Kaza orucu bulunanların bilmesi gereken "11 Mesele"
Fetva Kurulu, Ramazan ayı orucunun yanı sıra adak, kefaret ve fidye gibi önce tutulup çeşitli nedenlerden dolayı bozulan oruçlar hakkında bilgilendirmede bulundu.
İTTİHADUL ULEMA Fetva Kurulu, "Kaza orucu bulunanların bilmesi gereken '11 Mesele" başlığı altında, şu ifadelere yer verdi:
Kaza orucu denildiğinde daha çok Ramazan ayında tutulmayan oruçlar akla gelmektedir. Vaktinde tutulmayan bu oruçların sonradan kaza edilmesi farzdır. Yalnız bunun dışında adak, kefaret ve fidye gibi, önce tutulup çeşitli sebeplerden dolayı bozulan oruçların da kazası olabilir.
• Orucun geçerli olmasının şartlarından biri de hiç şüphesiz niyettir. Kaza orucu tutan kimsenin hangi orucu kaza ettiğini belirtmesi gerekir. Çünkü kaza, Ramazan ayına ait olabileceği gibi; adak, kefaret ve fidye gibi daha önce tutulup çeşitli sebeplerden dolayı bozulan oruçlar için de olabilir.
• Bütün oruç çeşitlerinde niyetin başlangıç vakti akşam ezanından sonrasıdır. Şafii mezhebine göre ister eda olsun ister kaza, tüm farz oruçlarda niyetin son vakti imsak yani sabah ezanından öncesine kadardır. Hanefi mezhebine göre vaktinde tutulan Ramazan orucu ve belirli bir vakitte tutulmak üzere belirlenen adak oruçlarında zevâl/öğle vaktine kadar niyet getirilebilir. Ancak bütün kaza oruçlarında -Şafiilerde olduğu gibi- imsak vaktinden önce muhakkak niyetin getirilmesi gerekir.
• Kaza dâhil olmak üzere bütün oruç çeşitlerinde yanlışlıkla bir şey yiyip içmek orucu bozmaz. Bu durumda kişi orucuna kaldığı yerden devam eder. Ancak oruçlu olduğunu hatırlar hatırlamaz ağzındakini dışarıya atmalıdır. Eğer hâlâ yemeye devam ederse orucu bozulur.
• Bir kimse orucunun bozulduğuna kanaat getirip yiyip içmeye devam ederse ve daha sonra yaptığı şey nedeniyle aslında orucunun bozulmadığını öğrenirse orucu geçersiz sayılır. Bugünü sonradan kaza etmesi gerekir.
• Kaza oruçları geciktirilmeksizin yıl içerisinde tutulmalıdır. Şafii mezhebine göre -hastalık olmaksızın- kazanın bir sonraki Ramazan ayına kadar geciktirilmesi kişiyi günahkâr yapar. Hanefi mezhebine göre kazayı geciktirmemek müstehap olmakla birlikte ertelenmesi kişiyi günahkâr yapmaz.
• Kazasını bir yıl erteleyen kimse Şafiî mezhebine göre ayrıca bir de fidye vermelidir. Bu fidye yıl geçtikçe katlanır. Hanefi mezhebine göre geciktirme nedeniyle fidye gerekmez; her ne zaman tutarsa tutsun sadece kaza borcunu yerine getirmesi kâfidir.
• Kaza orucunu tutmadan vefat edenler bıraktıkları mallardan fidye verilmesini vasiyet eder. Bir şey bırakmadıkları takdirde yakınlarının bu borcu ödemeleri farz değil müstehaptır.
• Hamile veya süt emziren kadın, oruç tuttuğu takdirde kendisine zarar gelmesinden korkarsa oruç tutmayabilir. Sonrasında sadece o günleri kaza yapar. Fakat kendisine değil de çocuğuna bir zarar gelmesinden dolayı oruç tutmazsa Şafii mezhebine göre kazayla birlikte ayrıca bir de fidye verir.
• Yukarıda zikredilen tüm fidye çeşitlerinin miktarı Hanefi mezhebine göre fıtır sadakası miktarı kadardır. Şafii mezhebine göre ise fidye, fıtır sadakasının dörtte biri (1/4) miktarındadır. Fidyenin para olarak verilmesi fakirler açısından daha evladır.
• Kaza orucunun kasten yeme-içme veya cinsi münasebet nedeniyle bozulması kefareti gerektirmez. Kefaret cezası sadece Ramazan ayına özel bir durumdur.
• Şafii mezhebine göre mürtet olan kimse Müslüman olduktan sonra kafir olarak kaldığı yıllar içerisindeki oruçların kazanı yapmalıdır. Hanefi mezhebine göre kâfir kimse ibadetle sorumlu değildir. (İLKHA)