkanına hakaret etti, o zaman tepki var. İtalyan Başbakanı bu hakaret etme yetkisini veya cesaretini, hadsizliğini nereden buluyor? Çünkü siz ‘ahmak olma’ diyen Amerikan Başkanına sesiniz çıkmazsa, İtalya Başbakanı size ayar verir. İtibar kalmadı. Adaletin olmadığı yerde itibar olmaz.”
“Faizde de enflasyonda da bizimkiler şampiyon”
Ekonomi üzerinden de iktidara yüklenen Davutoğlu, “İnsanların onurlu bir hayat için evine aş götürebilecek, başı dik dolaşabilecek asgari bir gelirin olması lazım. Bugün Türkiye sadece vakada dünya birincisi değil, faizde dünya 7'incisi ki diğer ülkelerin hepsi neredeyse Afrika ülkesidir. Enflasyonda ilk 10’a giriyor. Yine diğerleri en kötü yönetilen ülkeler. Faizde de enflasyonda da bizimkiler şampiyon.” dedi.
Davutoğlu, Türkiye'de açlık sınırının 2 bin 736 lira ve üretici enflasyonun da yüzde 31 olduğuna dikkat çekerek vatandaş feryat ettiğini ifade etti.
Çiftçilerin yaşadıkları sorunlara da dikkat çeken Davutoğlu, çiftçinin gübre, yem ve mazot fiyatlarına yetişmediğini ve kredi borcu altında ezildiğini belirtti.
Esnafın iş yerinin siftahsız açıp kapattığını belirten Davutoğlu, iktidarın tek derdinin kendileri ile çıkar ortaklığı kurmuş çevrelerin çıkarını korumak olduğunu savundu.
Milletin onurlu bir hayat sürmek istediğini belirten Davutoğlu, açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Son günlerde gündemde olan Ramazan ayında olası tam kapanmanın gerekli olup olmadığı ile ilgili sorulan bir soruyu yanıtlayan Davutoğlu, Covid-19 salgını ile mücadelede parçacı yöntemlerin doğru olmadığını ve tam kapanmanın artık bir gereklilik olduğunu ifade etti.
“Halkın ve esnafın yanında olunur, destek verilirse tam kapanma olmalııdır”
Tam kapanmada halkın, esnafın ve çiftçinin mağdur edilmemesi gerektiğini ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Geçen sene pandemi dolayısıyla 200 milyar TL bastılar. Şu anda da kredi musluklarını tekrar açtılar. Merkez Bankası değişiminden sonra çok büyük tehlikelerle milleti kredi borcu altında ezdirecekler. Bu kapanma gereklidir. Çünkü kapanma olmayınca, onlar lebalep kongreler gibi istedikleri gibi yaşıyorlar. Bunun bedelini halk, bir grup esnaf, sokaktaki vatandaş ödüyor. Cezayı bunlar ödüyor. Diğerlerine ceza ve yasak yok. Kapanma bence gerekli. Ramazan ayında belki bir hafta belki 15 gün kapanma olmalıdır. Bilim Kurulu’nun buna karar vermesi lazım. Ama kapanma olacaksa geçen sene biz 200 milyar TL’yi nasıl harcamaları gerektiğini söyledik ama yapmadılar. Esnafın, doğalgaz, elektrik, su ve kiraları devlet tarafından ödenmelidir. Çiftçiler ürün aşamasına geldi, çiftçilerin mazot, yem ve gübre ihtiyacı karşılanmalıdır. Kesinlikle buradan alınan vergiler sıfırlanmalıdır. Her bir çiftçiye hibe verilmelidir. Bu dönem içinde kesinlikle çiftçiler hasat çalışmalarından alıkonulmamalıdır. Kısa çalışma ödeneği tekrar getirilmelidir. İşsizlik fonunda 94 milyar TL var, bu para işsizlere ödenmelidir. İşçilere de en az asgari ücret düzeyinde doğrudan hibe yardımı yapılmalıdır. Öğretim çağındaki öğrencilerin internet ve diğer ihtiyaçları kesinlikle karşılanmalıdır. Yani vatandaşa ‘kapan’ dedikten sonra kendileri lüks hayata sürdüreceklerse, kendileri sırça köşklerinde bunu bir tatil gibi değerlendirip vatandaş evine ekmek götüremeyecekse buna sağlık tedbiri denmez zulüm denir. Ama aynı dönemde aşılama faaliyetleri kesinlikle durmamalı. Türkiye aşıda Çin’e bağımlı olmaktan çıkarılmalıdır. Bunlar yapılırsa kapanmanın faydası olur, aksi takdirde olmaz.” (İLKHA)