• DOLAR 34.556
  • EURO 36.554
  • ALTIN 2927.333
  • ...
28 Şubat`ın İzleri Halen Devam Ediyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Emekli Diş Tabip Albay Kemal Mete, 28 Şubat post-modern darbe sonrasında eşinin başörtülü olması, namaz kılması nedeniyle Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararıyla ordudan atıldı. Eşinin başını açması için 3 yıl boyunca baskı, zulme ve ayrımcılığa maruz kalan Kemal Mete, sözlü olarak eşinin başını açmasını isteyen komutanına, "Komutanım siz Rizelisiniz. Annenizin başı da kapalı. Kendisi bir başka erkeğin yanında başını açar mı, açtı mı" diye sorduğunu, komutanın da, "Annemin başını kesseniz yine açmaz" diye cevap verdiğini söyledi.

28 Şubat post-modern darbesi söylendiği gibi bin yıl sürmedi. Ama bıraktığı acıların izleri insanlarda hala yaşamaya devam ediyor. O dönemde yaşadığı baskı ve zulmü unutamayan emekli Diş Tabip Albay Kemal Mete, YAŞ kararları sonucu irticacı suçlamasıyla ordudan atılanlardan birisi. Anayasa`daki değişiklik sonrasında mağduriyeti giderilen emekli Albay Mete, post-modern darbeyi yapanların, bunun bin yıl devam edeceği açıklamalarını hatırlatıyor. Hukuksuzluk yaparak insanları mağdur eden ve bin yıl etkisinden bahsedenlerin bugün adalet karşısında hesap verdiğini ama zulüm, işkence, baskıların insanların hayatında hala dünkü gibi tazeliğini koruduğunu anlatıyor.

28 Şubat döneminde Diyarbakır Asker Hastanesi`nde diş bölümünün başkanı alarak görev yapan Kemal Mete, 2000 yılında Ankara GATA`ya tayini çıktı. Burada göreve başlar başlamaz YAŞ kararıyla ordudan atıldı. Başörtülü olan eşi ile ilgili sürekli komutanlarından yazılı ve sözlü olarak başörtüsü açması, çağdaş kıyafetler giymesi talimatlar alan Mete, bu süreçte akla hayale gelmeyen sistematik baskılara maruz kaldı. Diyarbakır`daki askeri hastanede gün boyu çok sayıda diş tedavisi yapan Mete, kendisi ile ilgili disiplinsizlik, emre itaat etmeme gibi suçları işlediğine dair tutanak tutulmak istendi. Bunun için her gün baskıya maruz kaldı.

Hatta meslektaşı ve komutanı olan hastane başhekimi dişçi koltuğunda tedavi sonrasında ağız yıkamak amacıyla kullanılan kreşuardan (lavabo) bile kültür örnekleri aldırmaya kadar gitmiş. O günleri hiç unutamadığını aktaran Kemal Mete, "Diş kliniği şefiydim. O zaman bütün aletlerimizden kültür örneği alınırdı. Mikrop taraması yapılırdı. Bu normaldi. Sonuçta hiçbir sorunda olmazdı. Ama öyle bir şey oldu ki, hiç aklımıza gelmeyecek uygulama ile karşılaştı. Başhekim, hastanın tükürdüğü, ağzını yıkadığı kreşuardan bile kültür örneği aldırdı. Mikrop taraması yaptırdı. Suç konuma düşürmek için bunu yaptırdığını biliyorduk. Oradan alınan kültür örneklerinde bile istenilen oranda mikroorganizma çıkmadı ve ceza almadım. Hatta başhekim, laboranta çıkan sonuçlarla ilgili kızdığına şahit olduk. Sonuçların nasıl temiz çıktığını ben bile anlayamadım. Eğer istedikleri olsaydı disiplinsizlik, görevimi yapmama ve benzeri tutanaklarla YAŞ kararına gerek kalmadan ordudan uzaklaştırılacaktım" diyerek yaşadıklarını anlattı.

Özel bir hastanede diş hekimliği mesleğini sürdüren Kemal Mete, 28 Şubat`ta dindar olmanın adının irtica olarak nitelendirildiğini ve irticacı yani dindar avına çıkıldığını söyledi. Türk Silahlı Kuvvetleri`nde çalışmayı onur duydukları bir kavram olarak algıladıklarını ama ordudan uzaklaştırılmanın onursuzluk olduğunu ifade ediyor. Onursuzluk hiçbir şey yapmadıklarını sadece dindar olmalarının suç olarak görüldüğünü dile getirdi. İnsanlara neden uzaklaştırıldığını anlatmakta zorluk çektiklerini de hatırlatarak, kimsenin dindar olmaktan dolayı atıldıklarına inanmadığını, kötü bir suç işledikleri için ordudan atıldıkları gözüyle bakıldıklarını ifade etti.

"4 YIL SONRA PERSONEL YÜZBAŞI EVİMİZE HOŞGELDİN ZİYARETİNDE BULUNDU"

28 Şubat post-modern darbesini 2000`li yıllarda iliklerine kadar hissetmeye başladıklarını aktaran Kemal Mete, Diyarbakır`da göreve başladıktan tam 4 yıl sonra personel şubenin müdürü olan yüzbaşının evlerine "hoş geldin" ziyaretinde bulunduğunu belirtti. Ev ziyaretleriyle insanların yaşamlarının fişlendiğini hatırlatan Mete, ziyaretin amacının da evdeki durumu, eşinin başörtüsü ve evdeki kitaplara bakmak olduğunu anlattı. Ev ziyaretinin de rapor haline getirilerek, çocuklarının ne giydiğini, hangi okula gittiğini, evde duvarda nelerin asılı olduğu gibi birçok bilginin yer aldığını bildiğini söyledi.

"ANNEM BAŞINI KESSENİZ AÇMAZ"

Kemal Mete, yazılı ve sözlü emirlerle eşinin başını açmasını isteyen hastane başhekimi ile yaptığı bir konuşmayı da paylaştı. Mete, sözlü olarak eşinin başını açmasını isteyen komutanına, "Komutanım siz Rizelisiniz. Annenizin başı kapalı. Kendisi bir başka erkeğin yanında başını açar mı, açtı mı" diye sorduğunu, komutanın da, "Annemin başını kesseniz yine açmaz" cevabını verdiğini anlattı. Bunun üzerine, "Siz de benden böyle bir şey istiyorsunuz. Biz bunu yapamayız" dediğini nakleden Mete, "O zaman komutan, arka tarafında duvarda asılı olan dönemin üst düzey komutanların fotoğraflarını göstererek, `ben istemiyorum, onlar istiyor` cevabını verdi" diye konuştu.

"ORDUDAN ATTIKLARI YETMİYORMUŞ GİBİ SİVİLDE DE İŞ BULMAMIZI ENGELLEDİLER"

Emekli Albay Mete, 28 Şubat`ta astsubay, subay ve sivil memur birçok insanının dindar olmaktan dolayı ordudan atıldığını hatırlatarak, bu insanların sivil hayatta bile takip edildiğini belirtti. Asgari ücretle iş bulan insanların, işten atılması için komutanların ellerinden geleni yaptığını ifade etti. Birçok işyerinin, baskılar üzerine, işe aldıkları YAŞ mağduru ya da disiplin kararıyla atılan insanları hemen çıkardıklarını aktardı. Mete, Anayasa değişikliği sonrasında YAŞ kararıyla ordudan atılanlara hakların iade edildiğini ama disiplinsizlik suçundan, dindar oldukları için ordudan atılanların halen mağdur olduğu ve haklarının iade edilmediğini söyledi.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir