STK faaliyetlerini kısıtlayıcı yasa tasarısına tepkiler devam ediyor
"Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi" adı altında meclise sunulan ve içeriğinde STK'lar için ciddi sıkıntılar barındıran yasa teklifine tepkiler sürüyor.
TBMM Adalet Komisyonunda kabul edilerek Genel Kurul gündemine giren "Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi" ile ilgili endişelerini dile getiren STK'lar, dernek ve vakıfların toplum içerisinde dezavantajlı durumda olan insanlara ulaşmak için birer köprü görevini gördüğünü belirterek söz konusu yasa teklifinin yabancı güçlerin oyunu olduğuna dikkati çektiler.
Türkiye'de sayıları binleri bulan sivil toplum kuruluşunun olduğuna dikkat çeken İkra Eğitim-Der Genel Başkanı Murat Arslan, "Dernek ve vakıflar toplumda dezavantajlı durumda olan birçok insana ulaşma imkânı buluyor. Devletin sahip olmuş olduğu imkanlar ölçüsünde ulaşamadığı binlerce insan var. Sivil toplum kuruluşları, özellikle yardım faaliyetleri yürüten dernek ve vakıflar, toplum içerisinde dezavantajlı durumda olan insanlara ulaşmak için birer köprü görevi görüyor. Neticede fakir, muhtaç, yetim veya yardıma muhtaç binlerce insanın ihtiyaçlarının karşılanması, devletin mevcut imkanları ile sağlanamadığından bu boşluğu sivil toplum kuruluşları doldurmaktadır." diye belirtti.
Murat Arslan
"Gönüllülük esasına dayalı olan yapılara müeyyide içerikli yasalar söz konusu olmamalı"
Sivil toplum kuruluşlarının yapısının gönüllülük ilkesine dayalı olduğunu hatırlatan Arslan, "Gönüllülük ilkesine binaen, gönüllü bireylerin yaptıkları faaliyetler neticesinde bu işler yürütülmektedir. Getirilmek istenen yasa tasarısında, sivil toplum kuruluşları ve yardım faaliyetlerinin daha sıkı bir denetime tabi tutulması gibi maddeler yer alıyor. Ayrıca mevcut yasa tasarısında, bilgi ve belge paylaşmayan STK yönetici ve üyelerine yönelik hapis ve para cezası gibi durumlar söz konusu." dedi.
Söz konusu yasa tasarısının STK bünyesinde yapılan çalışmaları engelleyeceğine vurgu yapan Arslan "Neticede gönüllülerce Allah rızası için insanlara ulaşma, yardım etme ve ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik binlerce faaliyet yapılıyor. Şimdi daha sıkı, 'denetim' adı altında hapis ve para cezası ya da kayyum atama, faaliyet durdurma gibi maddeler ekleyerek insanların STK bünyesinde çalışmalarına engel olunacak." ifadelerini kullandı.
Arslan, "Sivil toplum kuruluşlarının yapmış olduğu faaliyetler, toplumda huzur ve istikrarın olmasında büyük katkılar sunmaktadır. Sivil toplum kuruluşları daha rahat bir şekilde çalışmalarını yapamazlarsa, dezavantajlı grup diye tabir ettiğimiz binlerce insanın ihtiyaçları karşılanamayacaktır. Neticede toplumdaki bireyler kendilerini daha özgür ve rahat hissettikleri kurum ya da kuruluşlarda görev almak istiyorlar. Sıkı tedbirler adı altında insanların fakir, muhtaç ve yetimlere yardım etme gibi hedef ve amaçlarının önüne bu tarz kısıtlayıcı engeller getirerek o insanları bu faaliyetlerden soğutmuş oluyorsunuz." şeklinde konuştu.
"Asıl amaç denetim mekanizması oluşturup insanları dar bir çerçeveye sığdırmak"
STK'ların valilik bünyesinde bulunan birimlerce denetlenebilmekle beraber istenen bilgi ve belgelere her şekilde ulaşılabildiğinin altını çizen Arslan, faaliyet durdurma, kayyum atama, para ve hapis cezası gibi yaptırımların insanlarda bir güvensizlik ortamı oluşturacağını belirterek bu yasa tasarısının bir an önce çekilmesi ve sivil toplum kuruluşlarının kendilerini daha rahat ifade edip çalışabileceği yeni düzenlemeler getirilmesi gerektiğini söyledi.
Arslan, "STK'lar yapmak istedikleri faaliyetlerde gönüllü insan bulamayacaklar. Çünkü para cezası ve hapis cezası gibi müeyyideleri önüne getirirseniz, bir yerlere yapılan faaliyetleri iltisak etmeye çalışırsanız insanlar bu faaliyetlerde görev alamayacaktır. Ayrıca bu faaliyetleri yürüten STK'ların projelerine destek veremeyeceklerdir. Bu yasa tasarısını kim getirmek istiyorsa uçan kuştan haberdar olmak istiyor. Kendilerinden habersiz hiçbir işin olmaması mantığı ile hareket ediliyor. Ama sıkı bir denetim mekanizması oluşturup insanları dar bir çerçeveye sığdırmaya çalışırsanız kimse hiçbir faaliyet yapamayacaktır." diye belirtti.
Abdurrahman Ergin
Derneklerin, ilgili kanunlar ile Dernekler Müdürlüğü bünyesinde denetlemeye açık olduğunu ve her türlü faaliyette de gerekli izinleri alıp faaliyet yürüttüklerini belirten Anadolu Gençlik Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Abdurrahman Ergin ise söz konusu yasa teklifinin dernekleri etkisiz kılmak için hazırlanan bir plan olduğunu belirtti. Ergin, özellikle Müslüman ülke idarecilerinin uluslararası emperyalist ve siyonist kuruluşlara karşı uyanık olması gerektiğini söyledi.
"Söz konusu yasa teklifi dernekleri etkisiz kılmak için hazırlanan bir plandır"
Ergin, "Kitle imha silahlarının yayılması ve finansmanının önlenmesine ilişkin kanun teklifi, içerisinde dernekler ve yardım toplama kanununda değişikliği öngörmektedir. Bu değişikliği içerisinde barındıran maddelerde, sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerine yönelik kısıtlamalar getirilerek dernekleri etkisiz kılmak için denetimleri daha fazla arttıran ve gerekli analizler ya da soruşturmalar sonuçlanmadan yaptırımların uygulanabileceği yer almaktadır." dedi.
Söz konusu yasanın özgürlüklerin kısıtlanması anlamına geldiğini ifade eden Ergin, "Derneklerin sesinin kısılması, ifade özgürlüklerinin engellenmesi ve sivil toplum kuruluşları olarak örgütlenme haklarının da yok edilmesi anlamına gelen bu teklifin mutlak surette çok daha detaylı bir şekilde incelenmesi ve konunun muhataplarının mutlaka dinlenilmesi gerekir. Bu konunun toplumsal tartışma ortamından geçirilip insanların bu konu hakkında düşünceleri ile birlikte olumlu ve olumsuz yönlerinin neler olabileceğinin gündeme gelmesi gerekir." diye konuştu.
"Bu kanun, ülkemizin lehine değil aleyhinedir"
Ergin, "Bu kanun teklifinin, uluslararası bir örgüt niteliğinde olan Mali Eylem Görev Gücü isminde uluslararası bir organizasyonun tavsiyeleri neticesinde verildiğine dair duyumlar kamuoyunda dolaşmaktadır. Bu kanun, ülkemizin lehine değil aleyhinedir." dedi.
Söz konusu kanunun oluşturabileceği faaliyet kısıtlamalarına değinen Ergin, "Bu yasa teklifiyle, bir dernek yöneticisinin basit bir soruşturmadan veya iftira sonucu hakkında açılan mahkemeden suçsuzluğu ispatlansa bile derneğinin faaliyetleri tamamen engellenebilecek. Bu durum son derece haksız ve hukuksuz sonuçlar doğurmakla birlikte çok ciddi mağduriyetler oluşturacaktır. Ayrıca birçok yardım faaliyetinin de önüne geçecektir. Dolayısıyla mutlaka tekrardan düşünülüp değerlendirilmesi ve olumlu bir şekilde düzeltilerek tekrardan gündeme gelmesi gerekmektedir." ifadelerini kullandı.
Ergin, "Bu kanun, STK faaliyetlerinin kısıtlanması ve etkisiz kalması anlamına gelir. STK'lar bir konu hakkında bir fikir beyan edeceği zaman tereddüt yaşayacaktır. Örneğin, bir konu hakkında olumsuz bir durum var ve bir STK bu olumsuz durumu düzeltmek için açıklama yapacak. Ama bu açıklama, farklı bir yorumla onun aleyhine değerlendirilmesi halinde o STK'nın faaliyetleri engellenebilecek. Bu ihtimalleri göz önünde bulundurarak derneklerin böyle bir haksızlığa uğramasına sebebiyet verecek yasanın düzeltilmesi gerekir diye düşünüyoruz." şeklinde konuştu.
"Hükümet, STK'ların ifade özgürlüğünü ve faaliyet alanlarını genişletmeli"
STK'ların önemine binaen hükümetlerin doğru kararlar vermesi gerektiğini söyleyen Ergin, "Sivil toplum kuruluşları, bir ülkenin en önemli yapı taşlarından birisidir. Hükümetler, yeri gelir bir konu hakkında farkında olarak veya olmayarak yanlış karar alabilirler. Bunu düzeltmeyi sağlayacak siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları gibi uyarıcı kurum ve kuruluşlar vardır. Hükümetlerin bu kurum ve kuruluşların ifade özgürlüğünü ve faaliyet alanlarını daha fazla geniş tutmaları gerekir ki attıkları adımları daha doğru bir şekilde sonuçlandırabilsinler." ifadelerini kullandı.
Sivil toplum kuruluşlarının toplumun sorunlarını en iyi gören yapılar olduğunu hatırlatan Ergin, "Çünkü halkla iç içe faaliyet yürüttükleri için onların eksiklerini, problemlerini, sıkıntılarını bilirler ve düzeltilmesi için de gayret gösterirler. Bu da ülkelerin idarecileri ve hükümetlerin en önemli gücüdür. Bu güç için hükümetlerin daha fazla özgürlük alanı sağlamaları gerekirken getirilecek kısıtlamalar tamamen onların aleyhine olur." dedi.
"Müslüman ülke idarecileri, uluslararası emperyalist ve siyonist kuruluşlara karşı uyanık olmalıdır"
Söz konusu yasa teklifinin yabancı güçlerin bir oyunu olduğuna vurgu yapan Ergin, "Yasa teklifinin Mali Eylem Görev Gücü isimli uluslararası bir örgütün tavsiyeleri doğrultusunda alındığına dair kamuoyunda görüşler beyan edilmektedir. Bu kuruluşun kaynağına baktığımızda dünyada en çok kitle imha silahlarını kullanan ülkelerin ve devletlerin olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu ülkeler diğer devletleri kendi hakimiyetleri altına almak için bir sürü taktik uygularlar. Dolayısıyla bu da belki de o taktiklerden birisidir." şeklinde konuştu.
Irak işgalinde kitle imha silahları bahane edilerek bir işgal gerçekleştirildiğine dikkati çeken Ergin, "İşgal sonrasında, işgali yapan devletin böyle bir şey olmadığını kendi yöneticileri itiraf ettiler. Asıl amaçları bölgeyi hakimiyetleri altına almak ve petrollerini ele geçirmek için uluslararası bir oyun ve plan olduğunu görmüş olduk. Sonuç olarak milyonlarca insanın mağdur olduğunu, hayatını kaybettiğini, tecavüze uğradığını ve çok büyük yıkımların olduğunu gördük." dedi.
Yetkililerin duyarlı olmaları gerektiğini ifade eden Ergin, "Uluslararası emperyalist ve siyonist kuruluşlar, ülkeleri kendi kontrolleri altına almak için birçok plan, program ve proje işletirler. Bunu da sivil toplum, kültürel, siyasal, psikolojik, medya gücü gibi her alanda uygularlar. Dolayısıyla Müslüman ülke idarecilerinin bu konuda çok daha duyarlı olmaları, emperyalistler ile siyonistlerin bu gibi planlarının olduğunu ve ona göre adımların atılıp tedbirlerin alınması gerektiğini mutlak surette değerlendirmeleri gerekir." diye konuştu. (İLKHA)