Türkiye Siyonist Rejimle Normalleşiyor Mu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin Siyonist rejim ile istihbari ilişkilerinin devam ettiğini belirterek, "En tepedeki kişilerle sıkıntı yaşıyoruz bazı ülkelerle olduğu gibi. En tepedeki ile sıkıntılar olmasa ilişkiler çok farklı olabilirdi" ifadesini kullandı. Erdoğan’ın bu açıklaması, Siyonist rejim ile ‘normalleşme’ kervanına Türkiye de mi dahil oluyor yorumlarına neden oldu.
Hatta Siyonist işgal rejimi ile Türkiye arasında arabulucu tanıdık bir isim. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev.
Körfez’deki ‘Çatlak’ Onarılıyor
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın danışmanı ve damadı olan Jared Kushner geçtiğimiz ay, Suudi Arabistan ile Katar’ı ziyaret etti. 2017 yılında başta Suudi Arabistan olmak üzere 6 ülkenin Katar’a karşı başlattığı ambargonun 3. yılında, ‘normalleşmeyi’ sağlamak amacıyla gerçekleştirilen bu ziyaret büyük önem taşıyor. Katar’ın başta Müslüman Kardeşler Teşkilatı ve Hamas olmak üzere çeşitli İslami grupları ile kurduğu ilişki, İran’a karşı kurduğu denge siyaseti ve zengin doğal gaz rezervleri bulunan Kuzey Sahra için İran ile iş birliği anlaşması imzalaması ve 2018’de doğalgaz üretimine odaklanmak için OPEC’ten ayrılması Suudi Arabistan’ın öfkesine sebebiyet verdi.
ABD’nin başta Katar’ın hizaya getirilmesi umuduyla sessiz kaldığı ambargo körfez stratejisinde ‘çatlağa’ sebebiyet verdi. ABD’nin ‘çevrenizdeki İranlıları halledin’ diyerek desteklediği ambargo şimdi Trump’ın arzuladığı mirası tehdit ediyor. Suudi Arabistan ve BAE arasında yaşanan çıkar çatışması, Katar-Türkiye ve İran yakınlaşması, Filistin’de siyasi güçler arasında varılan müzakere hem Suudi Arabistan ile Siyonist rejimin hem de ABD’nin çıkarlarını tehdit ediyor. ABD, Körfez krizinden bu yana yaşanan en ciddi krizi çözmek için bu yüzden acele ediyor. Zira seçimi kazanan Biden yönetimi, İran ile nükleer anlaşmaya geri döneceğini söyleyerek baskıyı azaltacağını vaat ediyor. Bu da İran’ın askeri önceliklerini arttıracağı, Yemen ve Suriye’de daha güçlü bir konuma yükseleceği anlamına geliyor.
Daha önce ambargoyu sonlandırmak için Katar’a 13 maddelik bir liste sunan ve içinde Türkiye’nin Katar’daki askeri üssünün kapatılması, Müslüman Kardeşler Teşkilatı ile ilişkilerin kesilmesi yönündeki taleplerin bu süreçte yer alması beklenmiyor. Suudi Arabistan ile normalleşme yönünden atılacak adımların ileride genişletilmesi hedefleniyor. Körfez krizinin aşılması için Kuveyt ve ABD’nin yoğun çabası meyve vereceğe benziyor. Katar ve Suudi Arabistan arasında başlayacak bir ‘normalleşme’ sürecinin ileride Siyonist işgal rejimiyle de gerçekleşmesi hedefleniyor. Filistin direnişiyle yakın temas halinde olan Katar, Siyonist işgal rejimiyle de düşmanca ilişkilere sahip değil. Katar Körfez krizinin çözümüyle Siyonist rejim ile normalleşme arasında bir ilişki olmadığını savunsa da Kasım ayında gerçekleşen Netanyahu, Muhammed Bin Salman ve Pompeo görüşmesinde bunun gündeme geldiği biliniyor. Körfez krizi aşılıp Siyonist işgal rejimiyle de normalleşme gerçekleşirse Türkiye’ye yönelik baskılar da artacak. Bu yüzden Siyonist işgal rejimine karşı ılımlı açıklamalar, Suudi Arabistan tarafından ‘ilişkilerimiz çok iyi’ mesajı ve Mısır ile istihbarat düzeyinde görüşmelerin yanı sıra Dışişleri bakanları arasında da görüşmeler gerçekleştiği açıklaması Orda Doğu’da yeni bir sürecin başlayacağını ortaya koyuyor.
Normalleşmede Doğu Akdeniz Faktörü
Mısır, Siyonist işgal rejimi, Yunanistan, Kıbrıs, İtalya ve Ürdün'ün kurduğu ABD ve AB tarafından desteklenen Doğu Akdeniz Gaz Forumu, Yunanistan’ın faaliyetleri ve münhasır ekonomik bölge anlaşmaları, Mısır-BAE ve Yunanistan yakınlaşması Türkiye’nin Doğu Akdeniz kazanımlarını tehdit ediyor. Bu doğrultuda bölge ülkeleriyle normalleşme ve münhasır ekonomik bölge anlaşmalarıyla kazanımlarını korumayı hedefliyor. Bu doğrultuda özellikle Mısır ile Libya benzeri bir anlaşma imzalanması hedefleniyor. Türkiye koşullar sağlandığında Siyonist işgal rejimi ve Mısır ile yakınlaşarak kendisine karşı kurulan cepheyi bölmek ve ABD’ye karşı daha güçlü bir duruş sergilemeyi hedefliyor. Filistin direnişinin gündemden düşürüldüğü, Siyonist işgal rejiminin her alanda legalleştirilmeye çalışıldığı ve insan hakları ihlallerinin gündem yapılmadığı bir süreçte Türkiye’nin de bölge ülkelerinin başlattığı ‘normalleşme’ sürecinden uzak kalması ön görülmüyor. Siyonist işgal rejimindeki siyasi tablonun değişmesi ve belki de Türkiye tarafından Siyonist işgal rejimine sunulacak Filistinlilerin koşullarının iyileştirilmesi ile ilgili şartlar bu sürecin daha da hızlandırılmasına sebebiyet verecek.