Arabuluculuk uygulaması toplumsal barışa katkı sağlıyor
Adalet Bakanlığı tarafından yargının iş yükünün azaltılması ve adalet hizmetlerinin hızlandırılması için hayata geçirilen arabuluculuk uygulaması büyük bir ilgi görüyor.
Adalet Bakanlığı yaklaşık 8 yıl önce uyuşmazlıkları mahkemeye gitmeden çözmek için “Arabuluculuk” uygulamasını başlattı. İş hukuku ve ticari hukuktan doğan uyuşmazlıkların çözümünde yeni bir yol olarak devreye giren arabuluculuk uygulaması ile hukuk uyuşmazlıkları mahkemelere gidilmeden tarafların rızasıyla hızlıca çözüme kavuşuyor.
2013 yılında ihtiyari olarak başlayan arabuluculuk uygulaması iş uyuşmazlıklarında 1 Ocak 2018, ticari uyuşmazlıklarda 1 Ocak 2019 ve tüketici uyuşmazlıklarında ise 28 Temmuz 2020’den itibaren zorunlu olarak uygulanıyor.
Arabuluculuk uygulamasında bugüne kadar müzakeresi tamamlanan bir milyon 709 bin 976 dosyadan 1 milyon 169 bin 949’u anlaşma ile sonuçlandı. Başarı oranı ise yüzde 68 olarak gerçekleşti.
Arabuluculuk iş ve ticaret mahkemelerinin iş yükünü de azalttı. Yıllık ortalamalara bakıldığında 450 iş mahkemesinin ve 65 ticaret mahkemesinin bir yılda baktığı dosya, arabulucular tarafından kısa sürede çözüme kavuşturuldu.
İş uyuşmazlıklarında 2020’de müzakeresi tamamlanan 276 bin 597 dosyadan 145 bin 384’ü anlaşma ile sonuçlandı ve başarı oranı yüzde 53 oldu.
İş uyuşmazlıkları için uygulamanın başladığı 1 Ocak 2018’den bugüne kadar müzakeresi tamamlanan bir milyon 14 bin 132 dosyadan 614 bin 981 dosyada başarı sağlandı. 3 yılın toplam başarı ortalaması ise yüzde 61 olarak gerçekleşti.
Gaziantep Arabuluculuk Merkezi (GAMER) kurucularından Uzman Arabulucu Avukat Serdar Serçe, arabuluculuk sisteminin ayrıntılarını ve hayata geçirilmesi planlanan “Aile arabuluculuğu” ile ilgili İLKHA’ya değerlendirmelerde bulundu.
2013 yılında ihtiyari olarak başlayan arabuluculuk uygulamasında son 3 yılda önemli başarılar elde edildiğini belirten Serçe, arabuluculuk uygulamasının toplumsal barışa çok ciddi katkı sağladığını söyledi.
Arabuluculuk uygulamasının taraflar arasındaki hukuki anlaşmazlıkların mahkemelere başvurulmadan çözülmesini amaçlayan bir uygulama olduğunu belirten Serçe, arabuluculuk uygulamasının toplumun kabul ettiği ve yabancısı olmadığı bir uygulama olduğunu ifade etti.
Serçe, Adalet Bakanlığı tarafından hukuk sistemine kazandırılan arabuluculuk uygulamasının iş, ticari ve tüketici uyuşmazlıklarında başarı ile uygulandığını belirtti.
Arabuluculuk uygulamasına toplumun yabancı olmadığını ve uygulamasının toplum tarafından artık kabullenildiğini ifade eden Serçe, “Hukuk sistemimize 2013 yılında ihtiyari arabuluculuk olarak giren arabuluculuk müessesesi, 2018 yılından itibaren işçi ve işveren uyuşmazlıklarında, 2019 yılından itibaren ticari uyuşmazlıklarda ve son olarak da geçtiğimiz 28 temmuz 2020 tarihinde çıkarılan yasa ile tüketici uyuşmazlıklarında dava şartı olarak hukukumuzda uygulanmaya başlandı. Gerek ihtiyari olarak gerekse dava şartı arabuluculuk olarak toplumuz arabuluculuk uygulamasına çok büyük bir teveccüh gösterdi.” dedi.
“Arabuluculukla bir milyon 170 bin dosya çözüme kavuştu”
Arabuluculuk uygulaması ile yaklaşık bir milyon 700 bin uyuşmazlık dosyasının tarafların anlaşmasıyla çözüme kavuşturulduğunu belirten Serçe, “Arabuluculuk müessesesi ile bugüne kadar Türkiye genelinde yaklaşık bir milyon 700 bin dava dosyasının arabulucular huzurunda görüşüldü, taraflarca tartışıldı ve bu dosyalardan büyük bir çoğunluğu yaklaşık bir milyon 170 bin dava dosyası arabuluculuk müessesesi ile çözüme kavuşturulmuş oldu. Taraflar toplumsal barışı koruyarak, aralarında anlaşarak, kendi rızaları ve çözümleriyle sorunlarını çözmüş oldular. Yargımızın da yükü bir milyon 170 bin dava dosyası dolayısıyla hafiflemiş oldu.” ifadelerini kullandı.
“Arabuluculuk toplumsal barışa ciddi katkı sağlıyor”
İşçi ve işveren uyuşmazlıklarında anlaşma oranlarının yaklaşık yüzde 70 civarında olduğunu ifade eden Serçe, “Türkiye'de özellikle ihtiyari arabuluculuk olarak uygulanan uyuşmazlıklarda işçi ve işveren uyuşmazlıkları genelde ihtiyari olarak da uygulanıyor. Bu uyuşmazlıklarda ise anlaşma oranın yüzde 98 civarındadır. Bu çok büyük bir başarı ve çok büyük bir rakam. Arabulucuk uygulaması ile yargımızın iş yükü gerçekten büyük bir azalış gösterdi. Yargıda yeni mahkemeler ve yeni adliye binaları açılmıyor. Yeni hakimler ve yeni personeller istihdam ediliyor. Devlet bu anlamda da kendini bu şekilde bir masraftan da alıp koymuş oldu. Çoğu zaman yıllardır süren davalar özellikle tüketici uyuşmazlıklarında ve iş hukuku uyuşmazlıklarında maksimum 28 günde, ticari davalarda da maksimum 60 gün içerisinde sonuçlandırılıyor. Taraflar çözümü kendileri bulup, sonucu da yine arabulucular vasıtasıyla kendileri veriyor. Bu nedenle toplumumuzun bu duyarlılığı, çözüme yaklaşımı toplumsal barışın da bu sayede sağlanması arabulucularım da mutlu ediyor.” şeklinde konuştu.
“Arabuluculuk müessesesi bizim genlerimizde ve kültürümüzde var”
Arabuluculuk müessesesinin toplumda var olan bir uygulama olduğunu belirten Serçe, “Arabuluculuk müessesesi bizim genlerimizde ve kültürümüzde var. Yüzyıllar önce bu toplumda ve bu coğrafyamızda işlenmiş bir kültürdür. Bunun hukuk versiyonu bugünkü hukuk sistemimize uyarlanmış hali ile arabuluculuk hukukçular vasıtasıyla toplumun sorunlarını çözmekte çok büyük fayda sağlıyor. Özellikle iş hukukunda işçi ve işveren barışının sağlanmasına, insanların sorunlarını bir an önce kafalarından atıp geleceğe daha sağlam ve daha müreffeh bakmasına, sorunlarından kurtulmuş bir şekilde geleceğe odaklanmasına yol açıyor. Arabuluculuk masasında dostça ayrılan işçi ve işveren belki ilerleyen zamanda yine bir arada gelip çalışabiliyorlar. Çünkü adliyelerdeki yargı süreçleri uzadıkça işçi ve işveren arasında münakaşalar çıkabiliyor. İnsanlar çoğu zaman alacaklarını alamıyorlar. Bu nedenle arabuluculuk müessesesi çok kısa zamanda bazen bir gün içinde bazen birkaç saat içerisinde işçi ve işveren arasındaki uyuşmazlığı çözüp tarafların dostça arabuluculuk masasından ayrılmasına vesile oluyor.” diye konuştu.
“Önemli olan toplum huzuru ve barışıdır”
İşçi ve işveren anlaşmazlıklarında uygulanan zorunlu arabuluculuk sayesinde tarafların yüzde 70’inin anlaştığını belirten Serçe, “Toplumda insanlar her zaman birbirine muhtaç ve hayat sadece bir günlük, bir davadan, bir çekişmeden ibaret değil. Önemli olan sorunları dostane şekilde çözmek ve insanların dostluğunu, kardeşliğini işçi ve işveren ilişkisi ile ya da iki şirket arasındaki ticari ilişki geleceğe taşımak ve geleceği kazanmak önemlidir. Bu şekilde insanlar hem bugünü hem de geleceği kazanacak. Çünkü arabuluculuk da hak temelli yaklaşmıyoruz ama insanların menfaat temelli yaklaşımlarıyla çözüm odaklı sonuçlar elde ediyoruz. Böylece insanlar sorunlarını çözdüğü müddetçe daha rahat ve daha huzurlu bir şekilde geleceğe bakacak ve kendini işine verecek. İşçi yeni bir iş arayışına girecek, işveren de bu sorundan kurtularak kendisini işinde daha verimli hale getirecek. Yine ticari uyuşmazlıklarda iki şirket arasındaki uyuşmazlığın çözümü şirketlerin geleceğe yönelik tekrar işbirliğine girmelerine de vesile oluyor. Hem toplum barışı sağlanıyor hem ticari hem de iş uyuşmazlıklarında gerek insanların beşeri ilişkileri gerekse toplumun kapasitesi yükseliyor. Sorunu bir an önce ortadan kaldırıyor ve kendini işine gücüne veriyor. Böylece insanların verimliliği de artmış oluyor. Önemli olan toplum huzuru ve barışıdır. Bir sorunun çözülmesi sadece iki kişi arasındaki sorunun çözümü değil, toplumun o sorundan kurtulması anlamına geliyor. Böylece toplum barışı da yükseliyor.” dedi.
“Anlaşamadıkları takdirde her iki tarafında dava açma yolu vardır”
Arabuluculuk uygulamasının kaybedeni olmayan bir çözüm yolu olduğunu belirten Serçe, şunları söyledi.
“Arabuluculuk da süreç iş hukukunda yaklaşık 4 hafta, ticari uyuşmazlıklarda da 6 hafta sürüyor. Bu süreçlerin boşa olduğunu ya da zorluk anlamda çıkarıldığını kabul etmiyoruz. Taraflar bu görüşmede arabuluculuğa anlaşmak zorunda değil. Taraflar istemezlerse kimse zaten onları anlaşmaya zorlamaz. Anlaşamadıkları takdirde her iki tarafında dava açma yolu vardır. Devlet arabuluculuk uygulamasını sadece sorunun bir an önce çözüme için getirmiştir. Yargı süreçleri öyle bir veya iki ayda bitecek süreçler değildir. Arabuluculuk ile eğer bir ayda bu sorun çözülebiliyorsa bu hem devlet için hem toplum hem de taraflar için bir kazançtır. Fakat bir ay sonunda görüşüldü ve anlaşılamadı. Tarafların yargı sürecine başvurmaları tabi ki mümkündür. Burada kimsenin herhangi bir hak kaybı söz konusu değil. Zaten taraftar anlaşamadığın da tarafların herhangi bir arabulucuya ücret ödemesi de söz konusu değil. Bütün bu ücret yükünü yine devletimiz karşılıyor.”
Adalet Bakanlığı tarafından kamu düzenini ve aile içi şiddet konularını ilgilendirmeyen aile hukuku uyuşmazlıklarında aile arabuluculuğu düzenlemesini hayata geçirmeyi planladığını ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün de bu konu da açıklamaları olduğunu belirten Serçe, arabuluculuk uygulamasının ailelerin korunmasına büyük katkı sağlayacağını ifade etti.
“Aile arabuluculuğu düzenlemesi bir an önce hayata geçirilmelidir”
Hukukçular olarak aile arabuluculuğu düzenlemesinin hayata geçirilmesinden yana olduklarını ifade eden Serçe, “Çünkü aile toplumun temel kavramıdır. Ailedeki sorunların arabuluculuk masasında, tarafların konuşarak, anlaşarak bir an önce aralarındaki sorunu çözüme kavuşturması ve toplumun kanayan yarası olan aile müessesinin de sağlamlaşmasını ve geleceğe toplumun daha huzurlu, güvenli bakmasını, insanların da sorularını bir an önce çözmesine yardımcı olacak. Çünkü yargımızda maalesef aile mahkemelerinde yaşanan dosyalarda taraflar süreç uzadıkça farklı yollara başvurabiliyor, farklı neticeler ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle toplumun huzuru kaçıyor, toplum barışı yer alıyor. Şiddet olaylarına varan olaylar söz konusu olabiliyor. Hem toplumsal barışın sağlanmasına hem de aile içi şiddetin önüne geçilmesi anlamında aile arabuluculuğu düzenlemesinin bu konuda çok fayda sağlayacağını umuyoruz. İnşallah aile arabuluculuğu da toplumumuzun faydası için en kısa bir zamanda yürürlüğe girer.” temennisinde bulundu. (İLKHA)