Kur’an ve ezan, Arapça dışında başka bir dilde okunursa bir anlamı kalmaz
Araştırmacı Yazar Ramazan Özgültekin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin düzenlemiş olduğu İslam’ın ruhuna ters olan “Şeb'i Arus” etkinliğine tepki gösterdi.
Türkçe Kur'an okutup kadın semazenleri sahneye çıkararak sözde Şeb-i Arus programı ile Mevlana’yı anan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne tepkiler devam ediyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Evrensel Mevlana Âşıkları Vakfı ile birlikte İstanbul'da bir Mevlana’nın vefatının 747'inci gecesi münasebetiyle Şeb'i Arus etkinliği düzenledi.
Etkinlikte kadın ve erkeğin bir arada sema gösterisi yapması ve Türkçe Kur’an’ı Kerim okunması tepkilere neden oldu.
Yapılan etkinliğin Ezanın yeniden Türkçe okunması için bir plan olduğunu belirten Araştırmacı Yazar Ramazan Özgültekin, İLKHA’ya konuştu.
Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra fitne olayları daha çok arttı
Kur’an ve ezanın “Arapça” dışında okunması halinde bir anlam ifade etmeyeceğini belirten Özgültekin, “Dikkat edersek günümüz ahir zamandır. Ahir zamanın bazı alametleri yavaş yavaş ortaya çıkıyor, bazıları da ortaya çıkmaya halen devam ediyor. Bu ahir zamanda fiten hadisleri okuduğumuz zaman bütün bu alametleri görürüz. Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra fitne olayları daha çok arttı. Arapça indirilen Kur’an’ı Kerim ve Arapça okunan ezan, başka dilde okunduğu zaman hiçbir anlamı olmaz ve zevk vermez. Bundan dolayı Türkçede okunduğu zaman Müslüman hiç haz almaz. 1932 yılında ezanın Türkçeleştirilmesi plan dâhilinde yapılan bir projeydi. Bu proje ile Kur’an harfleri bizden alındı. Osmanlı İmparatorluğu, 500-600 sene Arapça ile ibadetlerini yaptı ve ilim okudu. Önce Arapça harfleri ortadan kaldırdılar ondan sonra ne oldu? Çeşitli bahanelerle İslam’ın yok edilmek istendi. 1932 yılında ezanın Türkçeye çevirerek ‘Tanrı Uludur, Tanrı Uludur’ ezanı okuttular. Bu yapılanlar İslam’a karşı yapılan planlı projeler ve saldırılardır.” şeklinde konuştu.
“Direk ezanı Türkçeleştirseler halk bunlara karşı çıkar”
CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Türkçe Kur’anlı, kadın semazenli Şeb-i Arus programına tepki gösteren Özgültekin, “Şu an İstanbul Belediyesi CHP’nin elindedir. CHP’nin olduğu için onlarda kendi inisiyatiflerini kullanacaklar ve istediklerini yapacaklar. Nereden başladılar? Hazreti Mevlana’yı anmak için düzenlenen Şeb-i Arus etkinliğinde bu planı uyguladılar. Direk ezanı Türkçeleştirseler halk bunlara karşı çıkar. Daha sonra ‘halk istiyor ki ezan Türkçe okunsun’ diyerek bu konuyu gündeme getirebilirler. Muhakkak ki İstanbul’da ezanın Türkçe okunmasını isteyenler vardır. Bunun iki sebebi var. Birincisi Müslümanlar birlik değil, ikincisi ise biz birbirimizi tutmuyoruz, kimin dost, kimin düşman olduğunu bilmiyoruz. Müslümanlar, birlik olduğu zaman, İslam’a en güzel şekilde örnek olduğumuz zaman hiçbir güç İslam’ı yaşayanları etkileyemez. Eğer onlar bu şekilde İslam’a ters bir şeyler yapıyorsa bu bizim iman zayıflığımızdan dolayıdır. Onlar, bu şekilde ezanı Türkçe okuyarak kendi renklerini gösterdiler, kendi dinlerini ve dinsizliklerini gösterdiler. Gidip de başka ülkede yaşayan insanlara ‘sen kâfirsin’ diyebilir miyim? Zaten kafir oldukları bellidir. Bunu yapanlarda ‘biz buyuz’ diyorlar. İslam’ın şartları vardır; Allah’u Teâlâ’nın Resulüne ve kitabına uymak, O’nun emrettiklerinin hepsini kabul etmek ve yasaklarından uzak durmaktır. Bunun için Müslümanlarda suçludur; çünkü Müslümanlarda birlik ve beraberlik yok. Bölünme, parçalanma olduğu için Müslümanların bu hale gelmesine sebep oluyorlar.” diye konuştu.
“Ezanı Arapça okuyan imama işkence ettiler”
Ezanın Türkçeleştirildiği dönemde yapılan zulümlere dikkat çeken Özgültekin, “Bütün Türkiye’de olduğu gibi bu bölgede de ezan Türkçe olarak okundu. Bu dönemlerde İslam dinine manevi olarak aşık olan ve yaşayan insanlarımız vardı. O dönemlerde müezzinler ve imamlar kadrolu olarak değil, gönüllü olarak çalışıyorlardı. Cemaat kendi aralarında para toplayıp gönüllü imam ve müezzinlerin, geçimini sağlıyorlardı. Bunların içerisinde çok temiz insanlar vardı, biri de Seyit Kurt Halil’di. Bu insan aşırı derecede manevi imana sahipti. Ezanlar Arapça okuduğu zaman sistemin ajanları şikâyet ederlerdi. Bu insana ‘ Türkçe ezan oku’ denildiği halde hoparlör olmadığı için minareden Arapça ezan okurdu. Bunu gören ajanlar onu şikâyet ettiler. Şikâyetten sonra bunu alıp götürdüler. Büyüklerimizin anlattıklarına göre onu götürdükten sonra işkence ettiler ve cezaevine attılar. Bu zat cezaevinden kafayı oynatarak çıktı. Çıktıktan sonra divaneliği ölünceye kadar devam etti. Biz bunu duyduk.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)