HÜDA PAR Genel Başkanı Sağlam: Yeni anayasa tartışmasız bir ihtiyaçtır
HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, yeni anayasanın tartışmasız bir ihtiyaç olduğuna işaret ederek, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini merkeze alan bir anayasa yapılması çağrısında bulundu.
HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, yaptığı açıklamada; Boğaziçi Üniversitesindeki olaylar, uyuşturucu müptelası gençlerin içler acısı durumu, İstanbul Sözleşmesi gibi sözleşmelerin tahribatı, kamu zamları ve yeni anayasa hazırlığı gibi iç gündemin öne çıkan konularını değerlendirdi.
Boğaziçi Üniversitesindeki olaylar
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki protestoların farklı bir mecraya taşındığına dikkat çeken Sağlam, rektör atamasını protesto etmek iddiasıyla başlayan olayların, toplumun inancına ve ahlaki değerlerine saldırıya dönüştüğünü belirtti.
Protestonun sapıklık savunuculuğuna dönüşmesini ve bu yönde faaliyet yürüten oluşumların boy gösterme alanı haline gelmesini rektör ataması ile ilişkilendirmenin mümkün olmadığını söyleyen Sağlam, "Bunun ötesinde; hızını alamayan sapkın grupların kutsallarımıza saldırmaları, kaotik bir ortam oluşturmak için toplumun tahrik edilmesinin amaçlandığını göstermektedir. Rektör atamasında bir hukuksuzluk veya usulsüzlük var ise, bunun eleştirilmesi, hukuk sınırları içerisinde protesto edilmesi veya itiraz edilmesi, toplumun en doğal hakkıdır. Ancak bu protestoları farklı amaçlar için kullanarak kaosa kapı aralamanın hak arama ile alakası olamaz." dedi.
"Üniversiteler bilim ve teknoloji merkezleri olmalı"
Sağlam, "Bununla birlikte kimi sözleşme ve mevzuatın sağladığı koruma kalkanı ile kendileri gibi düşünmeyen rektör, öğretim görevlisi veya öğrencilere tahammül etmeyen, üniversiteyi kendi sapkınlıkları veya ideolojileri için korunaklı bir kale olarak gören anlayışlara da müsamaha gösterilemez. Üniversiteleri bilim ve teknoloji merkezleri olarak tutmak başta hükümet ve YÖK olmak üzere; öğrencilerin, öğretim görevlilerinin ve bütün toplumun ortak sorumluluğudur. Art niyetli uluslararası kuruluşlar ile batı ülkelerinin sosyal, siyasal destek ve iktisadi fonlamalarıyla çocuklarımızı kendi çıkarları ve kokuşmuş zihniyetleri için kullanmalarına asla müsaade edilmemelidir." ifadelerini kullandı.
Gençlerin içler acısı durumu ve uyuşturucu
Manisa’nın Ahmetli ilçesindeki acı olayın adli tıp rapor sonuçlarına göre; üç gencin av tüfeği ile intihar ettiği, diğer bir gencin ise uyuşturucudan öldüğünün belirlendiğin hatırlatan Sağlam, yaşanan bu trajedinin, toplumu derinden sarstığını, gençliğin maruz kaldığı tehlikeleri bir kez daha gözler önüne serdiğine kaydetti.
Kanunlar ve eğitim müfredatının gençliği korumakta yetersiz kaldığına işaret eden Sağlam, "Neslimizin maruz kaldığı tehlikeleri bertaraf edebilmek için topyekûn bir mücadele ve selim bir akıl lazımdır. Soruna doğru bir teşhis konulmalı, asırlardan beri bizi ayakta tutan değerlerimizi küçümsemekten ve batının kokuşmuş değerlerine olan hayranlıktan vazgeçilmelidir." dedi.
"Eğitimin tüm kademelerinde makam ve kariyerden önce erdemli insan yetiştirmeye öncelik verilmelidir"
"Neslin emniyeti açısından en sağlam sığınak hiç şüphesiz huzurlu bir aile ortamıdır." diyen Sağlam, "Bu kapsamda aile kurumumuza zarar veren batıdan ithal yasa ve yönetmeliklerden vazgeçilmelidir. Uyuşturucu, içki, sigara gibi zararlı alışkanlıkları teşvik eden başta TV programları olmak üzere her türlü yazılı ve görsel yayınlar engellenmelidir. Kültürümüzle barışık, ifsat etmeye değil inşaya müteveccih programlar teşvik edilmelidir. Eğitimin tüm kademelerinde makam ve kariyerden önce erdemli insan yetiştirmeye öncelik verilmelidir. Bunun yanı sıra aile bağları zayıf ya da ailesi dağılmış, suça bulaşmış, şiddet eğilimli ve risk grubundaki bireylere yönelik psiko-sosyal destek hizmeti artırılmalıdır." ifadelerine yer verdi.
Yasalar toplumsal barış için konulmalıdır
Rektör ataması üzerinden sapkınlıklarının reklamını yapanların güç aldıkları temel kaynağın, İstanbul Sözleşmesi olduğuna işaret eden Sağlam, "Bir kanun, bir sözleşme toplumda kin ve düşmanlık üretmeye, bölmeye ve kutuplaştırmaya sebep oluyorsa onun düzeltilmesi veya feshedilmesi elzemdir. Yasalar, toplumsal barışı temin etmek ve hayatı kolaylaştırmak içindir. İstanbul Sözleşmesi birçok alanda toplumu ifsat etmektedir. Sözü edilen sözleşme, toplumumuzun ahlaki olarak tasvip etmediği, inancımıza ve insan fıtratına ters sapıklıklara koruyucu bir şemsiye teşkil ettiği görülmektedir. Boğaziçi üniversitesindeki gelişmeler bunu bir kez daha ortaya koymuştur. Rektör ataması üzerinden sapkınlıklarının reklamını yapanların güç aldıkları temel kaynak, İstanbul Sözleşmesidir. Toplumu bu kadar ifsat eden Sözleşme ve uzantısı mevzuat, ivedi bir şekilde gözden geçirilmelidir. Cinsel sapıklıklar için özgürlük sloganları atan, sembol ve flamalarını toplumun gözüne sokanlara destek olan lobi ve dernekler, bu sözleşmeden güç alarak toplumun değerlerine savaş açmaktadır. BM İnsan Hakları Komiserliğinin ve Amerika’nın sapkın provokatörleri alenen sahiplenmesi de mevzunun rektörlük ataması olmadığını göstermektedir. Toplum olarak, kapımıza dayanan büyük tehlikeyi görmek ve gerekli önlemleri almak zorundayız." dedi.
Kamu zamları, özel sektör zamlarından geri değil
Kamu zamlarını değerlendiren Sağlam, şöyle konuştu:
Gıda ve temel tüketim maddelerindeki aşırı artışların sorumluluğu büyük oranda özel sektöre mal edilirken, vergi, harç ve diğer ücret kalemlerinde devlet eliyle yapılan fahiş artışlar, özel sektörü aratır niteliktedir. 2020 yılı tüketici enflasyonu yüzde 14,60 olarak açıklandı. Merkez Bankasının 2021 enflasyon beklentisi ise yüzde 9,4’tür. Devlet eliyle yapılan zam oranlarında ölçü kabul edilen enflasyon oranları ortada iken bu oranların çok üzerinde zam furyası da devam etmektedir. Son olarak ÖSYM ücretlerine yüzde 29; elektrikli araçların ÖTV’lerine yüzde 10 ile yüzde 80 arası zam yapıldı. Aynı şekilde Avrasya tünel geçişlerine yüzde 26, Osmangazi köprüsüne yüzde 25, Yavuz Sultan Selim köprüsüne ise yüzde 21.9 oranında zamlar yapıldı. Buna rağmen geçiş kotaları için yüklenici firmalara astronomik fark ücretleri ödenmektedir. Yap-İşlet-Devret projeleri birer kara deliğe dönüşmüştür.Çevreci oluşu, enerji tasarrufu ve diğer avantajları nedeniyle diğer ülkeler elektrikli otomobilleri teşvik kapsamına alırken Türkiye’nin ÖTV oranlarını aşırı şekilde artırması düşündürücüdür. Pandemi sürecinin oluşturduğu ağır koşullarda kamu zam oranlarının bu denli aşırı olması, zor durumdaki halkın yükünü iyice ağırlaştırmıştır. Kötü ekonomi yönetimlerinin ağır faturalarının vatandaşa ödettirilmesinden bir an önce vazgeçilmelidir.
Yeni anayasa hazırlığı
Yeni anayasaya hazırlığı için de değerlendirmelerde bulunan Sağlam, "Sayın Cumhurbaşkanının dile getirdiği yeni bir anayasa söylemi, toplumda yıllardır var olan sivil bir anayasa beklentisini tekrar canlandırmıştır. Yeni anayasa, tartışmasız bir ihtiyaçtır. Ülkenin birçok köklü sorununun temelinde mevcut darbe anayasası vardır. Şimdiye kadarki bütün anayasalar, olağanüstü şartlarda ve askeri vesayet dönemlerinde hazırlandıkları için halkı öncelemekten ziyade statükoyu koruma amacına matuf oldular. Bu geleneğin bozulmasına da şimdiye kadar müsaade edilmedi. AK Parti, her ne kadar bu noktada büyük umutlar oluşturmuş ise de bunun karşılık bulmamış olması, AK Parti iktidarlarının oluşturduğu en büyük hayal kırıklığı olarak kayıtlara geçmiştir." dedi.
"Vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini merkeze alan bir anayasa, ülkenin en büyük ihtiyacıdır"
Yeni anayasanın nasıl olması gerektiğine dair görüşlerini sunan Sağlam, "Vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini merkeze alan bir anayasa, ülkenin en büyük ihtiyacıdır. Yeni bir anayasa yapılacaksa; toplumun tüm kesimleri bu anayasanın hazırlık sürecine dahil edilmeli, çoğulcu bir çalışma yürütülmelidir. Ortaya çıkacak metni bu ülkede yaşayan herkes sahiplenebilmelidir. Etnisite, dil, mezhep veya din ayırt etmeden vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini koruyan, inanç ve düşünce hürriyetinin korunmasına yönelik bütün önlemleri alan, ötekileştirmeyen ve bir medeniyet tahayyülü oluşturan anayasa, hepimizin özlemini duyduğu anayasadır." değerlendirmesinde bulundu. (İLKHA)