• DOLAR 34.652
  • EURO 36.351
  • ALTIN 2926.082
  • ...
Şırnak'tan Doğu Türkistan'daki soykırıma tepki
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İstanbul’da Çin Konsolosluğu önünde on yaşlarında küçük bir kız çocuğunun gözyaşları içerisinde, “Sizin çocuklarınız yok mu? 4 yıldır babamı ve kardeşlerimi görmüyorum!” sözlerini anımsatan Tatar, dokuz yıldır Doğu Türkistan'nın cinnet halı yaşadığını söyledi.

"Doğu Türkistan, nesli yok edilen milletlerden biri olma yolunda"

11 Eylül sonrasında terörle mücadele bahanesiyle Doğu Türkistan’a yönelik artan baskılar anımsatan Tatar, "2012 sonunda Xi Jinping ile başlayan sürecin apayrı acı bir öyküsü var. Dünya üzerinde yaşamanın en zor olduğu, “Uygur, Kazak, Kırgız olma suçundan” milyonların demir parmaklıklara mahkûm edildiği Doğu Türkistan, nesli yok edilen milletlerden biri olma yolunda! Dünya tarihinde bir milletin topyekûn gözaltına alındığı, kadın erkek, genç yaşlı toplama kampları, çocuk kampları ve hapishanelere doldurulduğu, kalanların da “aile olmak” projesi adı altında evlerde Çinli gardiyanların insafına terk edildiği, insanların sokaklarda dahi yüz tanıma sistemleriyle adım adım izlendiği başkaca bir dönem var mı bilemiyoruz." diye konuştu.

 

"Fakat bildiğimiz 2'inci Dünya Savaşı’ndan bu yana kitlesel olarak en büyük özgürlükten men etme operasyonunun Doğu Türkistan’da yürütülmekte olduğu!" diyen Tatar, şöyle konuştu;

2014 yılından itibaren 'Teröre Karşı Sert Darbe Operasyonu' ve ilan edilen '75 Aşırılık Belirtisi'yle başlatılan keskin saldırılar, 2017 Nisan’ından itibaren Doğu Türkistan genelinde yoğun bir şekilde kurulmaya başlayan ve sayılarının bin 200’ü geçtiği belirtilen toplama kamplarıyla bambaşka bir noktaya taşındı. Evlerinden, çocuk ve eşlerinden, anne-babalarından, akraba ve arkadaşlarından, işlerinden, okullarından hasılı en sevdiklerinden kopartılan, dünyanın en ağır işkence ve mahrumiyetlerini yaşayan 3-8 milyon Doğu Türkistanlı Çin’in 'gönüllü mesleki eğitim kampları”nda soykırıma uğruyor!

Komünist Çin yönetiminin Doğu Türkisanlılara yönelik zulmünü aktaran Tatar,

"Bir çadıra ya da pusulaya sahip olmak, mutfağında birden fazla bıçağı olmak, pasaportu olmak, başörtüsü takmak, camiye gitmek, oruç tutmak, okulda ve resmi dairelerde ana dili kullanmak bile bir kişinin toplama kamplarına alınması için yeterli sebep olarak görülmektedir. Aşırılık, ayrımcılık ve terör suçlamalarıyla masumiyet karinesini hiçe sayan "suçu önceden önleme" prensibiyle Doğu Türkistanlıların toplama kamplarında soykırıma uğradığını dile getiren Tatar, “Çin’in genel hukuk ilkesi olarak bilinen masumiyet karinesini hiçe sayan 'suçu önceden önleme prensibi' ile herhangi bir suçu bulunmayan ve mahkeme edilmeyen milyonlarca insan 'ayrımcılık, aşırılık ve terör” suçlamalarıyla toplama kamplarına dolduruldular. Burada kalabalık hücrelerde sırt üstü yatabilecek kadar bir yer bile bulamayan insanlar yoğun beyin yıkama faaliyetlerine ve işkencelere maruz kalıyorlar.

Toplama kamplarında keyfî güç kullanımı, özgürlüğün sistematik olarak kaldırılması, kültür ve inançların tahkiri, ideolojik baskılama, insanlıktan çıkarma, taciz, tecavüz, fiziki ve psikolojik işkence, cinayet ve soykırım suçları işlenmektedir. Kısacası bu kamplar, tüm insan haklarının ihlal edildiği yerlerdir." şeklinde konuştu.

Çin'in BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ilan edilen tüm hakları gasp ettiğini, BM Soykırım Sözleşmesi’nde bulunan beş maddenin tamamını ve dahi Roma Statüsü’nde düzenlenen 'Soykırım Suçu ve 'İnsanlığa Karşı Suçlar”ın tamamını ihlal ettiğinin altını çizen Tatar, "Bu insanlarla aynı gökyüzünün paylaşmak ve onların acı ve ıstıraplarına, yürek yangınlarına, kalp kırıklıklarına uzaktan da olsa şahitlik etmek, bizleri yaşadığımız çağın adaletten uzak düzeninde insanlığımızdan utandırıyor. Dünyanın insanlık adına Doğu Türkistan için söyleyecek bir sözü olmalı! Doğu Türkistan’daki toplama kampları kayıtsız şartsız bir an evvel kapatılmalı, bölgede uygulanan tüm hak ihlallerine derhal son verilmelidir." ifadelerinin kullandı.

BM'nin Çin’in insan haklarını ayaklar altına alan toplama kampları vahşetini durduracak sahici adımlar atmasını gerektiğini söyleyen Tatar, "İslam İş birliği Teşkilatı ya İslam ülkelerini bu zulme karşı mobilize etmeli ya da kendini lağvetmelidir. Zira İİT’nin mevcut tutumu Çin’i daha da cesaretlendirmektedir. Türkiye bu zulmün bitirilmesi için öncü olmalıdır. Çin bu zulmü sonlandırıncaya kadar tüm dünya halkları Çin mallarını boykot etmelidir." dedi. (İLKHA)



Bu haberler de ilginizi çekebilir