• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Şehid Komutan Yahya Ayyaş kimdir?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Genç yaşında şehitler kervanına katılan büyük komutan Yahya Abdullatif Ayyaş, 22 Şubat 1966 tarihinde Batı Şeria'daki Rafat kasabasında yaşayan Filistinli bir ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya geldi.  

Yahya Ayyaş, 6 yaşında Kur`an-ı Kerim`i hıfzetmeye ve İslami ilimleri okumaya başladı. Gerek Kur`an hıfzı ve gerekse İslami ilimleri öğrenmedeki üstün başarısı dolayısıyla Kudüs Vakıflar Müdürlüğünce kendisine üstün başarı sertifikası verildi.

Bir yandan özel İslami eğitimle Kur`an-ı Kerim`i hıfzederken ve dini ilimleri öğrenirken diğer yandan da liseden mezun oldu. Beir Zeit Üniversitesi`nin Elektrik Mühendisliği bölümüne kaydolup, 1991 yılında bu bölümden mezun oldu.

Üniversite öğreniminde de üstün başarısıyla dikkat çeken Yahya Ayyaş, üniversiteden mezun olduktan sonra yüksek lisans ve doktora yapmak amacıyla yurt dışına çıkmak istedi ancak siyonist işgal rejiminin engeline takıldığı için Filistin'i terk edemedi.

Mezun olduğu yıl olan 1991`de amcasının kızıyla evlendi. Bu evlilikten doğan ilk çocuklarına sahabeden Berâ ibnu Mâlik (r.a.)'ın adına nispetle Berâ adını verdi. İkinci çocukları olan Abdullatif ise genç komutanın şehid edilmesinden iki gün önce dünyaya geldi.

Şehid Komutan Yahya Ayyaş, Filistin toprakları üzerindeki işgalin Kudüs’ün kuzeyinde yer alan Rafat köyüne kadar uzanması üzerine Filistin direniş hareketine katıldı.  Kısa süre içerisinde, HAMAS 'ın askeri kanadı olan İzzeddin el Kassam Tugayları içinde İstişhadi Eylemler Grubu'nun komutanı oldu.

Patlayıcılar konusunda uzmanlaşan Ayyaş, HAMAS ’ın bombalı saldırılarının mimarlarından biri oldu. 1993'ten şehadetine kadar siyonist işgal rejimine karşı gerçekleştirilen pek çok bombalı saldırının arkasındaki isimdi. El yapımı patlayıcılar geliştirdi ve HAMAS 'ın askeri kapasitesini artırdı.

Şehid edilmesinden bir ay önce işgal rejiminin güvenlik birimleri Ayyaş'ın eşi, kardeşi ve annesinin de aralarında bulunduğu yakınlarını, Ayyaş'ın yerini öğrenmek için alıkoydu.

İşgal rejimi için arananlar listesinin en başında yer alıyordu. Ancak uzun süre yakalanamaması kendisine efsane bir şahsiyet kimliği kazandırdı.

İşgal rejimi istihbaratına kan kusturan "mühendis" lakaplı bu askeri deha, 340 siyonistin ölmesi ve bunun iki katı kadar sayıda işgalcinin de yaralanması ile neticelenen eylemlere imza attı. Yani son birkaç yıl içinde bu grup tarafından gerçekleştirilen ve siyonist işgalcilerin bellerini kıran başarılı eylemlerin çoğu onun tarafından planlanmıştı.

Bazen yaşlı bir Filistinli, bazen dindar bir Yahudi, bazen de silahlı bir Yahudi yerleşimci kılığında 5 yıl süreyle dolaştı. Bütün bir coğrafyayı cephe olarak görüp bir eyleme imza atabiliyordu.

Siyonist işgalciler, istişhadi eylemlerin komutanı Yahya Ayyaş'ı ele geçirmek için gösterdikleri çabayı hiç kimseye karşı göstermemişlerdi. Onun yerini belirleyebilmek için işgal altında tuttukları toprakları adeta didik didik arıyorlardı.

İşgal rejimi, onu altı büyük istişhadi eylemden sorumlu tutuyordu ki bu altı eylemde işgalcilere mensup toplam yetmiş siyonist öldürülmüş, en azından 340 kişi de yaralanmıştı. İşte bu eylemlerinden dolayı işgalciler beş yıldan beridir onun peşindeydiler ve onu "birinci derecede aranan kişi" ilan etmişlerdi.

Siyonist rejim iç istihbarat örgütü genel müdürü, bu göreve getirildiğinde birinci derecede hedefinin Yahya Ayyaş'ı ele geçirmek olduğunu açıklamıştı.

İşgal rejimi, onu ele geçirebilmek veya yerini tespit edebilmek için gerek siyonist işgalcilerden ve gerekse basit dünya menfaatleri için onların hesabına çalışan işbirlikçi casusları peşine takmıştı. Fakat yürütülen bütün yoğun arama çalışmalarına rağmen işgalciler ve işbirlikçileri geçen beş yıllık süre içinde onu ele geçirmeye muvaffak olamadılar. Bundan dolayı o gerek kendini sevenler arasında ve gerekse düşmanları arasında "efsane bir şahsiyet" kimliği kazanmıştı.

İşgalciler, onu ele geçirebilmek için çeşitli yollara başvurdular. Teslim olmaya zorlamak amacıyla ailesine baskı uyguladılar. Yaşlı ve şeker hastası olan annesini esir ederek, bir buçuk ay süreyle zindanda beklettiler. Daha sonra kardeşlerini alıkoyarak işkenceye maruz bıraktılar. İşgalciler bu konuda o kadar ileri gittiler ki, zaman zaman evini askeri kuşatmaya alarak günlerce kuşatma altında tutuyorlardı. Hatta bir keresinde küçük oğlu Berâ'nın kafasına silah dayayarak hanımından kocasının yerini söylemesini istedi ve söylememesi durumunda bu küçük çocuğu öldürecekleri tehdidinde bulundular.

Yaşlı babasını şiddetli şekilde dövdüler. Son aylarda da özellikle annesinin onunla görüşmesini engellemek amacıyla onu mecburi ikamete tabi tutuyor ve evinin civarındaki belirli bir bölgenin dışına çıkmasını engelliyorlardı.

Yahya'nın 58 yaşındaki babası Abdullatif şöyle anlatıyor: "İşgalciler, Yahya'nın yerini söylemediğimiz takdirde evimizi roketlerle yerle bir edecekleri tehdidinde bulundular. Evimize onlarca kez geldiler. Belli bir saatte de gelmiyorlardı. Bazen sabah, bazen öğle, bazen akşam saatinde, bazen gece yarısı geliyorlardı. Bazen bütün aile fertlerini dışarı çıkmaya zorluyor ve beni zorla içeri alarak Yahya'nın saklandığı yeri göstermemi istiyorlardı. Onun evde olabileceğinden ve beni yanlarına almadan içeri girip arama yapmaları halinde kendilerine silahla karşılık verebileceğinden korkuyorlardı. Bu yüzden beni böyle bir şeye karşı kalkan olarak kullanıyorlardı."

İşgal rejimi, Yahya Ayyaş'ı ele geçirmek için yürüttüğü arama çalışmalarında onunla ilişkisinin olabileceğinden şüphelendiği pek çok kişiyi alıkoydu.

Bütün istihbarat elemanlarına, işbirlikçi casuslara, işgalci askerlere ve diğer güvenlik görevlilerine onun fotoğraflarını dağıttılar. İşgalci askerler onu ele geçirmek amacıyla Batı Yaka bölgesinde baskın düzenlemedikleri köy bırakmamışlardı.

Yürütülen bütün bu çalışma ve beş yıl süren arama çalışmalarının sonunda gerçekleştirilen suikastın sadece işgalcilerin değil aynı zamanda işbirlikçilerin ortak bir operasyonu olduğunun mutlaka bilinmesi gerekir.

Yahya, bazen yaşlı bir Filistinli, bazen dindar bir yahudi, bazen de silahlı bir yahudi yerleşimci kıyafetine bürünerek beş yıl süreyle onları atlatmayı başarmıştı. Şehirlerde dolaşırken işgal rejimi plakalı ve üzerine "Golan halkıyla beraber!" "el-Halil, sonsuza kadar!" "Mesih'in gelişine hazırlanın!" gibi siyonist yahudilerin kullandıkları ancak değişik anlamlara çekilebilecek nitelikteki sloganlar yazılı bantlar yapıştırılmış arabalar kullanıyordu. İşgal rejimine bağlı istihbarat elemanlarının kullandıkları metotların aynısını Yahya Ayyaş onları atlatmak amacıyla kullanıyordu.

Onunla beraber bulunan arkadaşlarının anlattıklarına göre Yahya Ayyaş konuşmalarında kendisinin bir gün mutlaka şehid edileceğini sık sık hatırlatıyor ancak kendisinden sonra binlerce "mühendis" ve binlerce "Yahya" bırakarak göç edeceğini dile getiriyor ve: "Siyonistler karşısındaki savaşın yahudilerin tümü Filistin topraklarından çıkarılıncaya kadar devam etmesi gerekir" diyordu.

Onun planladığı ilk eylem, 16 Nisan 1993 tarihinde Gavru Ürdün bölgesindeki Mahula yahudi yerleşim merkezinde gerçekleştirilen istişhadi eylemdir. Bu eylemde siyonistlerden iki kişi öldürülmüş ve dokuz kişi yaralanmıştır. Aynı yılın ağustos ayında yine onun iki elemanının Batı Yaka'nın kuzeyindeki Kefer Balut geçidinde işgalci askerlerin üzerine otomatik silahlarla ateş etmeleri sonucu iki işgalci asker öldürüldü. Ocak 1994'te planladığı bir eylemde iki işgalci asker ağır şekilde yaralandı. 1994 yazında onun planladığı ve Afule'de gerçekleştirilen bir istişhadi eylemde 8 siyonist öldürüldü, 20'si de yaralandı. Tel Aviv'de gerçekleştirilen ve 22 işgalcinin ölümüne 50'sinin de yaralanmasına yol açan istişhadi eylemi de o planlamıştı. Yine onun tarafından planlanan ve 1995 başlarında Beyti Lid'de gerçekleştirilen bir diğer istişhadi eylemde 22 işgal askeri ölmüş onlarcası da yaralanmıştı. Altı işgal askerinin öldürüldüğü Kefâr Darum eylemini de o planlamıştı. Bunun dışında da birçok eylemin planlayıcısı odur.

İşgal rejimi, onu öldürebilmek için birkaç suikast gerçekleştirdi. Bunlardan Nablus'ta bir arabaya bomba konması sonucu gerçekleştirilen suikastta Ali el-Asi ve Muhammed Osman adlı arkadaşları şehid oldular. Ancak o patlamadan kısa bir süre önce işgalci askerleri yanıltarak onların gözetiminde binayı terk etmeyi başarmıştı. Sonra bir ara işgal rejimi istihbarat elemanları onun Gazze'nin Şeyh Rıdvan mahallesinde oturduğuna dair haberler aldılar. Bu haberler üzerine düzenlenen suikast sonucu o mahallede meşhur bir patlama olayı oldu. Gazeteler olayda ölenlerin arasında Yahya Ayyaş'ın da olduğunu yazdılar ancak daha sonra öyle olmadığı anlaşıldı. Ayyaş patlamadan birkaç saat önce Şeyh Rıdvan mahallesindeki evi terk etmişti.

Siyonsit işgal rejimi, ona yerli işbirlikçilerin yardımıyla suikast tertipleyebildi. Nihayet bu işbirlikçiler sayesinde Ayyaş`ın yeri tespit edilebildi.

Ayyaş'ın Gazze'de, çocukluk arkadaşı Usame Hamad'ın evinde kaldığını öğrenen siyonist işgal rejiminin gizli servisi Şin Bet tarafından, Hamad'ın amcası Kâmil Hamad ile iletişime geçti. Kâmil Hamad'ı kendine angaje eden Şin Bet, Ayyaş'a vermesi için ona bir cep telefonu verdi.

Şin Bet ajanları Kâmil Hamad'a, telefondaki böcek sayesinde Ayyaş'ı dinlemek için telefonu ona vermesini söylediler. Ancak telefon taşıdığı böceğin yanı sıra 15 gram RDX patlayıcı da bulunduruyordu. Kâmil Hamad telefonu, Ayyaş'ın düzenli olarak telefonlarını kullandığı yeğeni Usame'ye verdi.

5 Ocak 1996 sabahı Cibaliya mülteci kampında bulunan Ayyaş, babası tarafından arandı. Ayyaş, babasıyla konuşurken aniden bağlantı kesilir. Bunun üzerine her şeyden habersiz yeğen Hammad, içinde bomba bulunan telefonu Ayyaş`a vererek konuşmasını bu telefondan sürdürmesini teklif eder. Ayyaş bu durumdan şüphelenmez ve uzatılan cep telefonuyla konuşmaya başlar. Aynı anda üzerinde dolaşan siyonist rejimin uçağı Ayyaş'ın telefon konuşmasını komutanlığa aktardı. Telefondaki kişinin Ayyaş olmasının teyit edilmesinden sonra Şin Bet tarafından telefondaki patlayıcı ateşlendi. Patlamayla birlikte Ayyaş da şehid oldu.

Siyonist haber kaynakları haberi vermeye başlayınca Filistinliler buna inanmak istemedi. Ancak HAMAS olayı doğruladı. Cenazesine 250 bin kişi katıldı.

"Ayyaş" kelimesi Arapça'da çok yaşayan, hayat süren anlamına gelir. Kahraman komutan Yahya Ayyaş, Allah katında diri ve sonsuza kadar sürecek nimetler, ilâhi lütuf içerisinde hayat sürüyor inşallah. Yüce Allah onu, gerçekleştirdiği başarılı operasyonlardan sonra kendi katına alarak, sonsuz hayata kavuşturmuş ve ismiyle müsemma kılmıştır. (İLKHA)



Bu haberler de ilginizi çekebilir