Komünist Çin hükümetinin Uygurlu Müslümanlara yaşattığı zulümlere dikkat çekildi
Ankara Sivil Toplum Platformu Başkanı Mustafa Kır, Çin tarafından Doğu Türkistan işgali ve Çin zulmü hakkında yazılı bir açıklama yaptı.
Kuruluşundan 4 yıl sonra 1949 yılında Kızıl Çin Halk Cumhuriyeti tarafından işgal edilen Doğu Türkistan Cumhuriyetinin 72 yıldan beri Çin işkencesine tabi tutulduğunu belirten Kır, dünyada hiçbir millet Uygur Türkleri gibi bu kadar uzun süre zulme maruz bırakılmadığını söyledi. Kır, yine dünyada hiçbir milletin bu kadar zulüm ve işkence görmesine rağmen bağımsızlık ve özgürlük yolunda direnç gösteremediğini belitti.
Uygur Türklerinin halen Kızıl Çin tarafından dünyanın gözü önünde soykırıma tabi tutulduğunu belirten Kır, “Uygur Türklerine uygulanan katliam, zulüm ve işkenceler Birleşmiş Milletlerin soykırımı tanımına tıpa tıp uyduğu halde ne yazık ki Birleşmiş Milletlerin koruyucu şemsiyesi altına bir türlü girememiştir. Bugün dünyanın birçok bölgesinde özellikle İslam coğrafyasında savaş, işgal veya başka sebeplerle zulme maruz kalan ülkeler ve toplumlar mevcuttur. Ancak Doğu Türkistan’ın özerk Uygur bölgesinde farklı bir zulüm örneği yaşanmaktadır. Bu bölgenin dünya ile iletişimi koparılmıştır. Burada kapalı devre bir işkence ve hunharca katliam icra edilmektedir. ‘Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Komisyonu’ tarafından hazırlanan rapora göre özerk Uygur bölgesinin dev bir gözetim kampına dönüştürüldüğü açıkça ifade edilmesine rağmen ne yazık ki Çin’in sürdürdüğü insanlık dışı soykırım politikalarına Uluslararası kuruluşlar ve tüm dünya, gözlerini kapamış durumdadır.” ifadelerini kullandı.
“Bağımsızlık mücadelesi terörist eylem olarak gösterilmektedir”
Açıklamasının devamında Kır, “2'nci Dünya Savaşı’ndan bu yana en ağır insanlık suçlarının işlendiği ve 3 milyon Uygur Türkünün zorla tutulduğu toplama kampları Kızıl Çin Halk Cumhuriyeti tarafından dış dünyaya; aşırı ırkçılığı ortadan kaldırma ve yeni beceriler kazandırma mesleki eğitim kampı olarak tanıtılmakta, insanca ve özgürce yaşamaktan başka hiçbir arzusu olmayan bu mazlum milletin verdiği bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi Kızıl Çin tarafından terörist bir eylem olarak değerlendirilmektedir. Çin zulmü sebebiyle ülkelerini terk etmek zorunda kalıp başka ülkelere sığınan ve kendi yakınlarından haber alamayan Uygur Türklerinin; kendi soydaşlarının çektiği sıkıntıları dile getirmek, için gösterdikleri gayretler de Çin ile imzalanan ‘suçluların iadesi antlaşması’ gereği veya Çin’in oluşturduğu diplomatik kuşatmanın etkisiyle ne yazık ki bulundukları ülke yönetimleri tarafından terörist faaliyet olarak değerlendirilmektedir.” dedi.
“Çin Uygur Türkleri üzerindeki baskısını giderek artırmakta”
Cezalandırma kamplılarında 3 milyon Uygur'un tutulduğunu belirten Kır, açıklamasının devamında şunları söyledi:
“Doğu Türkistan’da yaşayan 35 milyon soydaşımız ve dindaşımız yaklaşık özellikle 11 Eylül 2001 yılından sonra küresel güçler tarafında dünya çapında başlatılan ‘terörizme karşı güç oluşturma’ furyasını da bahane ederek Çin Uygur Türkleri üzerindeki baskısını giderek artırmakta, ‘Eğitim Kampı’ adı verilen gerçekte cezalandırma kamplılarında 3 milyon civarında Uygur Türkü halen işkenceye tabi tutulmaktadır. Nazi kamplarını bile aratmayacak çalışma kamplarında her türlü işkenceye tâbi tutularak insanların beyinleri yıkanmaktadır. İnanç ve medeniyet değerlerine sahip çıkan gençler potansiyel suçlu gözüyle yargısız infaza tâbi tutulmakta, enselerine kurşun sıkılarak alenî bir şekilde öldürülmektedir. Öldürülen gençlerin ailelerinden de 'kurşun vergisi' alınarak manevî işkence yapılmaktadır. Ötürülenlerin organları paramparça edilerek yurt dışında ki organ mafyalarına satılmaktadır. Uygur Türklerinin Nüfus yoğunluğunun azaltılması Doğu Türkistan’ın özerk Uygur bölgesinde demografik yapının Çinliler lehine değiştirilmesi için, bölgeye Çinliler yerleştirilmekte, erkekler iğne kısırlaştırılmaktadır."
"Zorla tecavüz ve cinsel istismar yapılmaktadır"
Kadınların zorunlu kürtaja ve doğum kontrolüne tabi tutularak nüfus planlaması adı altında bebeklerin daha ana karnında iken katledildiğini vurgulayan Kır, "Kürtaj ve doğum kontrolüne karşı çıkan kadınlar ailelerinden koparılarak, işkence, zorla tecavüz ve cinsel istismar yapılmaktadır. Aileleri toplama kampına alınan çocuklar ise yatılı okul ve yetimhane görünümlü çocuk kamplarında beyinleri yıkanarak birer Çinli gibi yetiştirilmektedir. Toplama kamplarına alınan erkeklerin evlerine ise Çinli memurlar yerleştirilerek mahremiyet ayaklar altına alınmaktadır. İnsanca yaşamayı talep eden bağımsızlık yanlısı aydınlar ve sivil toplum önderleri keyfi bir şekilde idam edilmektedir. 26 Haziran 2009 tarihinde Çin’in Kuzey batısındaki Sincan Uygur Özerk bölgesinin merkezi olan Urumçi’de Çin devletinin meslek edindirme bahanesiyle Uygur kızlarını fuhşa teşvik etmelerine tepki gösteren 150’den fazla Müslüman genç vahşice öldürülmüş, 800’den fazlası da yaralanmıştır.”
“Nerede Birleşmiş Milletler?”
Müslüman olmanın potansiyel suçlu olmak için yeterli görüldüğünü söyleyen Kır, "Cezası da klasik yöntemle resmî devlet görevlisi tarafından sokak ortasında diz çöktürüp kafasına kurşun sıkılarak öldürülmektir. Doğu Türkistan'da sadece zulüm yoktur. Doğu Türkistan'da sadece baskı yoktur. Doğu Türkistan'da topyekûn 35 milyon Uygur Türkünü yok etmeyi hedefleyen bir soykırım vardır. Bir de soykırıma tabi tutulan 35 milyon Uygur Türkünü hissiz ve sessizce seyreden sözde uygar dünya vardır. Nerede sözde Ermeni soykırımı savunucuları? Nerede Birleşmiş Milletler? Nerede UNICEF?” diye sordu.
“Çin mallarını tüketerek ekmeklerine yağ sürüyoruz”
“Çin mallarını tüketerek Uygurlara sıkılan kurşunun maliyetini ödüyoruz” diyen Kır, “Çin mallarını tüketerek dindaşlarımıza ve soydaşlarımıza, öz kardeşlerimize sıkılan kurşunun maliyetinin ödemeye çalışıyoruz. Çin mallarını tüketerek Çinlilerin ekmeklerine yağ sürüyoruz. Doğu Türkistan’da 18 yaşına kadar din eğitimi alınması ve verilmesi, 18 yaşını doldurmayanların camiye gitmeleri ve Ramazan ayında oruç tutmaları, dinini belli edecek şekilde kıyafet giymeleri Komünist Parti yetkililerinin uygun görmediği Kur’an-ı Kerim’in meal ve tefsirlerini okumaları, Halkın dinini öğrenmek ve öğretmek için yaptığı faaliyetler, kitap dergi kaset gibi dini dokümanların basılması ve dağıtılması da suç sayılmaktadır. Doğu Türkistan'da 1949-1979 yılları arasında 29 bin cami yok edilmiş, 54 bin din görevlisi ağır çalışma kamplarına gönderilmiş ve yalnız Urumçi'de 370 bin Kur’an-ı Kerim yakılmıştır. Milli ve manevi değerler yok edilerek kültürel soykırım da gerçekleştirilmektedir.” dedi.(İLKHA)