Yakın gelecekte yaşanacağı öngörülen kuraklığa karşı acilen önlem alınmalı!
Küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı acil bir şekilde önlem alınması gerektiğini vurgulayan uzmanlar, kuraklık gibi tehlikelerin, Covid-19 salgınından bile daha önemli olduğuna dikkat çekiyor.
Dünyayı ve ülkemizi bekleyen büyük tehlikeler konusunda açıklamalarda bulunan Van YYÜ Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Faruk Alaeddinoğlu, dünyayı ve ülkemizi yakın gelecekte bekleyen küresel ısınma ve iklim değişikliklerine bağlı olarak yaşanacak su sorunlarına dikkat çekti.
Yeraltı sularının gittikçe tükendiği ve alarm seviyesine yaklaştığı ülkemizde, yağan yağışların yağdığı yılın bile su ihtiyacını karşılayamadığını belirten Alaeddinoğlu, meydana gelebilecek muhtemel su tehdidine karşı acil adımların atılması gerektiğini, aksi halde gelecekte çok daha büyük su sorunlarının yaşanabileceğini ifade etti.
Türkiye'nin orta kuşakta yer alan bir ülke olduğunu ve orta kuşakta yer almanın getirdiği bazı dezavantajların olduğuna dikkat çeken Alaeddinoğlu, bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin çok yağış alan bir bölge olmadığını belirtti.
Ülkenin bütününü düşündüğümüzde İç ve Orta Anadolu ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin az yağış aldığını, Karadeniz ve Akdeniz Bölgelerinde ise kıyı kesimlerinin dışında kalan bölgelerin çok yağış almadığını dile getiren Aleaddinoğlu, "Türkiye'de ve dolayısıyla dünyada küresel ısınma ile beraber artan bir sıcaklık etkisi var. Yani dünya sürekli ısınıyor. Bunun önüne geçmek için yapılan çalışmalar var. Ülkelerin özellikle son birkaç yılda attığı önemli adımlar var. ABD bu konuya çok mesafeli yaklaşıyordu. Bir önceki devlet başkanları şiddetle karşı çıkıyordu ama göründüğü kadarıyla önümüzdeki dönemde Çin dahil olmak üzere dünyanın hızlı gelişen ekonomileri başta olmak üzere ülkeler küresel ısınmayı ciddiye alıyorlar." dedi.
"Küresel ısınma Covid-19 pandemisinden daha önemlidir"
Küresel ısınmanın Covid-19 pandemi sürecinden çok daha önemli bir konu olduğunu ifade eden Alaeddinoğlu, bütün dünya için bunu söylemenin mümkün olduğunu belirtti.
Türkiye'de bu anlamda küresel ısınmadan en çok etkilenen ülkelerden bir tanesi olduğunu dile getiren Alaeddinoğlu,"Türkiye'de yağış miktarında bir artış yok ama ısınmada ciddi bir artış var. Dolayısıyla bu ısınmadaki artış her yıl Türkiye için negatif bir etki yapıyor" ifadelerini kullandı.
NASA'nın yayınladığı ve ülkelerin yeraltındaki su rezervlerini gösteren harita hakkında konuşan Alaeddinoğlu, şunları söyledi:
Bu haritaya baktığımızda Türkiye'nin önemli bir kısmının kırmızı olduğunu görüyoruz, yani alarm verecek düzeydedir. Bu da şu anlama geliyor; biz yüzey sularını çoktan tüketmişiz ve yer altındaki rezervlerimiz de giderek azalıyor, bu ciddi bir uyarıdır. Bu uyarı, önümüzdeki 10-20 yıl için tedbirler alın demektir. Aksi takdirde bütün ülke olarak susuz kalabilirsiniz. Su sorunu yaşayabilirsiniz. Bugünden bu sorunları görüp çözüm üretmezseniz, yeraltı su depoları oluşturup geleceğiniz rezerv etmezseniz, muhtemelen 20 yıl sonra bunları çözemezsiniz. Bu sorun için mücadele etmezseniz, başta içme suyu olmak üzere su konusunda ciddi sorunlar yaşarsınız. Yapılan tarım için gerekli olan su sorunu da çözülemez.NASA'nın yayınladığı haritanın zaten farkındayız. İç Anadolu Bölgesi'nde özellikle obruklar var. Toprakta bulunan su seviyesi aşağı doğru çekiliyor ki bu topraklar çöküyor. Bu şekilde karstik oluşumlar meydana geliyor. Bu da toprakta bulunan su seviyesinin ne kadar azaldığını gösteren bir durum.
"Doğu Anadolu Bölgesi nispeten daha avantajlı"
İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin 10 yıldır su sorunu yaşadığını belirten Alaeddinoğlu, "Bunlar içerisinde nispeten şanslı olan yine Doğu Anadolu Bölgesi. Çünkü yüksek bir bölge. Yüksek olmanın getirdiği bir avantajı var. Yüksek olunca buharlaşma oranı da nispeten azalıyor. Güneydoğu'daki buharlaşma ile doğudaki buharlaşma aynı değil. Karın da belli bir zamana kadar kalma durumu var. Bunlar da su kaynaklarını besliyor. Fakat bütün Türkiye'yi ele alacak olursak, Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda su sorunu yaşayacağını biliyoruz. Toplam su rezervlerinin önemli bir bölümünün Doğu Anadolu'da olduğunu biliyoruz. Doğu Anadolu'daki sular bazı nehirler vasıtasıyla Güneydoğu'ya ulaştığı için Güneydoğu çok yakın gelecekte, 10-20 yıl içerisinde Türkiye'nin yüzde yetmiş su rezervlerini elinde bulundurabilecek bir durumda. Diğer bölgelerin su rezervleri gittikçe azalıyor. İçme suyu sorunu ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkacak. İşte bu sene İstanbul'da ve Ankara'da ya da Bursa'da yaşadığımız sorunları yaşayacağız. Bu sorunların çözümü için adımlar atılması lazım. Bu sorunun çözümü için atılacak altyapı adımları da öyle sanıldığı gibi basit adımlar değil, ağır ve büyük meblağlar gerektiren yatırımlar. Bugünden bunların gerçekleştirilmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
"Yıl boyunca düşen yağışlar o yılın dahi su ihtiyacını karşılayamıyor"
Yıl boyunca düşen kar yağışların pek bir şey ifade etmediğini belirten Alaeddinoğlu, Van Gölü havzası ile ilgili şu ifadeleri kullandı:
Van Gölü havzasına gelecek olursak, aslında bu yayını bugün yapmamız çok daha önemli. Çünkü her yerde kar var, dolayısıyla karın olduğu bir günde kuraklıktan bahsetmek çok zıt bir konu gibi görünüyor. Ama bu düşen yağışların çok bir anlam ifade etmeyeceğini, o yılı bile kurtaramayacağını lütfen artık herkes anlasın. Geçen sene yağan karların seviyesini biliyoruz. Hatta Van Gölü havzasında çığlara dahi sebep olduğunu biliyoruz. Ama yaz mevsiminde göldeki çekilmeleri ve akarsulardaki seviye çekilmelerini gördük. Demek ki bu düşen yağışlar çok bir anlam ifade etmiyor. Sadece o yılın nispeten belli bir kısmının su ihtiyacını karşılıyor. Dolayısıyla bizim daha uzun vadeli düşünmemiz lazım. Şu an yağan yağışın miktarı gerçekten çok az, belli yerlere lokal olarak çok yağmış olabilir ama bir bütün olarak düşündüğünüz zaman toplam yağışın istenen seviyede olmadığını bu yağışların ekim vaya kasım ayında düşmesi gerektiğini biliyoruz. Oysa ekim, kasım, aralık aylarında yağmayan yağışın şu an yağıyor olması inanın hiçbir şey ifade etmiyor. Önümüzdeki günlerde yağışın düşüp düşmeyeceğini de bilmiyoruz. Düşecek olan yağışın kar şeklinde düşmeme olasılığı da var. Bu yağışlar mesela mart ayına kayarsa yağmur şeklinde ve sağanaklar şeklinde olursa zaten hiçbir faydası olmayacak. Bütün bunları bir araya getirdiğinizde içerisinde bulunduğumuz Van Gölü havzası dahil olmak üzere, Türkiye'nin önemli bir kısmı inanın yakın gelecekte hem içme hem de kullanma suyu sıkıntısı ile karşı karşıya gelecek, bundan kaçış yok. Yapılması gereken tek şey var. 'Bu sorunlar olacak mı olmayacak mı?' polemiğine girmeden 'Evet olacak' deyip ona göre tedbirler geliştirmek ona göre formüller oluşturmak gerekir. Bununla ilgili dünyanın geliştirdiği, benzer durumu yaşayan birçok ülkenin yöntemler geliştirdiğini biliyoruz. Bizim de kendi şartlarımızı ortaya koyup yeni yaklaşımlar geliştirmemiz ve formüller üretmemizin zamanı gelmiştir.
"Van Gölü havzasının kapalı bir havza olması dezavantaj"
Alaeddinoğlu, "Bir de buranın şöyle bir dezavantajı var. Burası kapalı bir havza. Doğu Anadolu'nun bütün suları Güneydoğu'ya gidiyor. Buradaki sular Güneydoğu'yu besliyor. Güneydoğu'daki su sorunu çok yüksek ama Doğu Anadolu'daki yağışlar oraları besliyor. Fakat Van Gölü havzası kapalı bir havza, buraya dışarıdan su getirmeniz çok zor hatta imkânsız gibi, bunu yapamadığınız için de bu havzaya düşen yağışı yönetmeniz gerekecek. Yani bu havzaya düşecek yağış miktarının içme ve kullanım suyunu karşılaması gerekiyor. O yüzden burası su sorunuyla karşılaşırsa açık havzalardaki gibi yönetemezsiniz, kontrol edemezsiniz ve dışarıdan su getiremezsiniz. Kapalı havzaların havza yönetimleri tarafından ele alınması ve yönetilmesi gerekiyor. Gelecekte oluşacak su sorunu problemlerinin önüne geçilmesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.
"Gelecekte yeraltı suları bile kalmayabilir"
Dünyanın bugün küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliği dediğimiz sürecin içerisinde bir yere doğru savrulduğunu dile getiren Alaeddinoğlu, "Sürekli buzulların eridiği denizlerdeki su seviyesinin arttığı bir tramva yaşıyoruz. İstanbul için su seviyesi ile ilgili zeminin tuzlu suyun daha da yukarılara doğru çıktığı ifade ediliyor. Dolayısıyla yer altındaki suları kullanma olanağı bile ortadan kalkacak. Açık kıyılardaki kentler için belki böyle bir sıkıntı da ortaya çıkacak. Tabii bunlardan önce özellikle akarsularımızı ve buna ilişkin havzalardaki su yönetimini ele alıp çözümler üretmek durumundayız. Aksi takdirde sorunu doğrudan karşımızda göreceğiz ve çözüm üretmek o an mümkün olmayacak" şeklinde konuştu.(İLKHA)