HÜDA PAR: Türkiye, işgal rejimi ile ilişkileri normalleştirmekten vazgeçmeli
Türkiye’nin, işgal rejimi ile ilişkileri normalleştirme girişimine tepki gösteren HÜDA PAR lideri Sağlam, "Filistin direnişinin lehine bir duruş sergileyen Türkiye’nin ilişkileri normalleştirmesi, Filistin halkına ağır bir darbe vuracaktır." dedi.
HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, yaptığı açıklamada; Suudi Rejimine HAMAS’lı Müslümanları serbest bırakma çağrısı, UNICEF’ten tarihinin en büyük acil fon çağrısı, Çin ve Türkiye arasında ‘suçluların iadesi anlaşması’ ve Türkiye’nin, işgal rejimi ile ilişkileri normalleştirme girişimi gibi gündemin öne çıkan konularını değerlendirdi.
Suudi Rejimi HAMAS’lı Müslümanları serbest bırakmalıdır
HAMAS lideri İsmail Heniyye'nin, Suudi rejiminin yetkililerine Suudi zindanlarında tutuklu bulunan HAMAS yetkilisi Muhammet el Hudari ve oğlu ile diğer tutuklu Filistinlilerin serbest bırakılması çağrısında bulunduğunu hatırlatan Sağlam, HAMAS’ın üst düzey yetkililerinden Muhammet el Hudari ile birlikte yaklaşık 60 Filistinli, HAMAS üyesi olma suçlamasıyla Suudi rejiminin cezaevlerinde tutulduğunu belirtti.
Merkezi Cenevre'de bulunan Avro-Akdeniz İnsan Hakları Gözlemevi'nin eylül ayında, Suudi rejiminin bu Filistinlileri gerekçesiz bir şekilde gözaltında tuttuğunu açıkladığı ifaden Sağlam, "İçişlerine karışmadıkları, ülke güvenliğini tehlikeye atacak davranışlarda bulunmadıkları ve misafiri bulundukları bir İslam toprağında Filistinlilerin tutuklanmasının izahı yoktur. Siyonizmin işgal ve ablukası altında, her türlü zulüm ve katliama maruz kalan Filistinli kardeşlerimizin tutuklanması, Suudi rejiminin ihanetinin belgesidir. Bu durum, siyonizme hizmettir. Suudi yönetimi, siyonistleri memnun etme adına yaptığı zulümlerden vazgeçmeli ve Filistinli kardeşlerimizi derhal serbest bırakılmalıdır." dedi.
2021 yılı açlık yılı olmasın
BM’nin acil fon çağrısına dikkat çeken Sağlam, "Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu UNICEF’in ‘Krize yol açan salgınların çatışmalar, iklim değişikliği, afetler ve yerinden edilmelerle birleşmesi çocuklar açısından yıkıcı etkiler doğurabiliyor. Bugün COVID-19 ve diğer krizlerin bir araya gelerek çocukları sağlık ve refahtan yoksun bıraktı. Çocuk hakları bakımından acil bir durumla karşı karşıyayız…’ şeklindeki açıklaması basına yansıdı. UNİCEF Direktörü, 2021 yılının sonuna kadar 190 milyonundan fazlası çocuk olmak üzere 300 milyon insana temel hizmetlerin ulaştırılması için 6,4 milyar dolar tutarında acil fon çağrısında bulundu. Önceki yıla göre yüzde 35 daha fazla olan bu fon, UNICEF tarihinin en büyük acil fon çağrısı olma niteliğini taşıyor.
Dünya genelinde silaha yatırılan para yaklaşık 2 trilyon, kozmetiğe ayrılan para ise 200 milyar dolardır. Silaha yatırılan paranın sadece binde 3’ü dahi bu ihtiyacı karşılamaya yetecektir. Acil ihtiyaçlar için bu fonun tedarik edilememesi bir insanlık ayıbıdır. BM’nin bu çağrısına bütün ülkeler karşılık vermeli ve insanlık bu ayıptan kurtarılmalıdır." ifadelerini kullandı.
Çin ve Türkiye arasında ‘suçluların iadesi anlaşması’
2017 yılında Türkiye ile Çin arasında imzalanan Suçluların İadesi Anlaşmasının Çin tarafından onaylandığı söyleyen Sağlam, "Anlaşmanın Türkiye tarafında da yürürlüğe girmesi halinde Çin tarafından ‘terörist’ kabul edilen Uygur Türklerinin Çin’e iadesi söz konusu olacaktır. Çin’in Uygur Müslümanlarına yönelik asimilasyon politikaları defalarca belgelenmiş, eğitim kampı olarak lanse edilen işkence ve zorla çalıştırmanın yaşandığı toplama kamplarının görüntüleri defalarca kamuoyuna yansımıştır. Türkiye, Çin’in bu insanlık suçuna karşı çıkar endeksli bir politika yürütmekten vazgeçmelidir." değerlendirmesinde bulundu.
"Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ‘bugüne kadar Çin’in iade taleplerini kabul etmedik’ şeklindeki açıklaması önemlidir." diyen Sağlam, "Ancak anlaşmanın sadece ‘suçluların iadesi ile ilgili’ olduğu söylemi, Çin’in Uygurları potansiyel terörist kabul ettiği gerçeğini göz ardı etmektedir. Türkiye, Uygur Müslümanlarına yönelik asimilasyon politikasına rağmen bugüne kadar Çin’e karşı ciddi bir tepki bile ortaya koymamıştır. Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi halinde insan hakları ihlallerine ortak olma sonucu doğacaktır. Meclis, bu anlaşmayı onaylamamalı ve Çin’in zulümlerine ortak olmamalıdır." ifadelerini kullandı.
Türkiye, işgal rejimi ile ilişkileri normalleştirmekten vazgeçmelidir
Normalleşme girişimlerinin arttığı bir süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, İşgal rejimiyle istihbarat düzeyinde görüşmelerin gerçekleştiğini açıklamasına değinen Sağlam, "Cumhurbaşkanı’nın işgal rejiminin sadece üst düzey yöneticileriyle sorunlar yaşandığına ve yine bazı üst düzey isimlerin Mart ayında işgal rejimi ve Türkiye arasında ilişkilerin başlayabileceğine dair açıklamaları endişe vericidir. Bugüne kadar Filistin direnişinin lehine bir duruş sergileyen Türkiye’nin ilişkileri normalleştirmesi, Filistin halkına ve direnişe ağır bir darbe vuracaktır." dedi.
Sağlam son olarak şunları kaydetti:
"Türkiye, işgal rejimi ile ilişkilerini konjonktüre ve şahıslara endekslememelidir. Varlığını işgal ve soykırıma dayandıran işgal rejimi, gayrimeşru varlığını ABD’nin baskılarıyla İslam dünyasına kabul ettirmeye çalışmaktadır. Türkiye halkı ‘normalleşme’ girişimlerine karşıdır, Siyonist rejim ile yeniden normalleşmeye tepki göstermelidir. Türkiye’nin İşgal rejimini tanımaktan vazgeçmesine yönelik beklentilerin olduğu bir dönemde ilişkilerin yeniden normalleştirilmesinin tercih edilmesi, toplumda büyük bir hayal kırıklığı oluşturacaktır." (İLKHA)