Mehmet Veysi Katan şehadetinin yıldönümünde unutulmadı
1990'lı yıllarda yaptığı infazlarla hafızalarda yer edinen JİTEM tarafından katledilen Şehid Mehmet Veysi Katan'ın şehadetinin üzerinden 28 yıl geçti.
Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde İslami hizmetlerinden dolayı hem PKK hem de o dönem derin devlet olarak bilinen FETÖ'cü polis ve JİTEM'in hedefi haline gelen Şehid Mehmet Veysi Katan, 27 Ocak 1993'te şehid edildi.
Şehadetinin 28'inci yıl dönümünde Şehid'in ahlakı, İslam davasına olan sadakati, şehadetinin öncesi ve sonrasında yaşanan gelişmeleri aktaran eşi Hatice Katan, o dönem çok büyük sıkıntılar yaşadıklarını belirtti.
Şehidin 1991 yılında, evlendikten yaklaşık 2 yıl sonra İslam davasıyla tanıştığını ve akabinde tamamen değiştiğini, gündüzleri oruçla geceleri ibadetle geçirdiğini belirten Katan, "O dönemlerde kayınpederim ve kaynanamla beraber kalıyorduk. Şehid, kayınpederimin vefatından sonra sakalını uzattı. İş olarak elbise satardı. Akşama eve geldiğinde ise bazı zamanlar akşamları dışarı çıkar ve geç gelirdi. Hatta elinden geldiğince akşam saatlerinde eve giriş çıkışlarını endişelenmesin diye annesine hissettirmezdi. Tehlike boyutunu kendisine hatırlattığımda bana 'Korkma ve rızkından endişe duyma. Unutma ki şehadet herkese nasip olmaz.' derdi." ifadelerini kullandı.
"Her duasında şehadeti isterdi"
Şehidin şehadete olan sevdasını anlatan Katan "Her zaman şehadeti arzulayan biriydi. O, gece namazlarına kalkıp şehid olmak için dua ederken ben yatağımdan kalkmaya üşenirdim. Çok ibadet ettiği noktasında kendisiyle konuştuğum da Allah ve Resulü'ne olan sevdasının büyüklüğünü bana aktarırdı. Hatta o kadar ibadet ve şehadet arzusu karşısında kendisinin şehid olabileceğini söylediğimde tekbir getirmiş, sevinmişti." dedi.
Şehadeti öncesi şehidlik emarelerinin belirdiğini söyleyen Katan, "Nitekim rüyasında da sokak ortasında vurularak şehid olacağını görmüştü. Açıkçası şehadet ismini ağzıma almaya korkardım. Çünkü İslam davasıyla tanışalı 2 yıl olmuştu ve şehadetin ne kadar yüce bir makam olduğunu bilmiyordum. Şu anda toplum gerçek manada şehadetin yüceliğini bilmiyor. Şayet bilselerdi herkes Allah'ın davasına baş koyardı." şeklinde konuştu.
"Bugün olduğu gibi o zamanlarda da İslam düşmanları vardı"
Şehadet günü evde ve dışarıda yaşananları aktaran Katan, "O zamanlar evimiz eski hastane yakınındaki tepedeydi. Eşimin arkadaşları kendisini evden çıkmaması konusunda uyarmışlardı. Uyarı üzerine 2 gün evde kaldıktan sonra ailenin iaşesi için çalışması gerektiğini belirterek evden çıkma kararı aldı. Ertesi gün onu uyandırmam gerekirken bilerek uyandırmadım. Çünkü dışarı tekin değildi. Bugün olduğu gibi o zamanlarda da sakallıları ve çarşaflıları sevmeyenler vardı, zarar veriyorlardı. Eşim evden çıkınca ben kahvaltı sofrasını toplamak üzere içeri girer girmez dışarıdan silah sesleri geldi. Aradan yarım saat geçtikten sonra komşum bana seslenerek telefondan arandığımı söyledi. Telefonda eşimin silahla vurulduğu haberini aldım." diye belirtti.
Katan, "O gün sabah evden çıkarken büyük oğlum da onunla beraber gideceği yere kadar eşlik etmek istedi fakat şehid buna izin vermedi. Vurulacağı endişesiyle çocuklarına zarar gelmesini istemiyordu. Benim ve çocuğumun ısrarıyla kabul etmek zorunda kaldı. Evden biraz uzaklaşınca eşim, oğlumdan, amcasının evine gitmesini istemiş. Oğlum Abdurrahman şehidin yanından ayrılıp caminin yanına gider gitmez silah seslerini duymuş ve 'babam' diye bağırarak sesin geldiği yöne doğru koşmuş. Olay yerine vardığında babasını vurulmuş vaziyette yerde, başında da polisleri görmüş." ifadelerini kullandı.
"Şehid, şehadetinden sonra da yanımızdaydı"
Şehadet sonrası yaşadıkları ilginç hadiselere dikkati çeken Katan, "Şehadetinden yaklaşık bir yıl sonrasına kadar da onun eve geliş-gidişini hissediyordum. Hatta hastalandığımda bana hastaneye gidip iğne yaptırmamı tavsiye ediyordu. Yani bu mucizeleri bizzat kendi gözlerimle gördüm." dedi.
Katan "Bir gün yine elektrik kontağından dolayı evin duvarlarında elektrik birikmişti. Elektrik tesisat ustası olan amcaoğlumu çağırdım, gelip yaptı. Ertesi günü arıza tekrarlanınca şehit kendisi geldi ve prizi onardı. Bana 'Endişelenme, duvarlar ıslak olduğundan dolayı bu sıkıntı oluşuyor. Duvardaki nem bittiğinde bu elektrik sorunu da kalmayacak.' demişti. Yani gerçek manada Allah yolunda öldürülenler ölü değiller, sadece hayat tarzları değişiyor." şeklinde konuştu.
"28 yıl boyunca dava arkadaşları bizleri yalnız bırakmadı"
Ev halkının da şahit olduğu bir hadiseyi aktaran Katan "Bir gün küçük kızım bana seslenerek 'Babam bize patates hazırlıyor'. dedi. Ninesi duyunca 'Baban nerede?' diye sordu. O esnada yerimden doğruldum. Kızım; babasının buzdolabının arkasına geçtiğini, buzdolabının arkasına baktığında ise göğe doğru yükseldiğini söyledi. Şehadetinden yaklaşık 15 gün öncesinde dolumunu yaptığı tüp 4 yıl boyunca bitmedi. Bu süre içerisinde elektrikli ocak veya közde yemek yapma gibi bir durumum da söz konusu değildi. Evimin tüm yemeklerini tüpte yapmama rağmen tükenmek bilmiyordu." diye belirtti.
Aradan geçen 28 yılı özetleyen Katan "Şehidin şehadetinden sonra eşimin dava arkadaşları bizlere sahip çıkmış, imkanları nispetinde ellerinden geleni yapmışlardı. Nitekim bugün de hiçbir talebimizi imkanları ölçüsünde bizlerden esirgemiyorlar. Bu konuda haklarını inkâr edemeyiz. Aradan geçen zamandan sonra çocuklarım büyüyüp evlendiler." ifadelerini kullandı.
Şehid Veysi'nin şehadeti anında yanında bulunan Şakir Sapuç ise "Şehid Veysi ile iş ortağıydık. Çok dürüst, güvenilir bir kişiydi. Birbirimize güvenimiz sonsuzdu. Bir gün sabah vakti evime geldi, beraber işe gidecektik. Kapımızın önünde silahla vurarak şehid ettiler. Saldırıyı yapan şahıs, iki eliyle tuttuğu silahını alarak olay yerinden uzaklaştı." dedi.
26 Haziran 1963 doğumlu olan şehid, 30 yaşında 4 çocuk babasıydı. (İLKHA)