• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
İrademin Neresindeyim
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İnsan bütün bu nimetlere karşı Allah’a şükretmeyi ihmal etmemelidir. İlim ve irade sahibi olmak başlı başına Allah’ın kullara olan bir nimetidir. Bu nimetlere şükrün gerekliliğini anlamamız gerekir.
İnsanın sahip olduğu ilim; sonsuz bir ortamda sınırları ve çapı belli olan o sınırın dışına çıkılamayan bir daire gibidir. Bu dairenin içerisinde bulunduğu sonsuz ortam, başı ve sonu belli olmayan ve zerreden küreye her şeyi kuşatmış olan genişlik ise Allah’ın ilmini temsil eder.
İnsanın ilk ve en büyük ödevi, kendisine verilen akıl nimetiyle ona vereni tanıması ve on yaklaşmaya çalışmasıdır. Böylece kendisine verilen bu nimete şükretmiş olacaktır. İnsan Allah’ın (c.c) varlığı ve birliği ancak Allah’ın ona verdiği ilim dairesinde kavrayabilir. Eğer farklı yorumlar yaparak buna zıt görüşler ortaya koymaya çalışmışsa bu ona verilen ilmin gayesinin farklılığından değil, bilakis ilim dairesinin sınırlarına dayandığından çaresizce ve hikmeti bilmeden fikirlerini ortaya koymasındandır.
Eğer insan akli iradesini doğru ve Allah’ın dilediği gibi kullanırsa bu, onu imanın derinliklerine götürecektir. İnsan kendisine verilen iradeyi istediği yönde kullanmakta kendi çapında serbesttir. “Kendi çapında” diyorum çünkü insan için irade de tıpkı ilim gibi sınırları olan bir yetidir. İnsanın cüzi iradesini çevreleyen ve bu irade üstünde irade sahibi olan külli irade vardır. Bu irade tamamen Allah’ın emrindedir. İradeyi doğru kullanmak şüphesiz ki insanı kurtuluşa götürecektir. Hayatın hemen hemen her anında, insanın önüne seçimler çıkar. Bu seçimler doğrudan insanın hayatını etkiler.
Küçük bir örnek olarak; kişinin evine giden iki yoldan birisini kullanması, bunlar arasında bir seçim yapma hakkına sahip olması, onun iradesine bağlı olan bir şeydir. Bu iki yoldan Allah’ın razı olduğuna yönelmesi onun akli iradesidir. Bu yolun engelli olmasına rağmen seçilmesi aklın bir üst mertebesi olan hikmetin devreye girmesidir. Bu konunun daha da netleşmesi için Hz. Musa’nın Hızır (a.s) ile yolculuğu misal olarak sunabiliriz. Yolculuk esnasında Hızır (a.s)’ın yaptığı davranışlar Musa (a.s) tarafından tuhaf algılanıyor fakat yolculuktan sonra bu işlerin hikmetini ortaya çıkması her şeyin gerçek yüzünü ortaya koyuyor.
Bize verilen ilmi ve iradeyi Allah’ın dilediği gibi kullanırken önümüze çıkan hikmetleri kavrayamamamız sahip olduğumuz ilmin sınırlı olduğunu belirtir. Allah aklı, ilmi ve iradeyi kendisini razı olduğu dava üzerine kullanmamızı nasip etsin.

Amin.

Haftanın yazısı

Muhammed Bahar / Konya / Yaş:17

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir