6284 Sayılı Kanun’un mağdur ettiği öğretmenden vahim iddialar
Ankara’da öğretmen çiftin hayatı, 3 yıl önce yaşanan bir olaydan sonra paramparça oldu. 6284 kanunu kendi çıkarları doğrultusunda kullanan MEB’deki bazı bürokratlar, evrakta sahtecilik yaparak tayin hakkı olmayanların tayinlerini gerçekleştiriyor.
İddiaya göre, bir ilköğretim okulunda görev yapan müdür yardımcısı N.K, bipolar bozukluk hastalığı nedeniyle bazı dönemler ataklar geçirip kendisine ve kocasına zarar veriyordu.
2017 yılında ağır bir kriz geçiren N.K, kendisi gibi öğretmen olan eşi C.K tarafından hastaneye kaldırıldı. Kadın eş için hakim tarafından da Ankara'da hastanede zorunlu tedavi görmesi kararı verildi.
Fakat okulundaki diğer müdür yardımcılarının müdahalesi ve karı-kocanın arasına girmesiyle N. K’yi hastaneden kaçırır gibi çıkarttılar.
Sözde can güvenliği “yok” denilip Ankara'da zorunlu tedavi görmesine dair hakim kararı, MEB'in kendi mevzuatı çiğnenerek hiçbir müfettiş incelemesi yapılmadan, aile birliği paramparça edilerek resmi evrakta sahtecilik de yapılarak olmayan bir mahkeme kararının dayanak edildiği Valilik oluruna istinaden MEB Atama Dairesi'nce karısını doktora götüren erkek eş üzerine cani/katil damgası vurularak N.K’yi il dışına tayin ettiler.
Önce “eşini şikâyet et” denildi
MEB'de nokta atışı tayin için bunu usulsüz yol edinenler tayininin çıkması içinse eşinden şiddet gördüğünü söylemesi gerektiğini belirttiler.
MEB yetkilileri, tayin hakkı olmamasına rağmen başka bir şehre tayin için önce eşinden şikâyetçi olmalarını istedi, 6284 sayılı kanundan elde ettikleri hak ile eşleri tarafından tehdit edildikleri yönünde şikâyette bulunan memurlar, can güvenliklerinin olmadığı yönünde aldıkları belge ile MEB’e tayin başvurusunda bulundu.
MEB yetkilileri yasalardaki açıkları kendi emellerine göre kullanıyor iddiası
Devlet Memurları Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 14. maddesine göre kamu personelleri can güvenliğinin söz konusu olduğu durumlarda adli ve mülki amirlerin kararıyla güvenliklerinin sağlanacağı başka bir şehre tayin edilebiliyor.
Kamuoyunda tartışmalara neden olan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile kadının beyanının esas alınması kanunlaşmıştı.
Toplum içinde aileyi yıkan kanun olarak bilinen 6284 sayılı kanun ile bir kadın eşi tarafından tehdit edildiğini ve can güvenliğinin olmadığı yönünde şikâyetçi olabiliyor. Gerçekten can güvenliğinin olmadığı durumlarda kullanılması gereken ilgili yasalardaki açıkları fırsat bilen MEB yetkilileri, tayin hakkı olmayan müdür ve öğretmenlerin tayinlerini gerçekleştiriyor.
Hukuksuzluk bakanlığa taşındı ancak sonuç alınmadı
Eşinin tedavisi yarım kaldığı ve ailesi dağıldığı yetmiyormuş gibi bir de eşinin can güvenliğini tehdit etmekle suçlanan öğretmen C. K ise durumu Milli Eğitim Bakanlığı'na taşıdı. Ancak yıllar süren mücadelesinde mesele hep örtbas edildi. Nereye başvursa ayrı bir hukuksuzlukla karşılaştı.
“Aile birliğimizi paramparça ederek haksız leke attılar”
Eşi hakkında yapılan usulsüz tayinin iptali için birçok başvuru yaptığını söyleyen C.K, yaşadığı süreci şöyle anlatıyor:
“Kriz geçirdiği bir dönemde eşimi hastaneden kaçırır gibi çıkararak, Ankara'da zorunlu tedavi görmesine dair hakim kararını çiğneyerek, resmi evrakta sahtecilik yaparak, aile birliğimizi paramparça ederek ve benim üzerime tamamen haksız leke atarak yarım gün içinde sözde benden dolayı can güvenliği yok gerekçesiyle eşimi il dışına tayin ettiler. Usulsüzlüğün arka planını okul müdürü yazılı olarak itiraf etmiştir. Atama işlemi öncesinde hiçbir müfettiş görevlendirilmemiş; işlem ahbap-çavuş ilişkisi içinde MEB'in kendi mevzuatı ve hakim kararı çiğnenerek yapılmış ve bütün bu belgelerle Bakanlığa defalarca başvurmama rağmen defalarca örtbas edilmiştir. O dönemin Müsteşarının verdiği soruşturma emri 8 ay boyunca hiç uygulanmamıştır. Eş zamanlı olarak Ankara Valiliği’ne başvurdum. Valilik İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne 3 kez talimat verdi ve müdürlük soruşturma başlatmadı. Daha sonra İl Müfettişlerince açılan soruşturmada usulsüzlük yapılarak mesele örtbas edilmiştir. Daha sonra Bakan değişti. Sayın Ziya Selçuk Milli Eğitim Bakanı oldu. İl Milli Eğitim kadrosu da değişince Bakanlığa tekrar başvurdum. Eşim sinir krizi geçiriyor alıp hastaneye götürüyorum ve sonrasında ben suçlu ilan ediliyorum. Böyle bir haksızlık asla kabul edilemez. Devlet koltukları keyfi davranılacak yerler değildir!”
Ç.K, “Bakan değişince soruşturma açılsın, talimatı verildi. Onu da dinlemediler. Bütün bilgilere, itiraflara rağmen benim ifademe dahi başvurmadan ve önceden verdiğim belgelerde tahrifat yaparak masa başında işlemlerle soruşturmayı örtbas ettiler. Bu usulsüzlüğe de itiraz etmek için ve belgeler dosyaya girsin diye bakanlığa gittim. Anayasal dilekçe hakkımı engellemeye çalışıp güvenlik şefinin ifadesine göre Teftiş Kurulu Başkanı Atıf Ala'nın talimatıyla benim Bakanlık binasına girişimi ve dilekçe vermemi engellemeye kalkıştılar. Ankara'nın göbeğinde dilekçe vermek için Bakanlığa polis zoruyla girmek durumunda kaldım. Anayasal dilekçe hakkımı bile engellemeye kalkıştılar. Polis çağırmam üzerine güvenlik görevlileri geri adım atarak kendilerine emri Atıf Ala’nın verdiğini söylediler. Atıf Ala Teftiş Kurulu Başkanı. Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi. Yanlışları çözmesi gereken kurumun başındaki adam...” diye konuştu.
“Evrakta sahtecilik yapıldı”
Yapılan usulsüz atamanın arka planını anlatan C.K, “Daha sonra bir başvuru daha yaptım, yine soruşturma emri verildi. Soruşturma açıldı ve daha önce ‘Biz uygun gördük yaptık’ diye bana yazılı cevap veren Atama Dairesi bu kez ise kendilerini işin içinden sıyırmak için ‘Bu işlem valilik oluruna istinaden yapılmıştır’ diye müfettişlere ifade verdi. Söz konusu Valilik olurunda; ‘Ankara 3. Aile Mahkemesi’nin kararına istinaden Valilik olarak il dışına atanması uygun görülmüştür’ denilmekteyse de ortada böyle bir karar yoktur. Hiç yoktur. Olmayan bir mahkeme kararı ilgi tutulup koskoca Vali'ye imza attırılmıştır. Resmi evrakta sahtecilik yapmak suretiyle olmayan mahkeme kararı ilgi tutularak yapılmış işlem müfettişler tarafından da 3 yıldır örtbas edilmektedir. Bu işin peşini bırakmadım. Bu kez doğrudan Bakan Ziya Selçuk'un özel kalem müdürüne belgeleri gönderdim. ‘Resmi evrakta sahtecilik de var, bu tayini iptal edin, sorumlular hakkında gerekli cezalandırmayı da yapın ve can güvenliği gerekçeli işlemleri de geriye dönük inceleyin, dedim. Aynı konuda 5. kez soruşturma böylece açılmış oldu. Ben meseleyi idari açıdan Bakanlık içinde çözmeye çalıştıkça usulsüzlükte sınır tanımayanlar bürokrasi çetesi gibi davranarak bütün bu usulsüzlükleri bugüne dek örtbas etmiştir. Yine örtbas etmeye yönelmeyeceklerinin de garantisi yoktur. Bu işleri yapanlar ve örtbas edenler bürokraside çeteleşmiş. Bunlar bütün başvuruları kilitleyebilen kişiler. Benim verdiğim evrakları soruşturma raporuna tam tersi yazabilen, her yere eli kolu uzanan, bakanlık için paralel bakanlık gibi davranan kişiler.” dedi.
“Milli Eğitim Bakanına sesleniyorum: Bu tayini iptal ediniz”
C.K. MEB içerisinde bir kadın müdürün yarım günde başka bir ile tayin edildiğini belgelerle ortaya koyduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
“Eşim hastalık kaynaklı atak döneminde eli kolu bağlı hastaneye kapatılacağı korkusuna kapılıyor. Bu vaziyetteyken tayin etmek için bu şekilde eşimin adına düzenlenmiş tayin talep dilekçesi oluşturuyorlar. Devletin ilgili bütün birimlerine başvurdum. Sonuç örtbas, haksızlık, hukuksuzluk, kanunsuzluk, resmi evrakta sahtecilik, küstahlık... Milli Eğitim Bakanı'na sesleniyorum! Bu tayini iptal ediniz ve paralel yapı haline gelmiş bu bürokrat çetesini dağıtıp bizzat bakanlık olarak bu şahıslar hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunup meselenin de takipçisi olarak cezalandırılmalarını sağlayınız.” (İLKHA)