Yeni anayasa inananların hayati sorunlarına köklü çözüm üretmeli
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dile getirmesiyle birlikte yeniden gündeme gelen "yeni anayasa" çalışmaları ile ilgili Hukukçu Mehmet Yaman, inananların hayati sorunlarına köklü anayasal çözüm getirilmesi gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Cumhur İttifakı'ndaki ortağımızla bir anlayış birliğine varmamız halinde önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz." açıklamasının ardından gözler yeni yapılacak anayasa çalışmalarına çevrildi.
Kamuoyu, Türkiye'de yaşayan tüm kesimlerin ihtiyacını giderecek yeni anayasa için artık somut adım atılmasını istiyor.
Son günlerde tekrar gündeme gelen "yeni anayasa" ile ilgili İLKHA'ya değerlendirmelerde bulunan Araştırmacı-Yazar Avukat Mehmet Yaman, inananların hayati sorunlarına, köklü anayasal çözüm teklifini paylaştı.
"Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir"
Yaman, "Bilindiği gibi, ülkemiz insanları, istediği inanç sistemine sahip olabilirler ve bu, onların Anayasal 'temel hak ve özgürlükleri' arasında olup Anayasamızın 24/1'inci madde ve fıkrası, 'herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir' demek suretiyle, bu temel hak ve özgürlüklerini garantiye almıştır. Her dinin belli bir iman esası ve mensuplarının uygulamasını istediği temel ilkeleri vardır. Bu ilkelerin başında, inananlarının, inanç esaslarına uygun temel ibadet ve eylemlerini yerine getirmeleri yer almakta olup esasında yukardaki Anayasa metni, bunları temel bir hak olarak kabul etmiştir. Ancak ne var ki, dünya uygulamasında bu temel hak ve özgürlükler, zaman zaman ihlal edilerek çeşitli inanç mensupları, birtakım kıskaçlarla rencide edilmiş ve hatta inancının gereğini yaşayarak ibadet etme hakkı elinden alınmıştır. Acı bir gerçektir ki, diğer bazı dünya devletlerinde olduğu gibi, ülkemizde de Anayasamızın 24'üncü maddesi, inanç mensuplarının bu temel haklarını korumada, zamanı yakalayamayıp yetersiz kalmıştır." dedi.
Türkiye'nin kabul ettiği uluslararası sözleşmeler
Türkiye'nin altına imza koyduğu ve uygulamak zorunda bulunduğu uluslararası sözleşmelerden birkaç tanesini ve bu sözleşmelerin ilgili maddelerinde, bu problemin nasıl çözüldüğünü dile getiren Yaman, değerlendirmesinin devamında şunları aktardı:
1948 yılında kabul edilen, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 18'inci maddesi şöyle diyor:'Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din ya da inanç değiştirme özgürlüğünü ya da inancını tek başına ya da topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğretim, uygulama, tapınma ve ayinlerle göstermek özgürlüğünü de kapsamı içine alır.'
1950 yılında kabul edilen, İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasını İlişkin Sözleşmenin 9'uncu maddesi şöyle diyor:
'Her şahıs düşünce, vicdan ve din hürriyetine sahiptir. Bu hak, din veya kanaat değiştirme hürriyetini ve alenen veya hususi tarzda ibadet ve ayin veya öğretimini yapmak suretiyle, tek başına veya toplu olarak, dinini veya kanaatini açıklamak hürriyetini de içerir.'
1993 yılında kabul ettiğimiz, 22 Haziran 1993 tarihli Kopenhag Kriterleri'nin 9/4-5'inci madde ve fıkraları, şöyle diyor:
'Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, din ya da inancını değiştirme ve din ya da inancını bireysel ya da topluca, kamuya açık ya da özel olarak, ibadet, öğretim, uygulama ve dinsel görevlerin yerine getirilmesi yollarıyla, dışa vurma özgürlüğünü içerir. Bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen ve ortaklaşa kabul edilmiş uluslararası normlarla bağdaşanlardan başka, hiçbir sınırlamaya konu olamaz.'
1966 tarihli olup, bizde, 4 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren, Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin 18/1-2'nci madde ve fıkrası, aynen şöyle diyor:
'Herkes vicdan, düşünce ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, herkesin istediği dine ya da inanca sahip olması ya da bunları benimsemesi özgürlüğünü ve herkesin, ister tek tek, isterse başkalarıyla birlikte toplu olarak. Kendi din ya da inancını tapınma, uyma, uygulama, ya da öğretme bakımından, açık ya da kapalı biçimde ortaya koyma özgürlüğünü içerir. Hiç kimse, kendi seçtiği bir din ya da inanca sahip olma ya da bunu kabul etme özgürlüğünü zedeleyecek bir baskıyla, karşı karşıya bırakılamaz.
Yaman'dan yeni anayasayla ilgili öneriler:
Yeni Anayasa ile ilgili teklifini aktaran Yaman, "Teklifimiz: Yukarda metnini verdiğimiz, ancak altına imza koyduğumuz uluslararası sözleşmelerin yukardaki maddeleri karşısında eksik kalan ve uygulamada, Diyanet İşleri Başkanlığının 1980 tarih ve 77 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi, 'İslam inançlısı bir bayanın başını örtmesi zaruridir' olarak belirtilen dini göreviyle, ibadet saatleri gelince ibadetlerini yapma hususunda, çeşitli iktidarlar zamanında, dönemsel olarak çeşitli kamu kurumlarında sık sık yaşanan, inananların inançlarının gereklerini uygulama özgürlükleri açısından, Anayasamızın 24'üncü maddesinin 1'inci fıkrasına, mesela, Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin 18/1-2'nci madde ve fıkrası belirttiğimiz Kopenhag Kriterlerinin 4/1'inci madde ve fıkrasındaki 'Bu hak, herkesin istediği dine, ya da inanca sahip olması, ya da bunları benimsemesi özgürlüğünü ve herkesin ister tek tek, isterse başkalarıyla birlikte toplu olarak, kamuya açık, ya da özel alanlarda, kendi din ya da inancını tapınma, uyma, uygulama ve dinsel görevlerin yerine getirilmesi yollarıyla dışa vurma özgürlüğünü içerir. Bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen ve ortaklaşa kabul edilmiş uluslararası normlarla bağdaşanlardan başka, hiçbir sınırlamaya konu olamaz' yan cümleciklerinin eklenerek, bu ciddi problemlerin kökünden çözülmesi ve böylece, yukardaki uluslararası sözleşme maddeleriyle, Anayasamızın 24'üncü maddesinin uyumlu hale getirilmesi, hayatın olağan akışının ve çağdaş hukuk düzenlerinin kurallarının mevzuatımız ile, ülkemiz ve halkımıza uyarlanmasında gerekli olduğu kanaatimizi, saygıyla arz ederiz." ifadelerini kullandı. (İLKHA)