• DOLAR 34.499
  • EURO 36.408
  • ALTIN 2955.416
  • ...
Hüseyin Velioğlu`nun Hayatı ve Mücadelesi -6
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İşte huseynisevda.biz sitesinde yayınlanan Velioğlu`nun hayatının konu edindiği 6. Bölüm...

ŞEHİT REHBER HÜSEYİN VELİOĞLU`NUN HAYATI VE MÜCADELESİ -6

CEMAATİN KURULUŞU

Şehid Rehber ve yakın arkadaşları, Cemaat konusundaki fikirlerini somutlaştırdıktan sonra yaptıkları ilk işlerden biri; Rasulullah’ın (sav) siyerini tektik ederek yaşadıkları ortama uyarlamak üzere çıkarımlarda bulunmak oldu. Çünkü Şehid Rehber; Dar–ül Erkam modeli hücresel çalışma ve Rasulullah’ın (sav) takip ettiği merhalelere uygun bir faaliyet yürütülmesi gerektiğini, bu nedenle O’nun (sav) mücadele hayatının iyice tetkik edilmesi ve örnek alınması gerektiğini söylüyordu. Bu düşüncelerini ve görüşlerini Cemaat olma fikriyle somutlaştırıyordu. Kurulacak Cemaatin de, devletin kolayca takip ve kontrol edilebildiği yöntemlerle başarılı olamayacağına ve aynı zamanda İslam’ın sunduğu hareket metoduna da uygun düşmeyeceğine inanıyordu.

Yaptıkları ilk işlerden bir diğeri ise; o dönemde gerek yerel ve gerekse ümmet bazında, ulaşabildikleri İslami yapıları incelemek oldu. Bu işe girişirken, sahip oldukları inanç ve bakış açısı yanında, diğer hareketlerden elde edecekleri bilgilerden de istifade etmek istiyorlardı. Bu amaçla, ulaşabildikleri grup, hareket ve Cemaatler hakkında mümkün olduğu ve imkanları elverdiği kadarıyla bilgi topladılar, bunları bir araya getirdiler, birlikte değerlendirip üzerinde çıkarımlarda bulundular.

Bu çalışma; ufuklarının genişlemesine, atacakları adımlar konusunda önlerini daha da iyi görmelerine ve savundukları düşünceler konusunda kendilerine daha da güven duymalarına vesile olmuştu. Bu arada, İman Humeyni (ra) öncülüğünde İran İslam İnkılabı gerçekleşmiş ve bu onlara ayrıca büyük bir ilham kaynağı olmuştu. Çünkü o zamana kadar konuştukları pek çok solcu, İslam’ın yaşam biçimi olarak geride kaldığı, bir devlet ve yönetim biçimi olarak günümüz şartlarında tatbik edilemeyecek kadar geri ve yetersiz olduğu, çağın ihtiyaçlarına cevap veremediği gibi iddialarda bulunuyorlardı. Aynı zamanda gençliği de bu konuda kandırıyor, İslam’ın pratikten ziyade teorik düzeyde kaldığını ve dolayısıyla halkların kurtuluşu için hiçbir şey sunamadığını ve çare olmadığını dillendiriyorlardı.

1978–1979 yıllarında yaşanan bu yoğunluktan sonra, Şehid Rehber ve beraberindeki arkadaşları, İslami bir Cemaatin kurulması konusunda son adımı atmak üzere harekete geçtiler ve bir araya gelip Cemaatin kuruluşunu karara bağladılar.

Kuruluşunda, Cemaatin dayandığı akide, fikir ve prensipler ile ortaya koyacağı hareket metodu üzerinde yoğun bir şekilde duruluyordu. Şehid Rehber’in, konuşmaktan ve yazmaktan çok yapmaya önem veren yapısının da bunda temel etken olduğu açıktır. Şehid Rehber ta baştan beri isim üzerinde durmadı, şahıs ve isimleri ön plana çıkarmayı uygun görmedi, Cemaate herhangi bir isim takmadı, Cemaat kavramını özellikle ön plana çıkardı.

HİZBULLAH ismi, Cemaatin kuruluşunda belirlenen bir isim olmaktan ziyade daha sonraki yıllarda cemaat faaliyetlerinin halkın teveccühüne mazhar olduktan sonra, halkın cemaat için kullandığı bir isim olup bu ismin güzelliğinden dolayı cemaat de bu ismi kabullendi. Şehid Rehber bu konuda: “Bize ne kadar güzel bir isim vermişler. İnşaallah bu isme layık olmaya çalışacağız” demiş ve bu ismi kabul ettiğini, benimsediğini ve hatta sevdiğini ifade etmişti.

Şehid Rehber önderliğinde kurulan Cemaatin faaliyetleri başlayınca bölgede ve özellikle Batman’da tekfircilik fikirleriyle ön plana çıkan şahıslar da vardı. Bunlar; camilerin dırar mescidi olduğunu, Cuma namazlarının kılınamayacağını, imamların arkasında bu camilerde namaz kılınamayacağını, toplumun cahili toplum olduğunu, böylesi cahili toplumda kesilen etlerin yenmemesi gerektiğini, devlet dairelerinde görev alınamayacağını vs. savunuyor ve böyle yapanları tekfir ediyorlardı. Aynı zamanda bunlar, İslami hassasiyet taşıyıp Şehid Rehber ve yakın çevresiyle dostluk ve arkadaşlıkları olan insanlardı. Şehid Rehber, bunların samimi ve güvenilir insanlar olduğuna inandığı ve bunlara güvendiği için, zaman içinde bu sivri ve tekfirci düşüncelerini terk edeceklerine ve vasat bir çizgiye geleceklerine dair ümidini muhafaza ediyor, bunun için çaba sarf ediyor, onlara zaman verip ilişkisini kesmiyordu. Ancak bunların fikirlerinde ısrar etmesi, Şehid Rehber’in de böylesi tekfircilik fikir ve akımlarına karşı çıkması ve uygun bulmaması nedeniyle, süreç içerisinde ilişkiler kesildi.

S.V. adlı Cemaat mensubu şöyle bir anı aktarmaktadır: “Bir gece, tekfirci olarak tanınan bir grup bize misafir olmuştu. Sabaha kadar akidevi ve fikri konuları tartışmıştık. Tartışma konusunda onlar kadar etkili olamadığımı fark etmiştim ve bu bana bir eksiklik gibi gelmişti. Daha sonra Şehid Rehber’e o gecede olup bitenleri anlattım ve bu konularda kendimi yetiştirmek istediğimi söyledim. Ancak O, buna gerek olmadığını söyleyerek: ‘biz bu tartışmalarla zaman geçirmeyeceğiz, çalışacağız, bu tartışmaların zarardan başka bir getirisi yoktur’ dedi. Daha sonra tartıştığımız bu arkadaşlardan bazıları Cemaatin isabetli tavrını takdir ederek içinde yer aldılar.“

Hizbullah Cemaati; gerek yerel ve gerekse ümmet bağlamında hiçbir Cemaatin uzantısı, devamı, takipçisi veya aynısı olarak kurulmadı. Tamamen kendi şartları içerisinde, kendi imkanlarıyla ve kendi görüş ve düşünceleri doğrultusunda kuruldu. Laik Kemalist Rejimin yapısı, İslam ve Müslümanlara karşı tutumu ve uygulamaları, Müslüman halkın durumu, bölgenin içinde bulunduğu şartlar, Cemaatin kuruluşunda ana etkenler olmuşlardır.

Hizbullah Cemaatinin varlığının ana sebebi Laik Kemalist Rejim olmuş ve ta baştan beri Şehid Rehber ve beraberindekiler, fitnenin asıl kaynağının rejimin bizzat kendisi olduğunu, İslam’a ve Müslümanlara yönelik yasak, zulüm ve baskıların rejimin yapısı ve yasalarından kaynaklandığını savunuyor ve dillendiriyorlardı.

Dolayısıyla Hizbullah Cemaati; İslami sorumluluğunu ifa etmek üzere, Laik Kemalist Rejime karşı mücadele etmek için var olmuş ve bütün fitne unsurlarını ortadan kaldırıp Kur’an ve Sünneti esas alarak Asr–ı Saadet dönemini örnek alan İslami bir sistemi kurmak üzere yola çıkmıştır.

Devam edecek…

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir