Siyasetçi ve hukukçular yeni anayasanın tüm kesimleri kapsaması gerektiğini belirtti
Mevcut anayasanın toplumun ihtiyaçlarına ve sorunlarına çözüm olma noktasında yetersiz kaldığını belirten siyasi parti temsilcileri ve hukukçular, yeni anayasanın toplumun her kesimine hitap etmesi gerektiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Türkiye’nin mevcut anayasa ile yönetilemeyeceğini ve bu anlamda en kısa zamanda yeni anayasa çalışmasının başlayacağı mesajını vermesinin ardından anayasa tartışmaları başladı.
Vatandaşların inanç ve etnik kimlik başta olmak üzere genel hak özgürlükler konusunda taleplere cevap veren bir anayasanın gerekli olduğuna değinen siyasetçi ve hukukçular, toplumun her kesimine hak ve özgürlükler noktasında adil bir şekilde yaklaşılması gerektiğini belirttiler.
“Yeni anayasa bir ihtiyaçtır”
Türkiye’nin mutlak anlamda yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğuna değinen Gelecek Partisi Van İl Başkanı Abdulhakim Karabıyık, “Anayasal düzenin önünü açacak yeni bir anayasa modeline ihtiyaç vardır. 1924 anayasasının çoğunlukçu modeli, 1960 anayasasının vesayet modeli ve 1982 anayasasının vesayeti attıran melez modeli ile Türkiye’nin bir yere gidemeyeceğini gördük. Bu sorunları aşmak için getirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 2 buçuk yıl içerisinde kurumların kurumsal kimlikleri tahrif edilmiş, devlet teamülünde çok ciddi sıkıntılara yol açmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin de artık bir çare olmadığı bu 2 buçuk yıl içerisinde net olarak anlamış olduk. Onun için yeni bir anayasanın olması şarttır. Bu anlamda yeni bir anayasanın vücut bulması için, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yönetildiğimiz için TBMM’de bulunan milletvekillerinin 3’te ikisinin onayı gerekiyor. Yani yeni anayasa değişikliği için 600 milletvekilinin 400’ünün onayı lazım. AKP ve MHP milletvekillerinin toplam sayısı 400’ün çok altındadır. Bunun için Cumhurbaşkanı kendi yetkilerini kullanarak yeni bir anayasa istiyoruz diyebilir. Anayasanın 183’üncü maddesine göre Cumhurbaşkanı böyle bir yetkiye sahiptir. Bunun için de referandum lazım. Cumhurbaşkanı ve MHP yeni anayasa için nasıl bir adım atacaklarsa biz de ona göre görüşlerimizi ortaya koyarız.” dedi.
“İnanç ve etnik kimlikler tanınmalıdır”
Yeni anayasada etnik kimlik ve inanç noktasında adil ve objektif adımların atılması gerektiğini vurgulayan Karabıyık, “Kuvvetler ayrılığı dediğimiz erkler mevcut sistemle yürümüyor. Mevcut anayasa ve daha önce hazırlanan anayasalar mevcut dünya düzeninde artık yetersiz kalıyor. Siz isteseniz de mevcut anayasaya göre ilerleyemiyorsunuz. Ekonomide, sağlıkta, temel hak ve özgürlüklerde, inanç özgürlüğüne baktığımızda mevcut anayasa yamalı bir bohçaya dönmüş durumdadır. 84 milyon nüfusa ulaşan ülkemizde mevcut anayasayla insanların refahı, huzuru ve güveni, daha adil bir yaşam sürmeleri pek mümkün görülmüyor. Dolayısıyla bunun için diyoruz ki yeni bir anayasa şarttır.” ifadelerini kullandı.
Karabıyık, “Devlet vatandaşlarına inaç, mezhep ve etnik kimlikleri kapsamında baskı yapmamalıdır. Yeni anayasada etnik kimlikler tanımlanmalı ve herkes düşünce, vicdan ve inanç özgürlüğü hakkına sahip olmalıdır. Bu konularda devlet asla baskıcı olmamalıdır. Yani insanların giyimine kuşamına yönelik devlet baskısının olmaması gerekiyor. Etnik kimlik ve inanç özgürlüğü yeni anayasada yer bulmalıdır.” şeklinde konuştu.
“Bütün siyasi partilerin fikri alınmalıdır”
Türkiye’de öncelikle uygulanabilir bir anayasaya ihtiyaç olduğunu ve 1982 darbe anayasasının değiştirilmesi gerektiğinin altını çizen Saadet Partisi Van İl Başkanı Özay İlhan “Bizler de bu anayasanın mutlak anlamda yenilenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yapılacak yeni anayasa değişikliğinde bütün siyasi partilerin fikirleri alınmalı ve ülkeye lazım olan bir anayasa yapılanmalıdır. Yeni anayasadan beklentimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yaşayan bütün yurttaşların kanun önünde eşit sayıldığı bir anayasa olmasıdır. Herkesin hakkının ve hukukunun teminat altına alındığı bir anayasa olmalıdır. Başörtüsü gibi doğuştan gelen kişi hak ve özgürlüklerinin anayasal güvence altına alınması gerekiyor.” dedi.
Devletin dininin İslam olarak yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirten İlhan, “1921 anayasasında ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin dini İslam’dır’ ibaresi geçiyor. 1921 anayasası tekrar oylamaya sunulursa, bu anlamda bir cesaret ortaya konulursa, bu anayasanın mevcut anayasadan daha iyi olabileceğini düşünüyoruz. Bunun yanında başörtüsü meselesinin teminat altına alınması gerekiyor. Bunun yanında kamusal alanda yaşanan sıkıntıların çözülmesi gerekiyor. Geçmişe nazaran başörtüsünün önündeki engeller geçici olarak yumuşatılmış olabilir ama yarın bir gün tekrar başörtüsü yasağı getiren anayasa maddesi uygulanabilir. O yüzden bu mesele kesinlikle teminat altına alınmalıdır. Müslümana düşen en büyük görev Allah’ın rızasının olmadığı bir anayasa yapmamaktır. Eğer bir kanun yapılacaksa bu kanunda Allah’ın rızasının olup olmadığına bakılmalıdır.” ifadelerini kullandı.
“Topluma ayna olabilecek bir anayasa hep özlem olarak kalmıştır”
Anayasadaki sorun ve sıkıntıların 1982 anayasasının kabul edilmesinden günümüze devam ettiğini belirten Hukukçu Mehmet Şefik Kocaağa ise “Mevcut anayasaya neresinden bakılırsa bakılsın sorunlu bir anayasadır. Askeri bir darbeden sonra oluşturulmuş, darbeciler tarafından hazırlanan ve dikte edilen bir anayasadır. İçeriği hakkında bilgi verilmeden halka dayatılan ve içerikleri bakımından da çok sıkıntıları olan bir anayasa. Dolayısıyla toplumun ihtiyaçlarına cevap veren, topluma ayna olan ve toplumun isteklerini, inancını, fikrini taşıyan bir anayasa toplumda bir özlem olarak kalmıştır. Sonradan belli başlı değişiklikler yapılmış ama bunlar bir yamadan öteye geçememiş. Bu anayasa toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyecek şekilde durmaya devam ediyor. Bundan dolayı anayasanın tümden değiştirilmesi, yeniden bir anayasanın yapılması ihtiyacı fazlasıyla vardır.” şeklinde konuştu.
1982 Anayasası’nın başında yer alan manifesto olarak önümüze konulan ifadelerin tamamen Kemalist ve seküler bir anlayışla hazırlandığına dikkat çeken Kocaağa “Anayasanın ilk 3 maddesinin değiştirilememesi ve değiştirilmesi teklif dahi edilememesi başlı başına bir sorun. Bu yasakçı zihniyetle ve ‘Yapamazsınız, edemezsiniz’ gibi sözlerle ülkeyi 80 yıl boyunca yönettiler ama bu halk fırsatını bulduğu gibi bunların karşısına dikildi ve bu yasaklarını delip geçti, o zincirleri kırdı. Anayasada ilk 3 madde dışında halkın önüne engel olacak ve özgür iradesini ortaya koyamayacak engeller de mevcuttur. Kendi kurdukları düzen devam etsin diye bu anlayışla bir anayasa hazırlamışlar. Burada ilk önce devletin ilk kuruluş zamanındaki kurucu zihne geri dönmek lazım çıkış yolu burasıdır. Bu devlet hangi temeller üzerine kuruludur. 1921 ve 1924 anayasası neler söylüyor. Buna bakmamız lazım. Bazı seküler kesimler diyor ya ‘Devleti kuranlar bizleriz.’ ama bunlar yalan dolan şeyler. Sonradan gelip halkın uğruna canını verdiği değerlerin üstüne konup halkın medeniyetine, fikriyatına, inancına tuzak kuranlar ‘Devleti kuranlar bizleriz’ diyerek hareket etmişlerdir. Asıl çıkış noktamız bu devletin kuruluş temellerine geri dönmekten geçer" dedi.
(İLKHA)