• DOLAR 34.583
  • EURO 36.021
  • ALTIN 3009.066
  • ...
 AYM’den önemli karar: 'ÇIPLAK ARAMA' HAK İHLALİ
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

HABER MERKEZİ

Anayasa Mahkemesi (AYM) polis merkezinin çay ocağında iki polisin çıplak aramasına maruz kaldığını belirten Rüya Ağdaş Sönmez'in başvurusunu görüşerek, "hak ihlâli" kararı verdi. İhlalin ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma başlatılmasını isteyen AYM kararında, “Polis merkezindeki çay ocağında tutulma sırasında kolluk görevlileri tarafından yapılan kötü muamele iddialarına yönelik etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle anayasanın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının usul boyutuyla ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Kötü muamele yasağının usul boyutuna yönelik ihlalin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın işlemlerinden kaynaklandığı anlaşılmıştır.” denildi.

“AYM’NİN ALDIĞI HAK İHALİ KARARI ÖNEMLİ”

AYM’nin aldığı kararın önemli olduğunu belirten HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Avukat Mahmut Şahin, “AYM’nin aldığı kararı iki yönden önemli buluyorum. Birinci nokta, Anayasa Mahkemesi’nin kötü muamele yapıldığı noktasında hak ihlali yapılmıştır tespiti.  İkincisi kötü muamele yasağına ilişkin etkin bir soruşturma yapılmamasından dolayı ihlal oluştuğunu belirtmiştir. Yani soruşturmayı yapan cumhuriyet savcılığının detaylı etkin bir soruşturma yapmadığını belirtiyor. AYM,  Anayasanın 17. Maddesinde tanımlanan etkin soruşturma maddesinin ihlal edildiğini belirterek başvuru sahibinin hak ihaleline uğradığına karar vermiştir. Bu noktada cezaevleri ile ilgili arama yönetmeliği, emniyette gözaltına alma ve arama yönetmeliğinde yoruma açık bazı maddeler bulunmaktadır. Bu maddeler kötü ve art niyetli kişilere mahal verilmeyecek şekilde tekrar düzenlenmelidir.” şeklinde konuştu.  

ÇIPLAK ARAMA MADDESİ ÖNÜ AÇIK BİR MADDEDİR, ÖNÜ KAPATILMALIDIR”

“Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı ayrıca şu anlamda da önemlidir.” Diyen Mahmut Şahin, sözlerine şöyle devam etti: “Cumhuriyet savcılarının, özellikle gerek çıplak arama gerek işkence şeklindeki maddi ve manevi kötü muameleye ilişkin iddiaların cumhuriyet savcıları tarafından titizlikle soruşturulması gerektiği yönünde önemlidir. Ayrıca cumhuriyet savcılarının etkin soruşturma yapmaları hem de özellikle emniyet ve cezaevi memurlarının temel hak ve hürriyetleri çiğnemeyecek ve insanların onurunu zedelemeyecek şekilde uygulamanın yapılması gerektiği noktasında da önemlidir. Şu konuyu da vurgulamak isterim ki, ister cezaevleri ile ilgili arama yönetmeliği ve emniyette gözaltına alma ve arama yönetmeliğinde yoruma açık bazı maddeler bulunmaktadır. Bu maddeler kötü ve art niyetli kişilere mahal verecek şekilde hazırlanmıştır. 

Örneğin çıplak arama önü açık bir maddedir.  Maddenin içerisinde şüphe duyulduğu takdirde onurun zedelenmeyeceği bir şekilde çıplak arama yapılabilir şeklinde bir açıklama bulunmaktadır. Dolayısıyla gerek emniyette gözaltına alma ve arama yönetmeliğinde gerekse de cezaevleri ile ilgili arama yönetme ve yönergelerindeki bu aramalara ilişkin olan maddelerin somutlaştırılması ve keyfi muameleye mahal vermeyecek şekilde bir düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde bu maddeler açık, yoruma elverişli olmalarından dolayı kötü niyetli kişilere kötü sonuçlara sebep olma gücü vermektedir.”

Mahkeme kararındaki bilgilere göre Sönmez, 9 Ağustos 2016 tarihinde İstanbul Yenikapı’da bulunan Marmaray hızlı tren istasyonunun ana girişindeki polis arama noktasından geçerken, çantasını aramak isteyen kadın polis memuru Y.T. ile tartıştı. Sönmez daha sonra kadın polis memurları Y.T. ve S.K. tarafından İstanbul Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü Aksaray Şehit Vedat Ulusoy Polis Merkezi’ne götürüldü. Memurlar Sönmez’i polis merkezindeki çay ocağına götürüp burada bir müddet tuttu. Aynı polisler, adli muayene raporu almak için Sönmez’i Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürdü.

“BENİ ÇIRILÇIPLAK SOYUP ÇÖKÜP KALKMAMI İSTEDİLER”

Doktor muayenesi esnasında yanında kadın polislerden biri olduğu için kötü muameleye maruz kaldığını ve çıplak aramaya tabi tutulduğunu söyleyemeyen Sönmez, daha sonra Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Sönmez başvurusunda şunları dile getirdi: “Daha sonra polis merkezine bu polislerle beraber geldik. Burada çay ocağında üst aramamı yapmak için, Y.T. ve S.K. isimli polisler, beni polis merkezinin çay ocağına soktular. Kapıyı kilitlediler, beni aralarına aldılar. Y.T. isimli polis memuru beni saçımdan çekip yere düşürdü. ‘Şimdi bakalım ne yapacaksın, vatan haini’ diyerek bana hakaret etti. Sonra beni Y.T. ayağa kaldırdı, S.K. isimli polis memuruna ‘Ben tuttum’ diyerek ‘Vur hadi’ dedi. Bunun üzerine S.K. bana vurmadı ama Y.T. isimli polis tutmuş olduğu kollarımı bırakarak, yüzüme tokat attı. Daha sonra hıncını alamayıp, ‘Üstünü arayacağız’ diyerek, benim çırılçıplak soyunmamı istedi, ben de soyundum. Daha sonra iki bayan polis çırılçıplak vaziyette çöküp kalkmamı istediler, bunu bana seri halde yaptırdılar. Benim bu olaydan sonra bacaklarım tutmaz hale geldi. Bana ikisi de ‘Hadi bakalım sporunu da yapıyorsun’ dediler. Bu sırada ben çay ocağında çığlık atarken dışarıdan sesini duyduğum bir polis memuru, Y.T.’ye, ‘İşin ne zaman bitecek?’ dedi. Daha sonra bu bayanlar beni doktor raporu için Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürdüler. Burada Y.T. isimli bayan tek başına doktora muayene oldu, buna rağmen ben S.K. isimli polis memuru ile muayeneye girdim ve bu polis yanımda olduğu için de tekrar başıma bir şey gelir korkusu ile bir şey anlatmadım. Daha sonra da gerekli ifade için polis merkezine getirildim. Burada telefonla görüşmeme de bu iki bayan polis müsaade etmedi. Ben tekrar kendim için adli rapor almak istiyorum. Ben bu olayla ilgili olarak bana hakaret eden, şiddet uygulayan Y.T. ve S.K. isimli polislerden davacı ve şikayetçiyim. Uzlaşmak istemiyorum.”

SAVCILIK, “YETERLİ KANIT YOK” DEDİ

Cumhuriyet Başsavcılığı, Sönmez’in şikayeti üzerine soruşturma başlattı. Savcılık şüpheli polisler Y.T. ve S.K. hakkında, “çantasını ve üzerini aratmayan müştekiye orantılı güç kullanılıp, polis merkezine getirilip aramasının yapıldığı, zor kullanma yetki sınırını aşmadıkları, arama sırasında müştekiyi soyarak eziyet ettikleri, hakaret ve tehditte bulunduklarına dair kamu davasının açılmasına yeterli kanıtlar elde edilemediğinden, şüpheliler hakkında atılı suçlardan kovuşturmaya yer olmadığı” kararını verdi.

AYM, HAK İHLALİ KARARI VERDİ VE YENİDEN SORUŞTURMA İSTEDİ

Savcılığın kararından sonra Rüya Ağdaş Sönmez, avukatı aracılığı ile AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. AYM Birinci Bölümü, polis merkezindeki çay ocağında tutulma sırasında kolluk görevlileri tarafından yapılan kötü muamele iddialarına yönelik etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle anayasanın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının usul boyutuyla ihlal edildiğine hükmetti.

Kararda şöyle denildi: “Kötü muamele yasağının usul boyutuna yönelik ihlalin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın işlemlerinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Bu durumda kötü muamele yasağının usul boyutuna yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden soruşturma ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden soruşturma kararı verilerek Anayasa Mahkemesi’ni ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir soruşturma yapılmasından ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.”

Mahkeme şunlara hükmetti: "Açıklanan gerekçelerle; Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiğine, Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (İhlal kararı Savcılığın 2016/93481 numaralı soruşturma dosyasıyla ilgilidir.) gönderilmesine, 257,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine, Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına, Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."

Bu haberler de ilginizi çekebilir