“Atatürk’ün Cumhuriyetinde Demirtaş Tahliye Edilmelidir!”
“At izi it izine karışmış!” diye bir deyim var. Türkiye’de son günlerde yaşanan hadiseler bu deyimi akla getiriyor.
Yusuf Can – Haber yorum
Kılıçdaroğlu’nun AİHM kararları üzerine yaptığı konuşma sonrası ‘Kendilerini orijinal Kemalist olarak’ takdim eden kesim tarafından hücuma uğraması kafaları karıştırdı.
Her şey AİHM’in Selahattin Demirtaş hakkında “Tahliye istemesiyle” başladı.
Bu istek üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan:
“Söylediğiniz kişi bir teröristtir. Öyle bir terörist ki bütün benim Kürt kardeşlerimi sokağa döküp ondan sonra 53 Kürt kardeşimi yine Kürtlere öldürten bir teröristtir” ifadelerini kullandı.
HDP’nin buna tepki göstermesi anlaşılır bir şey sonuçta onunla aynı fikirde ve 6-8 Ekim cürmünde suç ortaklığına sahipler.
HDP’yi anlamak mümkün; ama CHP ve sair partileri anlamak pek mümkün değil.
Hele hele her işi getirip ‘Demokrasi’ kılıfı ile süsleyerek masumlaştırmaya çalışmaları anlaşılır bir şey değil.
Özellikle de kendini katıksız Kemalist olarak addeden Kılıçdaroğlu’nun Demirtaş tahliye edilsin diye canhıraş çabasının altında mutlaka siyasi ve ideolojik bir çıkar bulunuyor, yoksa bu çaba anlaşılır bir şey değil.
Hele hele Kılıçdaroğlu’nun ekrana çıkıp;
"Selahattin Demirtaş ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karar verdi. Dün yaptığı konuşma, 'Efendim ben o karara uymam, o karara uymayacağız.' Kimsin sen ya, kimsin? Şahsın devletinde bunu söyleyebilirsin. Sen burayı 'şahsın devleti' olarak görebilirsin; ama unutmaman gereken bir şey var, burası Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir, sana pabuç bırakmaz." diyor.
Anlaşılmayan şu; Atatürk Cumhuriyetinden kastı tam olarak ne? Her fırsatta “Atatürk Cumhuriyeti” deyimini dile dolayan Kemalistler bu Cumhuriyetin niteliklerini genellikle LAİKLİK sosuyla takdim ederlerdi. Şimdi ise ortaya çıkıp “Demirtaş’a tahliye” naralarıyla aynı savunuyu yapıyorlar.
İnsan sormadan edemiyor;
Acaba bu Kemalist Parti; Diyarbakır’da ve bölgenin diğer şehirlerinde camileri tahrip eden, cami imamlarını katleden, İslami hiçbir çalışmaya en küçük bir tolerans göstermeyen, Kürd Halkının çocuklarını çukurlarda dağlarda ölüme sürükleyen… HDP ve Pkk’nin savunusunu ne amaçla yapıyor? Ortada bir DNA uyumu mu var? Yoksa bahsi geçen konularda kodları birbirine benzediği için mi Demirtaş’ı böylesine sahipleniyorlar?
Olayın diğer bir boyutu da şu soruluyor haklı olarak:
“Acaba HDP/PKK mi Kemalist oldu, yoksa Kemalistler mi PKK’lı oldu?”