DURSUN BU HAYASIZCA AKIN!
Yüzde 99`u Müslüman olan ülkede sergilenen ahlaksızlıklar tepkiyle karşılandı. Günlerdir, THY`nin kimi hatlardaki içki yasağı ve personel kıyafetiyle ilgili yapılan tartışmaların yanı sıra, Kültür Bakanlığı`nın kepazelik arz eden reklamı ve son olarak İstanbul tiyatrolarında oynanan &`;çirkin”likler ahlaksızlık lobilerinin yoğun çalışmalarını bir kez daha gözler önüne serdi.
İbrahim Toprak / Doğruhaber
Türk Hava Yolları’nın bazı hatlarda içki servisinin kaldırılmasına ve hostes giysilerinin birkaç santim daha uzatılmasına ifsat lobilerinden günlerdir tepkiler geliyor. Yetersiz bile olsa toplumun olumlu karşıladığı söz konusu uygulamalar, ahlaksızlığın ve toplumsal yozlaşmanın artmasını arzu eden kesimleri rahatsız etti. Bu hazımsızlıklar bir yana devletin kamuya açık kimi kurumlarındaki ahlaksızca oyun ve gösterimler isyan ettirdi. Toplumu ahlaki açıdan koruması gereken devletin, kurumlar eliyle toplumu ifsad eden uygulamalara imza atması tepkiyle karşılandı. Gazetemize yapılan açıklamalarda, Mehmet Akif’in istiklal marşında söylediği gibi “Dursun bu hayâsızca akın!” denildi.
NELER OLMUŞTU?
1-İFSAD LOBİLERİ İŞ BAŞINDA
Türk Hava Yolları (THY) bazı hatlarda içki servisini kaldırdığını açıkladı. Bu açıklamanın ardından bazı çevreler günlerce içki servisinin kaldırılmasına tepki gösterdi. Ayrıca ifsat lobilerinin tepki gösterdiği bir başka uygulama ise hostes kıyafetlerinin değiştirilmeye çalışılmasıydı. Hosteslerin etek boylarının uzatılmasına tepki gösteren müfsit çevreler hostes kıyafetlerinin kaftana benzediğini iddia etti.
2- KÜLTÜR BAKANLIĞINDAN KEPAZELİK
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Amerika’nın bazı gazetelerinde büyük bir kepazeliğe imza attı. Kültür Bakanlığı, cami fotoğrafı kullanarak “14 Şubatta sizi tarihin en romantik şehri olan İstanbul’a, kendi peri masalınızı yaratmaya davet ediyoruz” sloganıyla Amerikan gazetelerine ilan verdi.
İslam âlimlerinin, İslam’da yeri olmayan ve tamamen batı referanslı olan sevgililer gününün kutlanmaması yönündeki uyarılarına rağmen Bakanlığın verdiği ilan akıllara durgunluk verdi. İlanın verilmesinden daha vahim olanı ise ilanda cami siluetleri ve el ele tutuşmuş kadın-erkek resimlerinin bir arada kullanılarak, “14 Şubatta sizi tarihin en romantik şehri olan İstanbul’a, kendi peri masalınızı yaratmaya davet ediyoruz” şeklinde ilan verilmesi oldu.
3- DEVLET ELİYLE AHLAKSIZLIK SERGİLENİYOR?
Kültür Bakanlığına bağlı Devlet Tiyatrosu’nun İstanbul’da sahnelediği “Çirkin” adlı oyun izleyenleri şok etti. Alman yazar Marius von Mayenburg tarafından kaleme alınan oyunda akla durgunluk verecek sahneler sergilendi. İzleyici yaş sınırı önce 8 olarak belirlenirken daha sonra 13’e çıkarıldı. Oyunu izleyenler, derin bir şaşkınlık içinde olduklarını söyleyerek devlet eliyle gösterime konulan bu sahnelerin bir an önce kaldırılması gerektiğini vurguladı. Beykoz, Küçükçekmece ve Cevahir’de oynanan oyunda, zina sıradan bir davranış gibi gösterilirken oyunun izleyiciyi ensest ilişkiye özendirmesi de tepkiyle karşılandı.
NE DEDİLER?
Devlet Tiyatroları tarafından oynatılan rezil gösterimi gazetemize yorumlayan Yönetmen Kenan Korkmaz, tiyatro adı altında sahnelenen rezaletin kabul edilemez olduğunu söyledi.
Bugüne kadar hükümet hakkında iyimser düşündüğünü söyleyen Korkmaz, “Büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Hükümet hakkındaki iyi niyetimi gittikçe yitiriyorum. Çünkü hükümet bu alanda somut hiç bir adım atmadı. Toplumun en önemli etkeni sahnelerdir. Bir adım atmak istiyorsanız önce sahnelerden başlayarak bunu yapmalısınız. İslami duyarlılığı olan herkesin bu konuda duyarlı olması gerekiyor” şeklinde konuştu.
YAŞ SINIRI DİYE BİR ŞEY OLAMAZ
Tiyatro izleyicileri için yaş sınırı konmasının kesinlikle yanlış olduğunu vurgulayan Korkmaz, “Yaş sınırı diye bir şey olamaz. Yedisinde yanlış olan bir şey yetmişinde de yanlıştır. Bu toplumun yaşam şekli ortadadır. Özgürlük sınırsız değildir. Bu toplumun değerleri bellidir. 28 Şubat sürecinde bu alanda en büyük sıkıntıyı biz çektik. Yıllarca ikinci sınıf insan muamelesi gördük. Bazı şeylerin değişmesini beklediğimiz bugünlerde böyle şeylerin piyasaya sürülmesi oldukça düşündürücüdür” ifadesini kullandı.
KAMUOYU OLUŞTURULMALI
Basının bu konuda yetersiz kaldığını ifade eden Korkmaz, “Tiyatrocu olarak bu konuları her zaman gündeme getiriyoruz. Manşetler bu olayı gündeme getirmediği sürece yeni bir gelişme beklemek yanlış olur. Doğruhaber Gazetesi bu konuda öncülük yaparak bir kampanya başlatmalı. İslami camialar bu konuya dikkat çekerse kendini muhafazakar olarak lanse eden hükümet geri adım atmak zorunda kalacaktır. Bu halk Müslümandır, hiçbir güç ona engel olamaz” dedi.
TOPLUM DEVLET ELİYLE İFSAD EDİLİYOR
AGD İstanbul Şube Başkanı Ali Uğur Bulut da hem müfsid kesimlerin hem de devletin bazı kurumlarının ifsad içerikli çalışmalarına tepki göstererek ifsada yönelik çalışmaların kabul edilemez olduğunu söyledi. “İnancımızda aslolan öncelikle kötülüklerin ortadan kaldırılmasıdır” diyen Bulut, devlet eliyle yüzlerce çirkin ve ifsad içerikli uygulamanın olduğunu belirtti. Allah’ın yasakladığı, kötü ve çirkin gördüğü çalışmaların devlet eliyle teşvik edildiğini ifade eden Bulut, “Bu tür olaylar maalesef Türkiye’de devlet eliyle teşvik edilmektedir. Bu ifsad çalışmaları o kadar çok ki toplumu derinlemesine etkiliyor ve kemiriyor. Toplumun genel ve sosyal yapısına baktığınız zaman bir çürüme, bir kötüleşme, bir yozlaşma, bir uçuruma doğru yönelme görüyoruz. Bu tür uygulamalar toplumumuzu ifsad ediyor, bozuyor. Toplumu yozlaştıran, ifsad eden, nesli bozan, ahlaksızlığı yaygınlaştıran girişimleri telin ediyoruz, eleştiriyoruz, bu tür çirkin hadiselerin bir daha tekrar edilmemesi için gerekli girişimlerin yapılması çağrısında bulunuyoruz.” dedi.
KALICI ÇÖZÜMLER LAZIM
Toplumsal ifsad çalışmalarının ortadan kaldırılması için sistemin kökten değişmesi gerektiğini vurgulayan Bulut, aksi halde sadece insanları düzeltmenin kalıcı bir çözüm olmayacağını belirtti. Bulut, şunları söyledi: “Eğer biz inanan insanlar, düzeni değiştirmeye yönelik gayretlerimizi göstermezsek yapılan tepkiler ve protestolar maalesef havada kalacaktır. Bundan dolayı kalıcı çözümler devreye koymak lazım. Düzen değiştirilmeden, sistem inancımıza uygun hale getirilmeden o düzen üzerinde bulunan kişilerin inançlı olması çok da bir şey ifade etmiyor. Asıl olan kişilerle beraber sistemin de inancımıza uygun bir şekilde değiştirilmesidir.”
TEPKİLER ORGANİZELİ
Toplumsal yozlaşma ve ifsada yönelik çalışmalara tepki gösteren bir başka kişi de Haramlarla Mücadele Derneği (HAMDDER) Başkanı Surur Çelebi oldu. Toplumdaki yozlaşmayı düzeltmeye karşı atılan adımlara gösterilen tepkiyi iyi niyetli görmediğini belirten Çelebi, bunun bir organize işi olduğunu belirtti. Çelebi, “Her haramlarla mücadele durumunda ortaya çıkan refleks ve ortaya konulmuş tepkiler bize organize gibi geliyor. Özellikle bazı çevreler ve sivil toplum örgütleri sırf bu meseleleri kendine misyon edinmiş gibi sürekli feveran ediyorlar. Doğrusu bunun doğal ve tabii bir yönü yok. Mutlaka bir manipülasyon söz konusu bu tepkilerde. Özellikle bazı elit kesimlerin bu konularda tepki göstermeleri çok anlamlı geliyor bize” diye konuştu.
ROMANTİZME ÇAĞRI TARİHİMİZE HAKARETTİR
Toplumsal yozlaşmanın hızla devam ettiğini dile getiren Çelebi, yönetimde muhafazakâr tabanlı bir iktidar olmasına rağmen bu yozlaşmanın devam etmesinin de düşündürücü olduğunu vurguladı. Kültür Bakanı’nın 14 Şubat ilanını da eleştiren Çelebi, “Ülkemizin kendine has turistik argümanları var. Ancak Bakanlığın sevgililer günü dolayısıyla turistleri Türkiye’ye davet etmesi Müslüman halkımıza ve bu topluma yönelik bir saygısızlıktır. Uzun yıllar boyunca İslam değerlerine ev sahipliği yapmış bu topraklarda insanları fuhuş, zina ve romantik gecelere davet etmek en başta tarihimize bir hakarettir. Doğrusu bu ülke nereye gidiyor dedirtecek manada bu tür çağrılar sadece bizi biraz daha benliğimizden uzaklaştıran ve kültürel yozlaşmanın önünü açan adımlardır.” ifadelerini kullandı.
HAYÂSIZCA AKINA KARŞI KONULMALI
Toplumsal dinamiklere seslenen Çelebi, topluma yönelik yaşanan bu hayâsızca akının önünde direnç gösterilmesi gerektiğini vurguladı. Çelebi şunları söyledi: “Özellikle ülkemizin gerçek sahiplerine şu çağrıyı yapmak istiyorum. Bu hayâsızca akına dinamik bir direnç ortaya koyarak dur demeliyiz. Bundan dolayı kendi alternatif direnç unsurlarımızı faaliyete geçirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde aile kavramının, namus ve şeref kavramlarının ortadan kalkacağı bir sürecin içine doğru gidiyoruz.”