`Uzun Zamandır Tarih Batı Tarafından Yazılıyor`
"Bir Kitap Bir Yazar" programına konuk olan gazeteci yazar Ali Bulaç, Osmanlının kıblesinin şaşmasının 19. yüzyıl, yolunu şaşırmasının ise 17. yüzyıla dayandığını belirterek, tarihin uzun zamandır batılılar tarafından yazıldığını söyledi.
İSTANBUL - Esenler Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü tarafından düzenlenen "Bir Kitap Bir Yazar" programının bu ayki konuğu gazeteci yazar Ali Bulaç oldu. Prof. Dr. Osman Özsoy`un moderatörlüğünde gerçekleşen programda konuşan gazeteci yazar Ali Bulaç, yeni kitabı "Postmodern Kaosta Kıble Arayışı" hakkında bilgi vererek, kitabının bir arka planı olduğunu ve okuyucunun bu arka plana sahip olduğunu düşünerek böylesi bir eseri kaleme aldığını vurguladı. Son 500 sene tarihin batı tarafından yazıldığını söyleyen Bulaç, "Askeri ve ekonomik bakımdan batı hâkimiyeti elinde bulunduruyor, kültürel olarak da hegomanyayı elinde tutuyor" dedi. Bulaç, dünyanın içinde bulunduğu nokta ve nereye gittiğini tespit etmek için öncelikle batıda nelerin olup bittiğine bakmak gerektiğini belirtti.
Mutlakıyetçi idareler çözüldü
Batıda 3 önemli dönem olduğunu söyleyen Bulaç, birinci dönem Ortaçağ`da batılı insanın bilgiyi kitaptan elde ettiğini ve o kitabın da İncil olduğunu söyledi. Elde İncil`in olduğunu ve İncil`i de yorumlayan, tefsir eden otoritelerin bulunduğunu belirten Bulaç, Reform ve Rönesans`tan sonra aydınlanmayla beraber kitabın önemini kaybettiğini ve artık bilginin kaynağı olmaktan çıktığını ifade etti. Rönesans`ın insanın zihnini, algısını Tanrı`dan insana indirdiğini söyleyen Bulaç, Sanayi Devrimiyle birlikte milyonlarca insanın köylerden kentlere göç ettiklerini vurguladı. Bu göçlerin aynı zamanda ailelerin çözülmesi, bireylerin çözülmesi, tarım başta olmak üzere her şeyin alt üst olduğunu, mutlakıyetçi idarelerinin çözüldüğünü ve vatan kavramının ortaya çıktığını kaydetti.
Batıda 3 önemli dönem olduğunu söyleyen Bulaç, birinci dönem Ortaçağ`da batılı insanın bilgiyi kitaptan elde ettiğini ve o kitabın da İncil olduğunu söyledi. Elde İncil`in olduğunu ve İncil`i de yorumlayan, tefsir eden otoritelerin bulunduğunu belirten Bulaç, Reform ve Rönesans`tan sonra aydınlanmayla beraber kitabın önemini kaybettiğini ve artık bilginin kaynağı olmaktan çıktığını ifade etti. Rönesans`ın insanın zihnini, algısını Tanrı`dan insana indirdiğini söyleyen Bulaç, Sanayi Devrimiyle birlikte milyonlarca insanın köylerden kentlere göç ettiklerini vurguladı. Bu göçlerin aynı zamanda ailelerin çözülmesi, bireylerin çözülmesi, tarım başta olmak üzere her şeyin alt üst olduğunu, mutlakıyetçi idarelerinin çözüldüğünü ve vatan kavramının ortaya çıktığını kaydetti.
Tanzimat kırılma noktasıdır
Kaleme aldığı kitapta Post-Modern kaos ve kıble arayışı konularına dikkat çektiğini vurgulayan Bulaç, kitabın ilk bölümünde yeryüzündeki Post-Modern kaosa, ikinci bölümünde ise kıble arayışına vurgu yaptığını belirtti.
Kaleme aldığı kitapta Post-Modern kaos ve kıble arayışı konularına dikkat çektiğini vurgulayan Bulaç, kitabın ilk bölümünde yeryüzündeki Post-Modern kaosa, ikinci bölümünde ise kıble arayışına vurgu yaptığını belirtti.
Moderatör Osman Özsoy`un "Postmodern kaosta bizim kıblemiz milletçe ne zaman şaştı, bunu kaç asır geriye götürmek lazım?" şeklindeki sorusunu da cevaplayan Bulaç, "Çok uzun geçmişe götürmeye gerek yok. Benim şahsi kanaatime göre 19. yüzyılda şaştı. Tanzimat kırılma noktasıdır. Osmanlının kıblesinin şaşması 19. Yüzyıl, fakat yolunu şaşırması 17. yüzyıla dayanıyor. Çünkü artık Nizam-ı Âlemi ilan etti. Nizam-ı Âlem, 1991`de George Bush`un yenidünya düzenini ilan etmesi gibidir. Nizam-ı Âlemi ilan ettiği gün Osmanlı durdu. Enerjisini tüketti. Bundan sonrası yoktur" şeklinde konuştu. (M.Erkan Yavuz - İLKHA)