• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Meseleleri kadını korumak değil değersizleştirmekti! MASKELER DÜŞTÜ HALK MEMNUN
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

HABER MERKEZİ

Kadını bir meta olarak gören ve aileden soyutlayan zihniyetin gerçek yüzü sözleşmenin kalkmasıyla bir kez daha gün yüzüne çıktı. İçerde ve dışardaki şer cephelerin açıklamalarıyla maskelerin arkasına saklanan zihniyetin asıl amacının kadını korumak olmadığı da anlaşılmış oldu. Her türlü ahlaksızlığın önünü açan, destekleyen içerdeki kuruluşların provokasyon çağrılarına CHP’den destek geldi.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, sosyal medyadan meydanları işaret etti. Özel, tweetinde, "Gün gelir demokrasi dışı atılan bütün adımları sandıkta mahkûm ederiz." iddiasında bulunarak, meydanlardaki sözde kadın savunucularına arka çıkacaklarını belirtti.

TÜRKİYE’NİN SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLMESİNDEN RAHATSIZ OLDULAR

Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi dışarıda tetikte bekleyen kaos simsarlarını da harekete geçirdi. Daha önce sözleşmeden çekilen ülkelere tek söz etmeyenler, Türkiye için peşi sıra açıklamalar yaptı.  Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric'den karar için "yıkıcı bir haber" olduğunu söyledi. Birleşmiş Milletler adına ortak açıklama yapan BM Türkiye Ekibi de, BM'nin Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olmayı sonlandırmasından büyük endişe duymuş. Ülkelerindeki kadına yönelik şiddet ve öldürmeleri görmezden gelen Almanya ve Fransa'nın aralarında olduğu ülkeler kararı 'insan haklarında gerileme' olarak değerlendirdi.

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Türkiye'nin kararından dönmesini istedi. Kadına yönelik şiddet ve cinayet rakamları sözleşmenin kadını korumadığını ortaya koysa da meselenin ‘kadınları korumak’ olmadığı da bir kez daha anlaşılmış oluyor. 1 milyon kişi başına kadın cinayeti oranları, dünyada 13 kişi, Avrupa 7 kişi, Türkiye 3.8 kişi. Türkiye’de sözleşmenin kabulünden sonra kadına şiddetin arttığı cinayetlerin ise 4’e katlandığı da yine istatistiksel bir gerçek. Verilere göre sözleşme öncesi 2012 yılında 201 kadın öldürülürken, 2019 yılında bu sayı 474’e çıktı.

HALK MEMNUN

Geç de olsa sözleşmenin feshedilmesini olumlu karşılayan halk, İstanbul Sözleşmesinin Müslüman toplumun değer yargılarıyla uyuşmadığını söyledi. İstanbul Sözleşmesi'nin İslam medeniyetine uymayan bir sözleşme olduğunu belirten İlham Budak “Kadın cinayetlerinin önünü keseceği vaadiyle getirildi fakat önüne geçemedi. İslam olarak Müslüman olarak İslam’ın temel şartlarını hayatımıza aktarırsak daha huzurlu oluruz. Kadına ve aile içi şiddetin önlenmesi için çözüm, İslam’ın temel kurallarını Müslümanların anayasası olan Kur’an-ı Kerimi baz almaktır.” dedi.

Söz konusu sözleşmeyi Türkiye’nin kabul etmesinin Müslüman topluma ihanet olduğunu belirten Fikret Aşut, benzeri kanunların da iptal edilmesinin olumlu sonuçlar doğuracağını söyledi. Sözleşmenin aile kurumunu hedef aldığını ve ahlaki değerlerini yozlaştırdığını dile getiren Aşut “İslami ahlak çerçevesinde getirilecek kanunlar kadına şiddeti önleyecektir.” diye konuştu.

"KENDİ DEĞERLERİMİZE YÖNELİK KANUNLAR ÇIKMALI"

Sözleşmenin iptal edilmesine sevindiğini ifade eden Gündüz Yıldız ise şunları söyledi: “İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi bizler için mutluluk veren bir olay oldu. Bizi biz yapan değerlerimize sahip çıkmamız gerekiyor. Batının dayatması veya İslam’ı bilmeyen insanların bu tür kanunları dayatması açıkçası vicdana ters bir durumdur. İstanbul Sözleşmesi değil de kendi kültürümüze yakın, değerlerimize değer katan kanunların çıkması gerekmektedir. Sözde kadın hakları savunucuları bizlere kadınları anlatmasın, kadının İslam’da ne kadar değerli olduğunu çok iyi biliyoruz. Kadına verilen değeri Peygamber Efendimizden biliyoruz.”

"SÖZLEŞME KADINA ŞİDDETİ DAHA DA ARTIRDI"

“2011 yılında kabul edilen İstanbul Sözleşmesi'nin ceremesini hem bölge hem de memleket olarak çok çektik. Ailelerin parçalanmasına, bölünmesine, aile kurumunun altına dinamit konulmasına sebep oldu.” diyen Abdullah Kurami de şöyle konuştu: “Bu sözleşmenin geç de olsa kaldırılması sevindirici bir haber olmuştur. Toplum ve aile adına güzel bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Toplumumuzun genetiğine ters bir kanun olan İstanbul Sözleşmesi güya kadına yönelik şiddetin önüne geçeceği için getirildi ama kadına şiddeti daha da arttırdı, kadın ölümleri daha da çoğaldı, aileler parçalandı. Genç yaşta evlenip çocuk sahibi olan ailelerin erkekleri cezaevinde, çocukları ve aileleri dışarda bu mağduriyeti yaşamaktadırlar.”

İstanbul Sözleşmesi mağdurlarına iade-i itibar verilmeli

Resmî Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla Türkiye'nin, İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmasını değerlendiren Hukukçu Mehmet Yaman, sözleşme mağdurlarına bir an evvel iade-i itibar verilmesi gerektiğini söyledi.

İstanbul Sözleşmesi'nin feshinden sonra nelerin yapılması gerektiği hakkında bilgi veren Yaman “İstanbul Sözleşmesi cilalı kelimelerle kadın haklarının korunması adı altında bize yutturulan ve içerisinde pek çok zehir olan bir sözleşme. Bu sözleşmenin zehri kanunlara, genelge ve tüzüklere yansıdı. Aile Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve hatta Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı birtakım sözleşmelere varana kadar mührünü basmıştı İstanbul Sözleşmesi. Bütün bunları temizlemek için gereken yasal prosedürlere gerek kanun, tüzük ve yönetmenlikler bazında yerine getirilmesi gerekiyor. Gündemimizde önemli bir tartışma maddesi olan Anayasa değişikliği vak. Anayasal değişikliklerde neler yapılabilir. İstanbul Sözleşmesi iptal edilince korkmasınlar ki kadınlarımızın bütün teminatları ortadan kaldırıldı. Kadınlar mahvolacak değil. Bilakis bizim inanç ve ahlaki değerlerimizde kitabımız Kur’an-ı Kerim'de, Allah Resulünün sünnetinde ve Hadis-i Şeriflerinde bunların pek çok uygulamaları var. Örf ve adetimiz haline gelen inanç sistemimizin temelinde kadın erkek konularıyla alakalı pek çok hükümleri biz kendi bünyemize oluşturmuşuz. İnsanlığın, erdemin ve faziletin esası bizim inanç sistemimizin temelinde olduğunu bir parçayla göreceğiz.” ifadelerini kullandı.

“DIŞARIDAN İTHAL BİR TAKIM GÖRÜŞLERE, KANUNLAR VE BAKIŞ AÇILARINA İHTİYACIMIZ YOKTUR”

Konuşmasının devamında Yaman şunları aktardı: “Dışarıdan ithal birtakım görüşlere, kanunlar ve bakış açılarına ihtiyacımız yoktur. Biz kendimize döneceğiz. Kendi ruhi kaynaklarımıza döneceğiz. İnanç ve ahlak değerlerimizi örf ve adetlerimizi araştırdığımız zaman bizim hayatiyet asırlar boyu dünyaya örnek olmuş medeniyetin mensupları olarak tekrar yeniden kanunlarımızı oluşturmalıyız. Osmanlı Devleti zamanında 1500 yıllarında hayvanlara dahi haklar verilmişti. Hizmette kullanılan hayvanlara haftada bir gün izin vardı. Bu konu hakkında Osmanlı Devleti zamanında kanun vardı. Kadın, erkek, çocuk hakları vs. bütün canlıların hakları için kanunlar vardı. Hatta cansızların bile belli bir düzen içerisinde korunması, gözetilmesiyle alakalı birçok Hadis-i Şerifler bulunabilir.”

Türk Diyanet Vakıf-Sen: İnsan hayatının güvencesi yüce dinimizdir

Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmasına ilişkin yaptığı açıklamada, "Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için İstanbul Sözleşmesine ihtiyacımız yok!" dedi. "Sözleşme, Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'dir." diyen Ünal, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. İstanbul Sözleşmesi'nde Müslüman toplumlara, milletin örfüne, geleneğine, göreneğine uymayan ve asla kabul edilemeyecek maddelerin bulunduğuna dikkat çeken Ünal, "İsimlerini anmak bile istemediğimiz LGBT vs. bireyler diye tanımlar var. Bunları kabul etmemiz mümkün değildir, Dinimizde bunların yeri yoktur. Allah insanı nasıl yarattıysa öyle hayatını sürdürmelidir. Tartışılması bile yanlıştır. Hâlbuki biz bunları 1400 yıl önce aştık, insan hayatının güvencesi yüce dinimizdir, kitabımız Kur'an-ı Kerim'dir, Peygamberimiz Hazreti Muhammed'dir (Sallallahu Aleyhi Vesellem). Dinimiz İslam hem kadını hem erkeği hem hayvanı kısacası tüm canlıların hayatlarını her türlü şiddetten, kötülükten koruma altına almıştır. Bunu şimdi şu sözleşmede bu sözleşmede aramaya gerek yok. Açın Kur'an-ı Kerim'i okuyun, hadisleri okuyun, İslami sözleri okuyun, anlayın. Başka bir şeye gerek yok. Hukuk da orada yazılı, kadın hakları da orada yazılı." diye kaydetti.

Mil-Diyanet Sen: İstanbul Sözleşmesi tarihin çöplüğüne gömüldü

​​Manevi İlkeli Liyakatli Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası (Mil-Diyanet Sen) Genel Başkanı Celaleddin Gül, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmasının olumlu olduğunu söyledi.

Mil-Diyanet Sen Genel Başkanı Celaleddin Gül, Cumhurbaşkanı Kararı'yla feshedilen İstanbul Sözleşmesine ilişkin yazılı açıklamada bulundu. Aileleri perişan eden, yuvaları dağıtan ve kadın cinayetlerini durdurmak yerine artıran İstanbul Sözleşmesine, kurulduğu günden itibaren karşı çıktıklarını belirten Gül, her fırsatta İstanbul Sözleşmesini eleştirdiklerini ve olumsuz sonuçlarını dile getirdiklerini söyledi. Kararın feshedilmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Gül, “İstanbul Sözleşmesini destekleyen 6284. maddeyi mecliste kabul edenleri de eleştirdik. Bizim derdimiz, kim yaparsa yapsın, yanlış yapanları uyarmaktı, derdimiz üzüm yemekti, bağcıyı dövmek değildi. Demek ki oluyormuş, mücadelemiz sonuç verdi ve İstanbul Sözleşmesi bir daha gündeme gelmemek üzere tarihin çöplüğüne gömüldü. İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmesi için mücadele eden tüm sivil toplum kuruluşlarına, mücadelemizi haklı bularak, özellikle feshedilmesi kararını veren sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımı sunuyorum.”

Aile Meclisi: İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı yeni bir 'one minute' kararıdır

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi hakkındaki Cumhurbaşkanı kararıyla ilgili yazılı basın açıklaması yapan Türkiye Aile Meclisi Başkanı Adem Çevik, 6284 sayılı aile yasasının değişmesi yönünde çalışmaların başlatılmasını beklediklerini ifade etti. Çevik, "Daha mükemmel bir yasasının çıkartılması konusunda, Beştepe’den gelen 'kendi inanç, tarih ve geleneğimizden yola çıkarak dünyaya örnek olacak bir yasa' sözünün arkasındayız." dedi. İstanbul Sözleşmesinin gölgesinde hazırlanan 6284 sayılı yasanın resmi gazetede yayınlanmasının yıl dönümünde alınan kararın ayrı bir önemi olduğunu söyleyen Çevik, "Bugün birçok kişi ve topluluk, şükür secdesine varmış, şükür namazı kılmıştır. 3 aylardayız. Önümüzde Ramazan var. 27 Mart Beraat kandili. İnşallah bir Cuma ya da Beraat kandili vesilesi ile sabah ya da akşam namazında Türkiye’nin birçok yerinde toplu dua ve namaz için istişarelerde bulunuyoruz. Covid sürecinin, 5G ile birlikte İstanbul sözleşmesi ile, Great Reset sonrası Cinsiyetsiz, biyolojik insanının yerini ailesiz, 'toplumsal cinsiyete dayalı, din, ahlak ve gelenekten bağımsız, Cinsel deneyim, yönelim ve tercihleri ile hareket eden bireylerden oluşan genderlere kapı aralayan global tehdide karşı bu kararın, yeni bir one minute çıkışı olduğunu düşünüyor ve destekliyoruz." ifadelerini kullandı. (İLKHA) 

Bu haberler de ilginizi çekebilir