İSHAK SAĞLAM: SİYASET YAPAN HERKES TEMİZ BİR DİL KULLANMALI!
HÜDA PAR, kuruluş amacını şu cümlelerle belirtmektedir: “Bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde içi boşaltılmış olan ve aslında bizi biz yapan insanî ve İslami değerleri yeniden ihya etmek ve yaşanılır kılmak gayretindeyiz.” Kurulduğu ilk günden beri büyük bir dikkatle takip ettiğim günümüz siyasetini Kur’an ve Sünnet ışığında yapmaya çalışan HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam ile HÜDA PAR’ı ve gündemdeki birçok konuyu konuştuk. İshak Sağlam: “Sistemi Adalet üzerine ikame etmek isteyen, işlerin istişare, liyakat ve ehliyet esasına göre yapıldığı bir yönetim vaat ediyoruz” dedi.
Öncelikle Başkanım şu sorudan başlayalım: Vatandaşlar HÜDA PAR’a neden oy vermelidir?
Bismillahirrahmanirrahim
Öncelikle şahsınızda bütün okurları saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Siyaset sahnesine çıkan tüm partiler halkın desteğini isterken belirledikleri ilkeler ve parti programı çerçevesinde tercih edilme nedenlerini izah ederler. HÜDA PAR’ı diğer partilerden ayıran özelliği, başka bir deyişle, alemet-i farikamız; sorun ve sıkıntıların kaynağına inerek çözüm arayışına girmemizdir, diyebilirim. Ekonomi konusunda diğer partiler faiz politikası üzerinde konuşurken biz, sorunun kaynağının faiz olduğunu, faizsiz bir ekonomi modeline geçilmesi gerektiğini söylüyoruz. Diğer partiler ülkenin iyi idare edilmediğini dile getirirken aynı sistem içerisinde kendileri yönetime talip oluyorlar. Biz idare biçiminin düzeltilmesi gerektiğini, maneviyattan soyutlanmış, milletin inanç değerlerine sırtını dönmüş bir yönetim modeli olduğu sürece insanların değişmesiyle sorunların hal olamayacağını söylüyoruz. Bunun için sistem alternatifi bir partiyiz diyoruz. Sistemi Adalet üzerine ikame etmek isteyen, işlerin istişare, liyakat ve ehliyet esasına göre yapıldığı bir yönetim vadediyoruz. Pansuman tedbirler değil, sorunların esasına inip külli çözümler öneriyoruz. Batıdan ithal uygulamaları değil, 14 asırlık medeniyet değerlerimize uygun bir sistemi öneriyoruz. Toplumun tüm sorunlarının çözümü buradadır. Halkımız bunu gördüğü zaman buna teveccüh edecektir.
ÜMMETİN GENEL MASLAHATINI ÖNCELERİZ
HÜDA PAR’ı diğer partilerden farklı kılan nedir?
Aslında birinci soruya verdiğimiz cevapta farkımızı da ortaya koymuş olduk. Yeryüzünde yaşayan hiçbir toplumun sorun ve sıkıntıları birbirine tam olarak benzemediği gibi bunların çözüm yolları da aynı olamaz. Çözüm 14 asırlık tarihimizde vardır. Yapılan tüm işlerde adalet merkeze alınmalı ve çalışmaların öznesi insan olmalıdır, diyoruz. Görünürde aleyhimizde de olsa adaleti ayakta tutmak için Ümmetin genel maslahatını önceleriz. En bariz farkımız budur diyebiliriz.
YENİ ANAYASA BÜTÜN VATANDAŞLARI KUCAKLAMALIDIR
Yeni Anayasa çalışmaları hakkında düşünceleriniz ve tavsiyeleriniz nelerdir?
Mevcut anayasa toplumumuzun sosyolojik, kültürel, psikolojik ve de manevi değerleri ile uyuşmamaktadır. Mevcut anayasanın sorunlu yönlerini kamuoyu ile birlikte tartışmak, sürece katkı sağlayacaktır. Bu durum tüm partilerin, topluma karşı sorumluluğudur.
Milletin kahir bir ekseriyeti 1982 Anayasasından müştekidir. Milletin müşteki olduğu konuların bir kısmı anayasada bulunan hükümlerden kaynaklanmaktadır. Söz konusu maddeler temel insan haklarının kullanılmasına engel hükümler barındırmaktadır. Anayasada güvence altına alınmadığı için de bazı temel insani haklarda sorun yaşanmaktadır. Anayasada güvence altına alınmadığı için hükümetler ve idari mekanizmalar değişik nedenlerle temel hakların kullanılmasında sıkıntı çıkarmaktadır. Bu nedenle yeni yapılacak anayasada temel insan haklarının kullanılmasına engel teşkil eden hususlar bulunmamalı, anayasada güvence altına alınmadığı için müdahaleye maruz kalan hususların da mutlaka anayasal güvenceye alınması gerekmektedir.
Bu anayasa tamamen yeni, sivil ve adil bir anayasa olmalıdır; devletin temeli adalettir, devlet teşkilatlanmasının en temel ilkesi de adalet olmalıdır. Yeni anayasa ideoloji dayatmamalıdır. Vatandaşlık tanımı etnik aidiyete göre yapılmamalıdır. Hiç kimse inancına aykırı davranmaya zorlanmamalıdır. Yeni Anayasa bütün vatandaşları kucaklamalıdır. Bu değişiklik iradesi bir fırsattır, herkes üzerine düşeni yapmalıdır, diye düşünüyoruz.
TÜRKİYE AB ÜYESİ OLMA HAYALİNDEN VAZGEÇMELİDİR
Hükümetin dış politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dış politika dediğimizde her bir konu başlığının tek başına birçok boyutu bulunmaktadır. Bu nedenle tümden bir yaklaşımla dış politikayı değerlendirmek mümkün değildir. Ancak Son zamanlarda Akdeniz’deki arama çalışmaları, Libya ile MEB anlaşmaları olumlu gelişmelerdir diyebiliriz. Halkımızın ülke içinde ve dışında sahip olduğu kaynakların korunması ve en iyi şekilde değerlendirilmesi konusunda her türlü çaba sarf edilmelidir. Yine Mısır ile diplomatik ilişkiler; Mısır halkını darbecilere ezdirmeme ve daha insani şartlara kavuşmasına yardımcı olacak şekilde geliştirilebilir. Mısır’ın Siyonist rejim ile MEB anlaşması yapması yerine Türkiye ile anlaşma yapması her iki ülke için de, genel olarak İslam Ümmeti için de daha hayırlı olacaktır.
Türkiye AB üyesi olma hayalinden vazgeçip İslam dünyası ile siyasi ve ekonomik ilişkiler ve birlikler kurmaya yönelmelidir. D8, küresel emperyalistlerin etkisiyle giderek etkinliğini ve varlığını tüketiyor. Bu çalışmalar genişletilerek daha güçlü birliklere dönüştürülmelidir. Suriye ve Irak sorununda Türkiye önemli bir konumdadır; emperyalist devletleri buraya dahil etmeden, bölge ülkeleri ile birlikte sorunu çözmek için gayret göstermelidir.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YILLARDIR HALKIMIZA DAYATILAN BİR BATI PROJESİYDİ
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İstanbul Sözleşmesi yıllardır halkımıza dayatılan bir Batı projesiydi. Sözleşme aile yapımızda büyük tahribatlar yapabilecek düzenlemeler içermekteydi. Bir takım kalıcı hasarlar da oluşturdu. Aile kurumumuzu yok etmeye ayarlanmış bu sözleşmeden vazgeçildiğini görmek tabi ki sevindirici. Bu anlamda katkısı olan herkese teşekkürlerimi arz etmek istiyorum. Ancak İstanbul sözleşmesi çatı hüküm içeren bir sözleşmedir. Bunun uygulama kanunu olarak çıkarılan 6284 sayılı kanun var. Bu kanunda da gerekli düzenlemelerin yapılması gerekir. Yine İstanbul sözleşmesi kapsamında bakanlıklar nezdinde oluşturulan izleme kurulları var. Bu kurulların sözleşme kapsamında yaptıkları icraatlar bir an önce durdurulmalıdır. İzleme kurullarının bu çerçevede uygulamaya koydukları projeleri geri çekilerek tahribatlarını telafisi için çalışmalar yapılmalıdır.
Bununla birlikte kadını korumak için topluma ve inanç değerlerimize uygun her türlü tedbir alınmalıdır. Kadınları, aile kurumunu ve çocuklarımızı korumak için gerekli tedbirler alınmalıdır. 14 asırlık medeniyetimizin oluşturduğu tecrübe ile kadınlarımızı da, çocuklarımızı da ailemizi de koruyacak tedbirleri iç dinamiklerimizle alabiliriz. Bunun için Avrupa toplumunun oluşturduğu düzenlemelere ihtiyaç yoktur.
İSLAM’IN ADALET GÜNEŞİNİN DOĞMASININ YAKIN OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİRİM
HÜDA PAR’ın İslam coğrafyasına bakışı hakkında bize bilgi verir misiniz?
İslam dünyası, başka bir deyişle Ümmet... Rabbimiz bizi bir duvarın tuğlaları gibi tasvir ediyor. Her bir tuğla bir gediği kapatıyor ve ihtiyaç duyduğu desteği yanındaki diğer tuğladan alıyor. Rabbimizin bize tasvir ettiği şekilde olabilirsek hiçbir beşeri güç bu duvarı deviremeyeceği gibi kendi aramızda da huzur ve güven içinde cennetasa bir dünyada yaşamış olacağız. Ancak Müslümanlar uzun bir müddettir kendilerine verilen dünyada halife olma görevi ve kardeşlik hukukunu unuttular veya bu onlara unutturuldu. Bu fırsatı bilen küresel emperyalistler en küçük farklılıklarımızdan maalesef bir düşmanlık çıkarmayı başardılar. Yüzlerce, binlerce ortak noktaları olan Müslümanlar küçük farklılıkları nedeniyle birbirine düştüler. Birliğimizi, dirliğimizi, kuvvetimizi, enerjimizi, en önemlisi de ümidimizi kaybettik. Ancak hiç kuşku yok ki Müslümanların elindeki İslam nimeti ve 14 asırlık tecrübe boyutu, Ümmetin yeni bir uyanış ile dünyaya yeniden adaleti ve huzuru getirebilecek potansiyele sahip olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Bugün yaşadığımız büyük zulümlerin çok uzun sürmeyeceğini, İslam’ın adalet güneşinin doğmasının yakın olduğunu söyleyebilirim.
HER SİYASİ PARTİ KENDİ RENGİNİ ÜLKEYE VERMEK İSTER
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştünüz. Diğer siyasi parti liderleriyle de bir araya geldiniz. CHP liderdi Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet Bahçeli ile de bir görüşmeniz olacak mı? Ayrıca CHP ve MHP’yi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir siyasi parti olarak bizimle görüşecek herkesle görüşürüz. Malumunuz Yeni Anayasa çalışmaları çerçevesinde kimi siyasi parti liderleri ile görüştük, görüşüyoruz. Bu görüşmelerimiz de devam edecek. Bu ülkenin, insanlarımızın ve insanlığın faydasına gördüğümüz her konuyu ihtiyaç duyulduğu takdirde herkesle görüşürüz.
Bu ülkede siyaset yapan diğer siyasi partileri ülke için hizmet etme iddiasında olan partiler olarak görüyoruz. Bu anlamda hiçbir irtibatımız olmasa da ülkeye hizmet etme yolunda bizimle yardım ve dayanışma içinde olan partiler olarak bakıyoruz. Ama aynı zamanda her siyasi partinin farklı siyasi görüşü, düşüncesi ve dünya görüşü vardır. Her biri kendi rengini ülkeye vermek ister. Bu anlamda da tüm siyasi partileri rakip olarak görürüz. Neticede her kes kendi programının ve duruşunun daha etkin olmasını ister. Önemli olan bu rekabetin, yarışın bir kavgaya ve savaşa dönüşmemesidir. Her parti meselelere bu şekilde bakarsa siyasi rekabet hizmet yarışına dönüşecek ve sonunda kazanan milletin kendisi olacaktır.
BİZİM BUGÜNE KADAR HİÇBİR BLOK İLE İTTİFAK GÖRÜŞMEMİZ OLMADI
Seçime daha çok var ama partiler şimdiden ittifak çalışmaları yapıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklemiştiniz. Önümüzdeki seçimlerde HÜDA PAR Cumhur İttifakında yer alabilir mi? Yâ da üçüncü bir ittifak oluşabilir mi?
Seçim ittifakları yeni sistemin belki zorunlu hale getirdiği bir olgu. Bu nedenle ittifakların oluşması doğaldır. Ancak bizim bugüne kadar hiçbir blok ile ittifak görüşmemiz olmadı. Seçim takvimi belli olmadan bunların görüşülmesinin de erken olduğunu düşünüyorum. Zira seçim zamanına kadar şartların değişme ihtimali yüksektir. Bu nedenle ittifaklarla ilgili düşüncelerin seçim sürecine girilmeden dile getirilmesi anlamlı olmaz.
SİYASET YAPAN HERKES TEMİZ BİR DİL VE ÜSLUP KULLANMALIDIR
Türk siyasetinin yeni bir siyasi dile ihtiyacı olduğu aşikar. Türkiye’deki siyaset sert üslup ve hamaset üzerinden yapılıyor. Sert üsluptan vatandaş da rahatsız. Sizce yeni bir siyaset dil nasıl olmalı?
Bizim öteden beri şikâyet ettiğimiz konulardan biri de siyaset dilidir. Maalesef nezaket ve zarafet tamamen bir kenara bırakılmaktadır.
Sert, küçümseyici, kaba ve hakaret içeren söylemler siyaset kurumunun dili olmamalıdır. Siyaset kurumunun tepesinde medeniyetimize ve kültürümüze uymayan kaba ve hakaret içeren söylemler, tabanda daha sert ayrışmalara ve cepheleşmelere yol açmaktadır. Bu tarz söylemlerin siyasi getirisi olsa da halkı ayrıştırıp cepheleştirdiği için neticede toplumun bölünmesine yol açmaktadır. Bu nedenle siyaset yapan herkes temiz bir dil ve üslup kullanmalıdır.
TEKNOLOJİNİN BİZDEN GÖTÜRDÜĞÜ DEĞERLERDEN BİRİ DE OKUMADIR
Herkese sorduğumuz klasik bir soru var. Okuma konusunda düşüncelerinizi alabilir miyiz?
İlk emri ‘Oku!’ kitabının adı ‘Okumak’ olan bir medeniyetin müntesipleriyiz. Ancak maalesef genel manada ülke olarak bu konuda iyi bir noktada olduğumuz söylenemez. Okumakla birlikte bir de neyi okuduğumuz veya okuyacağımız da önemli. Teknolojinin bizden götürdüğü değerlerden biri de okumadır. İnsanlar artık okumuyor, bakıyor. Bu da kültür ve birikimimizi olumsuz etkiliyor. Okumak ve okunanlar üzerine tefekkür de çok önemlidir. Her birimizin okuma ve ayrıca tefekkür programı olmalıdır.
Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
Bu fırsatı tanıdığınız için ben teşekkür ederim.
İshak Sağlam kimdir?
HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, 1966 yılında Batman'ın Kozluk ilçesinde doğdu.Üniversite eğitimini Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olarak tamamladı.1992 yılından itibaren serbest avukatlık görevini yürüten İshak Sağlam, 28 Şubat ve FETÖ yargısı mağdurlarının dosyalarını yakından takip etti.Mustazaf Der Genel Başkanlığı görevini de yapmış olan İshak Sağlam, 3'ü kız, 4'ü erkek olmak üzere toplam 7 çocuk babasıdır.
Röportaj: Ziya Gündüz/hertaraf.com