Emperyalist Güçlerin Hegemonyası ve Kürdler
Emperyalist güçlerin en öncelikli düşmanı Müslümanlardır. Darbe, işgal ve ardı arkası kesilmeyen baskı ve cinayetlerle Müslümanları ezmeye, onurluca yaşayabilecekleri ortamı yok etmeye çalışırlar. Küçük bir İslami oluşuma ya da kıpırdanışa şahit olduklarında acımasızca yüklenip katliamlardan kaçınmazlar.
Son iki asırlık zaman biriminde Müslümanlara karşı tavırları hep aynı paralelde seyretti. Örneğin 20. asrın başlarında Irak Kürdistan’ında emperyalizmin aktörlüğünü yapan İngiltere’ye karşı savaşan Şeyh Mahmut Berzenci, İngiliz ordusuna ağır darbeler vurur. Nihayetinde Şeyh Mahmut ile İngiliz ordu komutanı müzakere için bir araya gelirler. Şeyh Mahmut, karşısındakinin bir kafir, bu özelliğinden dolayı da necis olduğunu söyleyip, komutanın elini havada bırakmamak için elini elbisesinin içinden uzatır. Bu şekilde eli komutanın eline değmez. İngiliz komutan, Şehy Mahmut’un bu hareketinden epeyce rahatsız olur. Görüşme sırasında Şehy Mahmut Berzenci’ye, “Efendi! Ne yaparsanız yapın! Irak’ın hepsini de ele geçirseniz uluslararası güçler sizin kaderinizi oluşturacak yapıyı çoktan tayin ettiler. Sonunda onların programına uymak zorunda kalacaksınız. Boşuna kendinize eziyet etmeyin” der.
Bosna’da da benzer bir gelişmeyle karşılaşıyoruz. Sırplar Bosnalı Müslümanları katliamdan geçirirken, Emperyalist güçler Müslüman kıyımını sessizce izlemekle yetiniyorlardı. Avrupa’nın ortasında o kadar masumun canı yandığı halde kimsede en küçük bir kıpırdama bile görülmüyordu. Ancak zamanla Müslümanlar toparlanıp silahlanınca ve Sırpları sıkıştırıp topraklarından atmaya başlayınca, sessizlik bozulmaya başladı. Savaş üstünlüğünün Müslümanlara geçtiğini, Sırpları ağır bir yenilginin beklediğini gören emperyalist güçler müdahalede bulundular. Müslümanların savaşmakta kararlı olduğunu, boyun eğme gibi bir durumlarının olmadığını gören ABD ordu komutanı, Müslüman savaşçıların komutanıyla görüşür. Görüşmede Bosna ile ilgili projenin hazırlandığını ve gerekli kararın verildiğini, Bosna’nın tümünü alsalar bile verilen kararı kimsenin değiştiremeyeceğini, aksi takdirde NATO’nun Müslümanlara karşı müdahale etmek zorunda kalacağını bildirir.
Kemalist rejim 90 yıl boyunca Kürdlere zulmetti. Ancak Kürdlere zulüm ortamını hazırlayan Emperyalist güçlerden başkası değildi. Cumhuriyeti kuran Kemalistlerin o günkü şartlarda Kürdlere bu kadar zulmü dayatma güçleri yoktu. Emperyalistler destek verince, Müslüman Kürdlere karşı yapılan katliamlara göz yumunca; Kemalistlerin önü açıldı. Emperyalist güçlerin dolaylı desteğini alıp katliamlara giriştiler.
Bugün kimi Avrupa ülke hükümetlerinin Kürdleri destekler mahiyette tutum sergiledikleri görülmektedir. Ancak bütün bunlar oyalamadan öteye geçemiyor. Kürdlerin İslami kimliklerinden ödün vermediğini görünce; ikiyüzlülükleri ve yalancılıkları belirgin bir şekilde su yüzüne çıkıyor.
Ülkede Kürdlerin en tabii hakları verilmemişse ve zulüm devam ediyorsa; bunun birinci sorumlusu Kemalist rejim, ikinci sorumlusu da emperyalist güçlerdir. Dünyadaki en küçük sorunlarla ilgilenen bu güçler, 90 yıl boyunca bir kerecik dahi olsa Kürdlerin sorunlarını gündeme getirmediler. Hoşlandıkları tek şey, ülkelerine sığınan Kürd çocuklarının kendilerine hizmet etmeleridir. Türkiye’nin Avrupa Topluluğuna girmesi için eline tutuşturdukları ıslahat programlarının arasında Kürdlerle ilgili tek bir maddenin bulunmaması; gerçek yüzlerini ortaya koymaktadır. Aynı sorun ülkedeki diğer Müslümanlar için de geçerlidir. Halkın büyük çoğunluğunun talebine rağmen başörtüsü sorununun devam etmesi, Müslümanların birçok haklarından mahrum bırakılması; emperyalist güçlerin içteki uzantılarının engelleme çabalarından başkasıyla izah edilemez.
Ülkenin vesayet rejiminden kurtulması zaruriyse, emperyalist güçlerin ülke üzerindeki hegemonyasının kırılması da zaruridir. Ülke üzerindeki emperyalist gölge kalkmadıkça temel sorunlar çözülemez. ABD, NATO ve AB, emperyalizmin üç ana kolu olarak Türkiye’nin damarlarına kadar nüfuz etmişler. Ülkenin bağımsız hale gelmesi, Kürd sorununun çözülmesi ve Müslümanlara dayatılan baskı ve zulümlerin sona erdirilmesi; Emperyalist hegemonyadan kurtulmayla mümkün olacaktır.
Hasan Yılmaz / Hürseda Haber