Şeyh Said'in yakını Şeyh Zülküf Efendi İLKHA'ya konuştu
Şehid Şeyh Said'in yakınlarından Şeyh Zülküf Efendi (Görür), kıyamın ardından rejim tarafından alimlerin şehid edildiğine dikkat çekerek Şeyh Said'in amcaoğulları Şeyh Ali Rıza (Küçük Efendi) ve Şeyh Mehmet Şerif Efendi'nin şehadetlerini anlattı.
1925-1927 yılları, Türkiye'de büyük siyasi ve sosyal olayların yaşandığı, devletin, sosyal hayatın ve hukuk düzeninin laikleşmesinin başladığı yıllar oldu. Söz konusu dönem Şeyh Said hadisesiyle başlarken, İstiklâl Mahkemeleri marifetiyle sürece muhalefet edebilecek her kesim ya ortadan kaldırıldı ya da cezaevi ve sürgünlerle cezalandırılarak sindirildi.
Şeyh Said hadisesinden sonra halka, önce doğu bölgelerinden başlamak üzere yepyeni bir ideolojik kimlik dayatıldı. Devletin inkılâpçı kadroları, arzu ve ihtiraslarını devlet politikası olarak uygulamaya başladı.
Kıyamlar en vahşi yöntemlerle bastırıldı. İlk etapta bölge illerinden binlerce insan, aileleri ve çocukları ile beraber başta Batı illeri olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanına sürgün edildi. Bu sürgünlere maruz kalanların sayısı, resmi kaynaklara göre 500 bin civarındaydı.
8 bin ev yıkıldı, 15 bin kişi katledildi
Devlet bu sürgünlerle, bütün bir coğrafyanın demografik yapısını belli bir plan dâhilinde değiştirmek istedi. Tabii bu sürgünler, Şeyh Said kıyamına katılan katılmayan on binlerce insana yönelik gerçekleştirilen "temizlik harekâtının" ardından gerçekleşti. Sadece resmi kayıtlara bakmak bile bu katliam, cinayet ve tecavüzlerin mahiyetini ortaya koymada yeterlidir. Kıyam esnasında ve kıyam bastırıldıktan sonra 8 bin ev harap oldu 15 bin kişi katledildi, sayıları tespit edilemeyen yüzlerce köy de yakıldı.
Cumhuriyet tarihinin bilinmeyenlerinden: Gülüşkür Katliamı
Bu katliamlardan biri de Gülüşkür köyünde yaşandı. Şeyh Said Efendi'nin şehadetinin ardından, dönemin inkılâpçı kadroları, yörenin 27 ileri gelenini sebepsiz yere katletti. Söz konusu katliam, tarihi vesikalarda geçmeyen, geçmişin korkularından kaynaklı, açıkça dile getirilmeyen bir katliamdı.
Burada katledilenlerden önemli şahsiyetlerden biri de Şeyh Ali Rıza (Küçük Efendi) idi.
Şeyh Said'in dedesi Şeyh Ali Septi Hazretlerinin torunlarından olan Şeyh Zülküf Efendi, aynı zamanda dedesinin kardeşleri ve Şeyh Said'in amcaoğulları olan Şeyh Ali Rıza (Küçük Efendi) ve kardeşi Şeyh Mehmet Şerif Efendi'nin şehadetlerini İLKHA'ya anlattı.
Şeyh Ali Rıza'nın, Elazığ'ın Kovancılar ilçesinde bağlı Gülüşkür köyünde katledilenler arasında olduğunu hatırlatan Şeyh Zülküf Efendi, rejim askerlerinin insanları süngü ile katlettiklerini, bunun sebebinin ise silah seslerinin duyulmaması için olduğuna işaret etti.
Şeyh Ali Rıza Efendi'nin şehadeti
Şeyh Zülküf Efendi, Şeyh Ali Rıza'nın katledilme anını ve yaşanan gelişmeleri şöyle anlattı: "Şeyh Ali Rıza Efendi, rejim askerlerine, 'beni süngü ile vurmayın, tüfek ile vurun' demesi üzerine ona ateş açarak orada şehid ediyorlar. Şeyh Ali Rıza Efendi, şehid edilmeden önce yanındakilere, Paşa bey ve başka birine (Niyazi Bey), eşyalarının verilmesini istiyor. Bunların sağ olarak kurtulacağını öngörüyor. Nitekim bu şahıslardan Paşa Bey, Şeyh Ali Rıza Efendi ve diğer şahısların verdiği mallar vesilesiyle sağ olarak kurtuluyor. Paşa Bey, uzun bir müddet yaşadı. Kendisi Palu'nun bahçelerinden, kalenin öte tarafında yaşıyordu." dedi.
Şeyh Mehmet Şerif Efendi'nin ise farklı bir olayda şehid edildiğini anlatan Şeyh Zülküf Efendi, "Şeyh Mehmet Şerif Efendi, Sarnıc köyünde arazi almıştı. Şeyh Mehmet Şerif Efendi, kış aylarında Palu`da kalır ve medreseye hizmet ederdi. Büyük abisi Şeyh Ali Rıza Efendi (Küçük Efendi) hazretleri ders verirdi. Tekkenin, divanın, medresenin ihtiyaçlarını ise Şeyh Mehmet Şerif Efendi temin ederdi. Kendisi de ilim sahibiydi." diye konuştu.
Şeyh Mehmet Şerif Efendi'nin şehadeti
Şeyh Zülküf Efendi, "Bahar aylarıydı. Şeyh Mehmet Şerif Efendi, Palu'daki Osmanlı Köprüsünün öteki tarafında bahçeli bir evde gizleniyordu. Rejim askerleri kıyamdan sonra onu arıyordu. Nihayetinde gizlendiği evi buluyorlar. Palulu Yüzbaşı Süleyman Efendi de aynı evde Şeyh Mehmet Şerif Efendi ile birlikte kalıyormuş. Rejim askerleri her ikisini de orda süngülüyorlar. Yüzbaşı Süleyman Efendi olay yerinde şehid oluyor. Şeyh Mehmet Şerif Efendi olayda yaralanıyor ve yaralı haliyle kaçmaya başlıyor. Kendini Murat Nehri'ne bırakıyor. Kendisi iyi yüzme bilen birisiydi. Bahar olması nedeniyle nehir adete deniz gibi coşmuştu. Rejim askerleri onu takip etmeyi sürdürüyor. Akıntıyla birlikte Şeyh Ali Septi'nin (Şeyh Said'in dedesi), kabrinin olduğu yere geldiğini görüyorlar. Bir rivayete göre; suyun karşısına geçiyor, bir kez daha orada da süngülüyorlar veya silahla ateş ediyorlar. Ondan sonra o ağır yaralı haliyle kaçıyor, gözden kayboluyor. Bir diğer rivayete göre ise, o ağır yaralı haliyle tekrar karaya çıkıyor, tekrar süngüleyip onu suya atıyorlar. Ve şehit oluyor. Şeyh Mehmet Şerif Efendi, çok akılmend, çok dirayetli bir adamdı." diye anlattı.
"Dedem ve kardeşi 7 yıl boyunca gizleniyor"
Kıyamın ardından ailesine yaşatılan zulümleri de anlatan Şeyh Zülküf Efendi, "Dedem Şeyh Sadi Efendi ve kardeşi Şeyh Abdulkadir Efendi'ye mahkumiyet kararı veriyorlar. Bu karar üzerine 7 sene aileleri ile beraber dağlarda gizleniyorlardı. Yağmur yağdığı zaman, aile fertleri hayvan semerlerinin altına girer yağmurdan korunmaya çalışırdı. Onlar, 'Yağmur yağdıktan sonra ateş yakardık. Bu şekilde kendimizi kurutmaya çalışırdık." diye anlatırlarmış. Dedem daha sonra bir köye yerleşiyor ve orda gizleniyor. Dedemin kardeşi Şeyh Abdulkadir Efendi de Kalka Pazarında gizleniyor. 7 yıl boyunca af çıkana kadar bu şekilde yaşıyorlar. Af çıktıktan sonra memleketleri Palu'ya geri dönüyorlar. Babam Şeyh Şemseddin Efendi ile Şeyh Ali Rıza Septioğlu bu dönemde dünyaya geliyorlar." şeklinde konuştu.
Bir Müslümanın daima şehadeti arzulaması gerektiğine dikkat çeken Şeyh Zülküf Efendi, sözlerine Şeyh Said kıyamına katılan ve Şeyh Said Efendi ile beraber şehit olan Hanili Salih Bey'in şu şiiriyle son verdi:
“Gerçi enzar-ı ehibbadan dahi dûr olmuşuz,
Rahmeti mevlaya yaklaşmakla mesrur olmuşuz.
Hak yolunda müflis u hane-harab olduksa da,
Bu harabiyetle biz manada ma’mur olmuşuz.
Kul bize zulmen mucazat etse de perva etmeyiz,
Şüphemiz yoktur ki, indillahta me’cur olmuşuz.
Salih’im, ehl-i salahım. Dine can kıldım feda,
Lütfü hakla taşnegan-ı ab-ı Kevser olmuşuz. (İLKHA)