Elindeki nimetin değerini bilmek
İslam ümmeti hiç olmadığı kadar nimet içinde yaşıyor. İslam fıkhına göre fakir fukara kalmadı. Geçim için değil, lüks için çaba harcanıyor. Komşuluk ilişkileri bitti, israflar çoğaldı. Adalet, vefa ve şükür azaldı. Şükür olmaz ise helak olmaya mahkumuz.
Riyad Makaev-Doğruhaber/Analiz
Gökte ve yeryüzünde olan her şeyin sahibi Allah’tır. Bu dünya imtihan dünyası olduğu için Allah (C.C.) bazı insanlara çok mal verir ve onları zengin kılar, bazı insanlara da az verir ve bazılarına da hiç vermez. Zenginler ise adeta Allah’ın yeryüzündeki temsilcileridir. Allah (C.C.) onlara verdiği ile yoksulları doyurmak ister. Fakat, zenginler Allah’ın verdiği nimete tamamına sahip olmaya ister ve yoksulu görmezlikten gelir. Sistem işte böyle bozulur, adaletsizlik ortaya çıkar, savaşlar, köleler çoğalır.
İSLAM ALEMİNİN GENEL DURUMU
Bugün, İslam ümmeti hiç olmadığı kadar dünya nimetine sahip oldu. Müslüman zenginleri istese İslam aleminde bir tek fakir ve yoksul kalmazdı. Bunun için gereken tüm imkanlara bugün sahibler. Fakat, bencillik ve kibir buna müsaade etmiyor. Petrol ve doğalgaz en çok İslam aleminde. Artık, ekmek için çalışan çok az. Müslümanlar adeta dünya nimetlerinin köleleri haline geldi. Eskiden bir kuru ekmek karnımızı doyururken, bugün envai çeşit yemekler ve meyveler soframızda yer aldığı halde açız ve gözümüz doymak bilmiyor. Çöplükte dedelerimizin hayal ettiği servetler bulunuyor. Artık, Müslümanların geçim derdi bitmiş, lüksün peşine düşmüşler. Ümmet, daha zengin olayım, apartman dairesini ya da arabayı yenileyeyim derdine düşmüş. Soframıza Afrika’dan, Tayland’dan meyveler geliyor. En yüksek binalar, en lüks restoranlar İslam aleminde bulunuyor.
İSRAF VE İSLAM ALEMİ
Düşünün, en çok israf yapılan ülkeler yine İslam aleminde yer almaktadır ve en fakir ülkeler de İslam ülkeleridir. Birileri parayı koyacak yer bulamaz iken, birileri açlık sınırı altında yaşamaktadır. Sadece Türkiye’deki mezarlıklarda mezar taşlarında kullanılan mermeri satsak, inanın, Mescid-i Aksa’yı işgalden kurtarırdık, Suriye ve Yemen’deki yoksulları açlıktan kurtarırdık. Necip Fazıl’ın dediği gibi, “Bizler açlıktan karnına taş bağlayan Peygamber'in, doymak bilmeyen bir ümmeti” haline geldik. Yüksek binalarla, lüks arabalarıyla ve büyük camilerle gurur duyar hale geldik. Dünyada gıdayı, teknoloji aletlerini, giysi ve makyaj ürünlerini en çok kullanan yine İslam ümmetidir.
BİZİ BEKLEYEN BÜYÜK TEHLİKE
Bugün, şehirlerimiz genişliyor, binalarımız yükseliyor, servetlerimiz çoğalıyor. Her şeye sahip olduk, lüksün peşine düştük. Eski zamanlardaki kralların ve firavunların sahip olmadığı rahata ve mala sahip olduk. Her türlü nimete sahip olduk; ama şükrü unuttuk. Komşuluk bitti, dostluklar bitti. Nimetler içinde yüzüyoruz ve gözümüz doymak bilmiyor. Nimetler çoğaldıkça ahlak bozuluyor. Bu nimetin bolluğu bir şeyin habercisi olmasın! Şu ayete dikkat çekmek istiyorum, “Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz.” (İsra Suresi,17/16).
Kendimize, aslımıza dönelim ve hakkıyla şükür edenlerden olalım. İşte o zaman Allah (C.C.) bizlere rahmetiyle muamele eder. Üzerimize bir musibet gelip bu nimet elimizden gitmeden önce, güzel işler yapalım ve birbirimize sahip çıkalım. Her Cuma hutbesinde okuduğumuz ayeti hatırlayın, “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl Suresi,16/90).