1921 Anayasası'ndan 100 yıl sonra yeni bir anayasa nasıl olmalı?
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hazırlanan anayasaları değerlendiren Doç. Dr. Oktay Bozan, yapılacak olan anayasanın 1921 Anayasası'nda olduğu gibi herhangi bir ideoloji veya düşünceyi temsil etmemesi gerektiğine vurgu yaptı.
İstiklal Savaşı sonrası hazırlanan 1921 Anayasası'nın her kesimi kucaklayıcı yönünün yanı sıra başta yasama ve yürütme olmak üzere birçok organın Meclis'te toplandığına dikkati çeken Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Oktay Bozan, darbe sonrası hazırlanan anayasalarda düşüncelerin bir ideoloji olarak yerleştirildiğini belirterek ülkede yaşanan kronik sorunların bir kısmının bu anayasalardan kaynaklandığını söyledi.
1921 yılında yapılan ilk anayasanın üzerinden bir asır geçtiğini ifade eden Bozan, Cumhuriyet tarihi boyunca 1921, 1924, 1961 ve 1982 olmak üzere 4 anayasanın yapıldığını ve son olarak 1982 Anayasası'nın yürürlükte olduğunu belirtti.
100 yıl içinde yapılan 4 anayasadan en sadesinin 1921 Anayasası olduğunu dile getiren Bozan, "1921 Anayasası'ndan 'Teşkilatı Esasiye' diye bahsedilir. Çerçevesinin çok sade olduğunu söylemekle beraber 23 maddeden oluşan bu anayasanın çok ayrıntılı bir özellik taşımadığını ifade edebiliriz. 1921 Anayasası'nda, değiştirilmesi yasak olan ya da teklif edilmeyen bir maddenin olmadığını görmek mümkün." dedi.
1921 Anayasası'nın olağanüstü şartlarda hazırlandığına dikkati çeken Bozan, "Bu anayasa İstiklal harbinin verildiği 1'inci ve 2'nci İnönü Savaşları'nın olduğu dönemde yapılmıştır. O dönemde 1876 tarihli Kanuni Esasi de yürürlükteydi. Yani aslında o dönemde iki anayasa yürürlüktedir. Bu nedenle 1921 anayasası sadece o dönemde devletin tek anayasası değildi." ifadelerini kullandı.
"1921 Anayasasında yasama ve yürütmenin Meclis'te toplandığını görüyoruz"
"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ifadesinin ilk defa 1921 Anayasası'nda kullanıldığını söyleyen Bozan, o zaman devletin yönetiminde parlamenter sistemin değil de meclis hükümeti sisteminin olduğunu belirterek meclis başkanının aynı zamanda hükümetin de başkanlığını yaptığını ifade etti.
Günümüzdeki başkanlık sistemine benzer bir uygulamanın söz konusu olduğunu hatırlatan Bozan, "Yargı ile ilgili hükümleri, 1921 Anayasası'nda bulamıyoruz. Yasama ve yürütmenin tek meclis içerisinde toplandığını görüyoruz. Çünkü olağanüstü şartlarda olan bir dönem söz konusu. Ama 1924'te gelindiği zaman devletin daha bir netleştiği görmek mümkün. Bu sefer parlamenter sisteme giden bir dönem başlayacaktır. Tabii 1924'le beraber artık 1876 tarihli Kanuni Esasi'nin yürürlükten kaldırıldığını görüyoruz." diye belirtti.
"Türkiye'nin yaşadığı kronik sorunların bir kısmı anayasalardan kaynaklanıyor"
1921 Anayasası'nda bulunan bazı maddelerin 1924 Anayasası'nda olmadığını ifade eden Bozan şunları söyledi:
1924 Anayasası'nda, 'Devletin dini İslam'dır' ve 'Dili Türkçedir' maddeleri sonradan kaldırılıyor. Daha sonra 1961 ve 1982 anayasaları ki 82 Anayasası bugüne kadar bildiğim kadarıyla 19 defa değiştirilmiş olan bir anayasa ve halen değiştirilmeye devam ediyor. Bu anayasanın yeniden değiştirilmemesinin söz konusu olabilmesi için geniş tabanlı bir şekilde hazırlanması gerekiyor.
Anayasanın sorun üreten değil, sorunları çözen bir anayasa olması gerektiğine vurgu yapan Bozan, "Anayasanın sorunların bir parçası olmaması, ideolojik bir kimlik içermemesi ve kucaklayıcı olması gerekiyor. Çünkü Türkiye'nin yaşadığı kronik sorunların bir kısmı sosyolojik nedenlerden değil anayasalardan kaynaklanan bir durum olduğunu görmek mümkündür." dedi.
Yaşanılan darbelerin anayasalardaki birtakım ideolojik durumlardan kaynaklandığını dile getiren Bozan, "O açıdan anayasaların toplumun tüm bileşenlerini kucaklayıp ideoloji kokmayan bir kimlikle hazırlanmış olursa çok daha iyi olur. Bu durumda anayasalar çok daha uzun soluklu ve defalarca değiştirilmeye ihtiyacı olmaz." ifadelerini kullandı.
"Darbe anayasalarını hazırlayanlar, düşüncelerini bir ideoloji olarak yerleştirdi"
Anayasa'nın tüm toplumu ve bileşenleri kuşatıp bir ideolojiyi değil de hukuku ve evrensel değerleri ön planda tuttuğu takdirde problemlerin çözüleceğine inandığını belirten Bozan, yeni anayasanın da bu perspektifle hazırlanması halinde ömrünün uzan olacağını düşündüğünü ifade etti.
Bir asır sonra yeni bir anayasanın konuşulmasının bir şans olduğunu belirten Bozan, "Yeni bir anayasa sadece mecliste grubu olan partilerle değil meclis dışında da söyleyecek sözü olan çevrelerin geniş bir masa etrafında yapıcı bir şekilde oluşturması lazım. Oluşturulan anayasanın bu anlamda ülkeyi krize sokmayacak, hükümetlerin sağlıklı işleyebilmesine zemin hazırlayacak ve devlet organlarının işlerini net bir şekilde ortaya koyacak bir içerikte olması gerekiyor. Bunlar olduğu zaman anayasa, daha sağlıklı bir şekilde ülkemizin kalkınması ve toplumsal bütünlüğü destekleyen bir özellik taşır." şeklinde konuştu.
1876 Kanuni Esasi'si ve 1921 anayasasında bir ideoloji ya da etnik kimlik gibi ayrıştırıcı bir durumun söz konusu olmadığı tekrar dile getiren Bozan, "Aslında 1924 Anayasası'nda da uzun süre bu durumlar olmamış. Ama daha sonraki süreçlerde anayasalar darbe dönemlerinde yapıldığı için darbe yapan insanların düşüncesi bir ideoloji olarak oraya yerleştirilmiş. Öyle olunca da sürekli anayasanın kucaklayıcı olmadığı konusu haklı olarak dile getirilmiş oluyor." dedi.
"1921 Anayasası ideoloji koksaydı, toplum Millî Mücadele etrafında kenetlenemezdi"
Yeni bir anayasada cesurca davranılması gerektiğini belirten Bozan, "Anayasa, sil baştan yapılması lazım. Bunu yaparken de bazen de anayasayı ancak kurucu meclisin yapabileceği fikirleri var. Yani 'devlet kurulduğu zaman anayasa yapılır' düşüncesini savunanlar var. Bu aslında bir tuzak. Nihayetinde anayasayı baştan sona yazmak, insanların başkenti tartışma konusu yapacağı anlamına gelmiyor." ifadelerini kullandı.
Ülkenin adına söz söyleyecek tüm tarafların, sivil toplum örgütleri ve tüm siyasi partilerin katılabileceği; ideoloji kokmayan, kucaklayıcı ve bu ülkenin değerlerini benimseyen bir anayasa olmasını temenni ettiğini söyleyen Bozan, sözlerine şu ifadelerle devam etti:
1921 Anayasası ideoloji kokmaması açısından önemli. Yoksa 1921 Anayasası günümüz ihtiyaçlarına cevap vermez. Çünkü o günün koşullarında devlet zaten olağanüstü bir haldeydi. 1982 Anayasası nasıl bir olağanüstü halin ve koşulların anayasası ise 1921 Anayasası da öyledir. 1921 Anayasası'nı 1982'den ayırt eden en önemli unsur ideolojinin olmamasıdır. Çünkü 1921'de tüm paydaşlar bu ülkenin İstiklali için mücadele duygusu içindeyken 1982 Anayasası'nda ise bir ideoloji söz konusudur. Zaten 1921 Anayasası ideoloji kokmuş olsaydı bu ülkenin bileşenleri Millî Mücadele etrafında kenetlenemezdi.
"Tüm kesimleri kucaklayan bir anayasa oluşturulursa ülke kalkınır"
Anayasada ideolojinin olmaması halinde bir sonuca ulaşmanın daha kolay olduğuna vurgu yapan Bozan, "1921 Anayasası bu açıdan referans alınmasının çok sağlıklı olacağını düşünüyorum. Bu ülkenin temel katılanlarını esas alıp tüm kesimlerini kucaklayan bir metin oluşturulursa ülke barışına, kalkınmasına ve ülkenin üretimine vesile olur. Böylece herkes anayasayı en büyük güvence olarak görebilir. Aksi halde yasal boşluklardan veya ideolojik dayatmalardan kaynaklanan sorunlardan hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerinde hem de yargıdaki kararları nedeniyle kurumlar işleyemez hale gelir. Bu da ister istemez beraberinde ülke içerisinde birtakım mağduriyet ve mutsuzlukların doğmasına yol açar." (İLKHA)