• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
Kur`an`a adanmış bir yaşam: Şehit Nesim
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
ŞIRNAK - Tarih 25 Şubat 1994. Ramazan Ayı`nın ilk Perşembesi. Silopi`nin sokaklarında eli kanlı katiller, sırf "Rabbim Allah`tır" diyen güzide bir şahsiyetin daha kanını ellerine bulaştırdılar. Kur`an`ı yaşamaktan ve yaşatmaktan başka bir suçu olmayan Nesim Demirtaş, komünist zihniyetin kanlı bir eylemi sonucu ruhunu satın aldığı cennet karşılığında Rabbine teslim etti.

CAHİLİYE HAYATI YAŞAMADI
1964 yılında Şırnak`ın Silopi İlçesi Uyanık (Xınıs) Köyü`nde dünyaya gelen Şehit Nesim, daha küçük yaştayken köy imamı Seyit Siraç`ın yanında Kur`an dersi almaya ve ilim öğrenmeye başladı. Köyde yaşadığı bazı sorunlardan dolayı 1978 yılında ailece ilçe merkezine taşındılar. Daha küçük yaşlarda geçim sıkıntılarından dolayı şehir dışına çalışmaya gidip gelmeye başlayan şehit, daha sonrasında Silopi merkezinde küçük bir manav dükkânıyla esnaflığa başladı.

Herhangi bir cahiliye hayatı olmayan Şehit Nesim, sürekli âlimleri ziyaret eder ve ilim meclislerinde bulunurdu. Komşu ve akrabaları güzel ahlakından dolayı kendisini örnek almışlardı. İnsanların gönlünde adeta taht kurmuştu. Köyden Silopi ilçe merkezine göç eden yakınlarına yardımcı olup onlara çalışma imkânları sağlardı.

KARDEŞİ HACI MUAZ`IN DİLİNDEN ŞEHİT NESİM
Ağabeyim Nesim, fakir insanlarla dostluk kuran, haddini bilen mert biriydi. Kimseye kin veya düşmanlık beslemezdi. Çok güzel bir ahlakı vardı. Her zaman onu kendime örnek seçerdim. Çok halim selim biri olup kimsenin kalbini kırmaz, kimsenin gıybetini yapmazdı. Her türlü kötülükten bizleri korumaya çalışır, yaptığımız en ufak bir yanlışta hemen uyarır ve saatlerce nasihatlerde bulunurdu.

Ben daha yedi yaşında iken koca dükkânı bana teslim edip başka işlerle uğraşırdı. Komşular bu duruma hayret ederdi. Merhum ağabeyimi gören akrabalarımız bir keresinde "Bu koca dükkânı kime bırakıpta gidiyorsun." diye hayıflandılar. Ağabeyim ise "Ben kardeşime güveniyorum. O ticareti benden de iyi yapar" diye cevap verdi.

ARKADAŞI EBUBEKİR`İN DİLİNDEN
Şehit Nesim, 1990 yılının sekizinci ayında müvahhid Müslümanlarla tanıştı. Büyük bir teslimiyetle İslami davaya sarıldı. Çok cesurdu, kalbinde zerre miktarı kadar korku yoktu. İlim meclislerinde âlimlerin okuduğu ayetlerden çok etkilenirdi. Hatta o ayetleri bir kâğıda yazar ve tam bir teslimiyetle hayıtını o ayetler ışığında yaşamaya çalışırdı. Özellikle cihad ile ilgili ayetler okunduğunda o ayetleri çok düşünürdü. Sürekli "Bu imamlar İslam ile besleniyor ama hakikati bir türlü gün yüzüne çıkarmıyorlar. Bunlar Allah`a nasıl hesap verecekler" diye söylenirdi. Bizim Şehit Nesim`in aile ve akrabalarıyla geçmişe dayalı bir husumetimiz vardı. Birgün köyden geldiğimizi duyunca hemen önümüze çıkıp babamın elini öptü ve helallik diledi. "Dayı, ben de sizin gibi Müslüman`ım. Sizin inandığınız davaya ben de inandım. Yüce Allah Kur`an-ı Kerim`de `Müslümanlar kardeştir` demiyor mu? İşte ben de sizin bir kardeşinizim." dedi. Babam da bana dönerek "Ben sana demedim mi? Nesim tam iman edenlerdendir." diye söyledi.


Babam, halamın hastalığından dolayı sürekli Diyarbakır`a hastaneye giderdi. Nesim, babama her seferinde oradaki arkadaşların nasıl olduklarını, çalışmalarını, davanın durumunu sorup dururdu ve babamın anlattıkları güzel çalışmaları dinlerken bile bir nevi içine huzur dolardı. Kendisinden sürekli şu sözleri işitirdim: "Sanki bu İslam bana tek getirilmiş ve benim de Allah`tan başka kimsem yok. Bu şerefi bana nasip ettiği için Rabbime sonsuz şükürler olsun."

Şehit Muhammed Ata`nın taziyesinde Molla
Mizgin iki katlı bir evin damında konuşuyordu. Nesim`e baktım hüngür hüngür ağlıyordu. Evimize dönünceye kadar ağlaması hiç durmadı. Allah`tan kendisine şehadet nasip etmesi için sürekli dua ediyordu.

DİĞER BİR ARKADAŞI ŞEHİD NESİM`İ ANLATTI
Şehit Nesim`le aynı mahallede oturuyorduk. Çocukluğumuz beraber geçti. Maddi sıkıntılarından dolayı sürekli şehir dışına gidip belli bir süre çalıştıktan sonra tekrar eve dönerdi. En son Mersin il merkezinde çalışırken bir Cuma hutbesinde İmam`ın, Mehdi (a.s)`in ordusundan bahsetmesinden sonra çok etkilenip kendi memleketine döner ve İslami şuura sahip olan insanlara ulaşmaya karar verir. Ertesi gün amcaoğlu ve dayısının oğlu ile beraber eve dönmek için yola çıkarlar. Cizre ve Silopi arasında bulunan "Nerdüş Köprüsü" yakınlarında arabaları kaza yapar, 3 kişi ölür ve sadece Şehit Nesim sağ kurtulur. Aradan biraz zaman geçtikten sonra büyük bir arayış içerisinde İslami çalışmaların olduğu ortamı bulmaya çalışır. Ben de yeni yeni camiye gitmeye başlamıştım. Bir keresinde Şehit Nesim`i de camide gördüm. Çok sevindim. Sonrasında eskisinden daha da çok samimi olmaya başladık. Birgün bana "Biliyor musun aslında bu canım benim için bir zekâttır. Bu canı Allah yolunda vermeye karar verdim." dedi ve en sonunda da bu dileği yerine geldi.

BASKINLAR, ZOR VE ZAHMETLİ GÜNLER BAŞLIYOR
Şeyh Zeki`nin şahadetinden sonra Şırnak bölgesinde gerginlik başladı. Artık yavaş yavaş muvahhid müslümanların evlerine mürted örgüt tarafından baskınlar yapılıyordu. Nesim`in evi Silopi`nin en ıssız mahallesindeydi. Kendi aramızdan tedbirli olmamız gerektiğini konuşuyorduk Nesim "Bize saldırabilecek cesaretli biri yok ki. Bize saldıran muhakkak karşılığını da görmeden gitmemelidir" diyordu.

EVİNE SALDIRILAR OLDU
Evine yapılan ilk baskında Nesim kafasından yaralanmıştı. Nesim gülerek "Valla, bana baskına geldiler, baş edemeyip korkularından kaçtılar, bu arada ben de başımdan yaralandım" diyordu. Bu baskından sonra kendisine dikkatli olması ve can güvenliğini sağlaması gerektiği söyleniyordu. Nesim de "Müslümanlar benden yana korkmasın inşallah şehadet nasip olur, zaten bundan daha şerefli bir mertebe de yoktur." cevabını veriyordu.

KARDEŞİ MUAZ`IN DİLİNDEN NESİM`İN ŞEHADETİ
Son zamanlarda bizde kalmaya başlamıştı. Ben yeni evlenmiştim. Evimiz iki odalıydı. Bir keresinde akşam vakti bahçede bir ses duydum. Biri duvardan atlayıp diğerine bahçe kapısını açtı. Eşim de bahçeye girenleri görüp bana haber verdi. Abim sürekli tedbirli biriydi. Zalimler bu sefer bişey yapamadan geri kaçtılar.

Bu baskından sonra daha kalabalık bir şekilde gelmeyi planladılar ve öyle geldiler. Ramazan ayının ilk Perşembe gecesi, Şubat ayı, Şehadet ayı idi. Tarihler 25.02.1993`ü gösteriyordu. Şehit akşam erkenden eve gelip Kur`an-ı Kerim okudu. Beraber iftarımızı açtık ve akşam namazını kıldık. Ben, babam, annem, amcam ve eşim oturuyorduk. Dağ kadrosundan 60, milislerden de 20 kişilik bir grup evimizin etrafını sarmıştı. Ağabeyim mürtedlerin geldiklerini sezdikten sonra hemen kendi odasına gitti. Bizim hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Ağabeyim tekbir getirerek pencereye yöneldi. Çatışma çıktı. Kısa zaman sonra silah sesleri kesildi. Ağabeyim olup biteni öğrenmek için hafiften başını kaldırıyor. Bu arada PKK`li birinin pencerenin dibinden ağabeyimin çenesine sıktığı mermi, başının üst tarafından dışarı çıkıyor ve orada şehit oluyordu.Allah şehadetini kabul etsin, bizi de şefaatine nail eylesin!

Şehîd Nesîm
Ey `egîdê jîr û merd û zana û helîm
Ji te gelek razî be Xaliqê mey Rehîm
Ma tê bêyî jibîr kirin heta dunya hebe
Ey gula bağê Îslamê ey bira Nesîm

Te xwe ji fedekariyê rojekî neda paş
Li cesareta te bira herkes mabû şaş
Şehîdî-l te pîroz be însanê qenc û baş
Ey gula bağê Îslamê ey bira Nesîm

Xwina te bira ji me re nûr û bereket e
Şehîdî îftîxar û şeref û `izzete
Ji temamê xortê Müslüman ra hesret e
Ey gula bağê Îslamê ey bira Nesîm

Bi îzna Xweda wê xwîna te li "Silopî"
Yek kafir û xayîneki nahêle ser pî
Wê li dujmin rabe weke şape û têpî
Ey gula bağê Îslamê ey bira Nesîm

Xayîna weka hirç û hova êrîşkirin
Ew rûyê xweyî qebîh carek dî reşkirin
Erda Silopî-b xwîna tey sor neqişkirin
Ey gula bağê Îslamê ey bira Nesîm

Ev xayîn aqil nagrin ji der û dorê xwe
Hetanî nebînin gurminê ji serê xwe
Kîngê Müslümana hiştine heyfa birê xwe
Ey gula bağê Îslamê ey bira Nesîm

Ey birayê Silopî bikin sebr û sebatê
Roja Muhammedî derketiye-j her welatî
Mizgînî xayîn ketine ber sekeratê
Ey gula bağê Îslamê ey bira Nesîm

(Feyzullah Zerey/Muhammed Müldür - İLKHA)
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir