Unutulmaya yüz tutmuş bir sanat: Kazazlık
Şanlıurfa'da 81 yaşındaki Kazaz Mehmet Emin Güngör, yaklaşık 74 yıldır icra ettiği kazazlık mesleğini gelecek kuşaklara ulaştırmayı arzu ediyor.
İpek ipliğinin el ile bükülerek işlenmesine "kazazlık" adı veriliyor. 81 yaşındaki Kazaz Mehmet Emin Güngör, Balıklıgöl Rızvaniye El Sanatları Külliyesinde yaklaşık 74 yıldır unutulmaya yüz tutmuş kazazlık mesleğini yaşatmaya çalışıyor.
Rivayetlere göre, milattan sonra birinci yüzyılda Aggai adındaki bir piskopos, piskopos olmadan önce kazazlık ile uğraştığı, Urfa'da bir şehir krallığı olan Osrhone krallığı zamanda Hz. İsa ile yazışan Kral V. Abgar'ın ipek giysilerini ve başlıklarını imal ettiği kaynaklarda geçmektedir.
Eskiden Urfa'da çok yaygın olan ipekçilik; Urfa'nın dört bir tarafında bulunan dut ağaçları ipek böcekçiliğinde kullanılırdı. Üretilen ipekler "Kazaz Pazarı" denilen kapalı çarşıda el ile bükülerek kaytan, saç bağı, tespih püskülü, puşu püskülü, iggal (egal), raht, sırma şerit, inci saplama ve zaza püskülü haline getirilirdi. Eskiden 30-40 dükkânda sürdürülen bu tarihi sanat, günümüzde Rızvaniye El Sanatları Külliyesinde Mehmet Emin Güngör tarafından yaşatılmaya çalışılıyor.
Yaptığı kazazlığın devam edilmesini isteyen Güngör, Şanlıurfa’da tek kazaz olduğuna vurgu yaparak İLKHA’ya konuştu.
"Kazazcılık çok gözde bir sanattır"
Kazazlığa heves ederek başladığını ifade eden Güngör, "1947 yılında kazaz işine girdim. Küçükken hem Kur'an kursuna giderdim hem de bu işi yapardım. Arkadaşlarım başka işlerde çalışıyorlardı. Bende bu mesleğe heves edip çalışmaya başladım. Anneme beni işe koymasını söyledim. Annem de babama söyleyince babam, beni kazaz işine koydu. Eskiden Kazaz Pazarları vardı. O zamanlar 50 tane kazaz ustası vardı. Kazazcılık çok gözde bir sanattı. İşe başladım ve birkaç ay sonra düğüm atmayı ve ilmek ilmek işlemeyi öğrendim. Püskül ve saç bağı yapardım. Bunları öğrenmem uzun zaman sürdü. 1970'den yılından sonra askere gittim. Askerliği yaptıktan sonra yine kazazlığa başladım. Kazaz dükkânım vardı. İstanbul'a gidince de kuyumcu dükkânı açmıştım. 25-30 yıl İstanbul'da kalıp kuyumculuk yaptım. Tekrar Urfa'ya geldim; çünkü kazazlığı yapan kalmamıştı.” diye konuştu.
"Kazazlık sanatının mezara gitmesini istemiyorum"
Devletin kazazlık mesleğine katkı sunmasını talep eden Güngör, "Gazi Üniversitesi'nden gelen eğitimciler sanata katkıda bulunmak için burada kurs açtılar. Kimse olmadığı için kursa bizi çağırdılar. Kursa çağırdıkları zamanlarda emekli olmuştum. Kazazlık mesleğini icra etmeye çalıştık. Urfa'da kazazlık mesleğini benden başka yapan yok. Devletin mesleğimizde bir katkısı olmasını istiyorum. 65 yaşını geçtiğim için bana kurs açma belgesi vermiyorlar. Halk eğitim merkezi de kurs açamıyor ama valilik, belediye kurs açtırabilir. Neden açtıklarını bilmiyorum. Belki de Coronavirus hastalığından dolayı işler aksıyor. İnşallah hastalık giderse mesleğimiz ile ilgilenirler. Kazazlık sanatının mezara gitmesini istemiyorum. İstiyorum ki 5-10 kişi gelip kazazlığı alışsınlar." şeklinde konuştu.
Salgın sürecinde olumsuz etkilendiğini belirten Güngör, "Kazazlık yaparak ekmek paramı çıkarıyorum. Bu sene salgından dolayı iş yapamadık. İnşallah devletimiz sanata karşı uyanır. Kazaz ustası olduğum için beni başka şehirlere de çağırdılar. Ben evden buraya zor geldiğimi zorlandığımı söyledim. Daha sonra onlara, teşekkür ederek gitmeyi reddettim. Urfa'da kaldık, inşallah iyi olur." dedi.
"Maalesef kazazlığı Urfa'da kimse bilmiyor"
Şanlıurfa’da kazazcılık mesleğinin unutulduğunu ifade eden Güngör, "Eskiden ustalarımız bize ne öğrettiyse onları şimdi fazlalığı ile yapıyoruz; Hatta mesleğimize ilaveler de kattık. Atlara püsküller, kaytan, püskül, iggal (egal), raht ve saç bağı yapttık. 45 sene önce kırsal kesimde ve şehrin bazı yerlerinde yaşayan köylüler, saç bağı yapmadan ne düğüne ne bayrama giderlerdi ne de evlenirlerdi. Evlenecek kızlar, Kazaz pazarına gelip puşi alırlardı. Puşilere püsküller yapardım. İnsanlar, kaytan takıp süslenirlerdi. Şu an bunları bizim halk unutmuş. Artık yabancılar gelip püskül alıyor. Daha önce ABD ve İtalya'dan gelip buradan malzeme almıştı. Malzemelerim, değişik ve renkli olduğu için yabancıların hoşlarına gidiyor. Bayanlara taç, renkli kaytan satıyoruz. Kazazcılık mesleği ölmemiş. İş olsa kazanç da elde ediyoruz. Maalesef kazazlığı Urfa'da kimse bilmiyor." diye konuştu.
"Maalesef mesleği öğrenmek isteyen talebe yok"
Kazazcılık mesleğini sürdürecek kimsenin kalmadığına yakınan Güngör, "Kazazlıkta her türlü çeşit var. Altın renkli kaytan, püskül ve saç bağı yapıyoruz. Allah'ın izniyle 100-150 sene önce ustalarımıza öğretilen şeylerin hepsini yapabiliyoruz. Maalesef mesleği isteyen talebe yok. Fiyatlarımız da uygun. Valimizden Allah razı olsun. Sahip çıkmak için bu dükkânı bize verdi. Dükkândan kira da almıyorlar. Sadece tükettiğimiz elektrik borcunu veriyoruz. Emekliyim ve çok şükür aç da değilim. Kazalığı birkaç kişi öğrense mezara gitmez. Bu yaştan sonra yapacak bir şeyimiz yok. Meslek hakkında bildiğimizi öğretsek birkaç kişi gelip para kazanabilir. Yaptığımız malzemeler yöreseldir. Güneydoğu'daki folklor süslemelerinin hepsini yapabiliyoruz." dedi.
Güngör, son olarak şu ifadeleri kullandı "Mesleği unutulmaya yüz tutmuş arkadaşlarımız var. Yetkililerin bizi yüzüstü bırakmasalar çok iyi olur, inşallah da bırakmazlar. Salgın olduğundan dolayı belki sorunlarımız üst makamlara duyurulmadı. İnşallah bizlerden ilgilenseler güzel olur." (İLKHA)