• DOLAR 32.252
  • EURO 35.19
  • ALTIN 2452.9
  • ...
Suriye Kışı, `Bahar`a Nasıl Döner?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
ANALİZ - Suriye`de iç savaş ve kaos tüm şiddetiyle sürerken vahşetin hemen yanı başımızdaki topraklarda çok acı bir şekilde yaşanıyor olması Müslümanlar olarak bizi çok derinden yaralıyor. Savaşan, savaşın kızışması için uğraşan ya da seyirci kalan tüm kesimlerin kendine göre haklı gerekçeleri var elbette. Kimse haksızım demiyor çünkü. Ancak hiçbir gerekçe çocukların, kadınların ve masum insanların katledilmesini haklı çıkarmaz.
 
İç savaş üçüncü yılını dolduruyor. Gelinen süreç itibarıyla ne zalim Esad rejimi muhalif gücün etkisini kırabildi ne de muhalif güçler Esad rejimini devirebildi. Bu da tam olarak bu sancılı sürecin daha da uzamasını isteyen batılı işgal devletlerinin işine geliyor. Süreci uzatabildikleri kadar uzatmak isteyecekler. Arap Baharı`yla Tunus ve Mısır`ı İslami kesime kaptıran ancak geri kazanabilmek için meşru olmayan her yolu deneyen Batı, Suriye`de işi sıkı tutuyor. Batı hazırlıksız yakalanmanın acısını, Suriye için tüm bölge ülke ve halklarının neredeyse düşman haline geldiği vaziyetten çıkararak hafifletiyor.
 
Dönüşüm, israil`i sıkıştıracağı gibi batıyı bu topraklardan defedecek
Düşünün bir kere, Mısır gibi bir ülkenin tamamen İhvan gibi İslami bir hareketin kontrolüne girdiğini. Ya da Suriye`de iç savaşın bitmesiyle Batı`yı istemeyen ve israil`e düşman olacak bir yönetimin işbaşına geldiğini… Bu durumda israil`in işgal politikası çıkmaza, varlığı tehlikeye girmez mi? Böyle bir tablo karşısında çevre ülkeler Ürdün, Bahreyn, Yemen gibi Arap ülkelerinin de yenilenen Mısır ve Suriye`nin özgürlük akımına kapılmaması mümkün mü?
 
İşte, Batı da bunu bildiği için Mısır`ı karıştırabildiği kadar karıştırıyor. Tunus`ta solcu muhalif liderlerden Şükrü Belayid`e yapılan suikast, ülkedeki diğer siyasi partiler arası rekabetin sonucu değildi herhalde. Batı`nın açgözlü ülkesi Fransa`nın Tunus üzerindeki hesapları, cinayeti aydınlatmaya yetecek delilleri içinde barındırıyor.
 
Batı, sürecin uzaması için güç dengelemesi yapıyor
Yine Suriye`ye dönecek olursak sürecin iyi takip edilmesi halinde Batı`nın muhalifleri silah ve para yönünden desteklediği, ancak biraz güçlendiklerinde desteği hemen geri çektiği çok rahatlıkla görülebilir. Yani Batı, güç dengelemesi yaparak sürecin uzadıkça uzamasını istiyor. Çünkü savaşın uzaması halinde çevre Müslüman ülkeler, örgütler, hareketler, cemaatler ve halklar sürekli bir çatışma halinde olacak. Anlayacağınız Suriye`de iş öyle bir duruma geldi ki artık tarafların yanında duran İslam âlimleri bile karşılıklı fetvalar vermeye başladı.
 
İslam âlimlerinden karşılıklı fetvalar…
Esed rejimine verdiği destekle bilinen Fıkh`us Siyre kitabının yazarı olan Suriyeli âlim Muhammed Ramazan El Buti, Şam Emevi Camisi`nde verdiği hutbesinde şunları söyledi: "Suriye`nin bulunduğu bu koşullar altında cihat artık `kifayi cihat` değildir. Artık Suriye`deki cihat `farz-ı ayn`dır ve her kimin gücü yetiyorsa `satılmış kuklalar` karşısında orduya yardım etmesi farzdır."
Diğer yandan Suriye Baş Müftüsü Şeyh Ahmet Bedreddin Hasun, yayımladığı fetvada "Ülke içinde veya dışında olsun dünyadaki bütün Müslümanlar Esed`i desteklemek zorundadır. Bu dinin emridir. Araplar ve Müslümanlar Suriye`nin düşmanlarıyla savaşmalıdır. Bu bir mecburiyettir." dedi.
Esed rejimine karşı muhalifleri destekleyen Suudi din âlimi Şeyh Ayed el-Qarni ise yayımladığı karşı fetvada herkesi zalim Esed`e karşı direnmeye çağırdı. El-Qarni fetvasında, "Kadın ve çocuk ayırımı yapılmadan sivillere karşı yapılan bu saldırılar hiçbir şekilde kabul edilemez! Bu İslam`ın ilkelerine aykırıdır. Bu nedenle bütün İslam dünyası ve âlimler bu zalimliğe karşı birlik olmalı ve ortak bir duruş sergilemelidirler." diye konuştu.
Geçtiğimiz ay içinde aralarında Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Dr. Yusuf el Karadavi, Suudlu âlim Selman Avde ve Mısır Müftüsü Dr. Ali Cum`a`nın da bulunduğu 107 âlimin imzasını taşıyan bildiride de Esed rejimine bağlı kalmanın kabul edilemez olduğu vurgulanmış "Ordudan ayrılmalar ve ayrılanların Özgür Suriye Ordusu`na katılmaları için fetva veriyoruz." denilmişti.
 
Katliamcı Peres`ten, katliamın durması için çağrı!
İslam âlimlerinin karşılıklı fetvalarının yanı sıra siyonist israil cumhurbaşkanı Şimon Peres`in Filistin`de on yıllardır yaptıkları katliamları unutmuşçasına Suriye için söyledikleri dikkat çekiciydi. Peres`in "Özgür dünya, Suriye başkanının kendi çocuklarına karşı katliamına seyirci kalamaz" diyerek Arap Birliği`ni müdahale etmeye çağıran açıklaması, Müslümanların ve İslam dünyasının içinde bulunduğu durumun vahametini gösteriyor.
 
Tek haklı gerçek, savaşın bitirilmesidir
Suriye için gelinen bu durum, Batı için ekonomik ve hiçbir askeri güç kullanmadan aynı anda birkaç İslam ülkesinin işgali ve sonrasındaki tahribatlarına eşittir. İslam âlimlerinin Suriye için karşılıklı fetvaları işi nereye götürür, ne denli etkili olur bilinmez. Ama bilinmesi gereken tek haklı gerçek, tarafların haklı-haksızlığı bir yana insani, İslami ve vicdani olarak bu savaşı derhal bitirmeleri gerektiğidir. Asıl bunun için, savaşın bitirilmesi için İslam âlimlerinin bir araya gelerek ortak bir görüş ortaya koyması fetva vermesi gerekmez mi? Tabi iş, sadece İslam âlimleriyle bitmiyor, Müslüman liderlerin de barışa gidecek sürece Batı`yı karşılarına almaları pahasına önemli katkılar sunmaları gerekmektedir ki bu olursa kazanan İslam dünyası olacaktır.
(Mehmet Özcan / İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir