DEVLET, MÜTEAHİT, VATANDAŞ... YIKILAN BİNALARDA SUÇ KİMDE?
Van, Elazığ ve son olarak İzmir depremlerinden sonra gözler bir kez daha depreme dayanıksız binalara çevrildi. Peki depremde yıkılan binaların sorumlusu kim? Afet Yönetimi Uzmanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu “Bu binaların yıkılmasında, devletin de müteahhidin de orda oturanın da payı var.” dedi. İZODER Yönetim Kurulu Başkanı Levent Gökçe ise depremin değil riskli yapıların risk oluşturduğunu ifade etti.
DOĞRUHABER
İzmir’de meydana gelen deprem bir kez daha gözleri büyük Marmara depremine çevirdi. AFAD verilerine göre 49 bin riskli yapı olduğunu belirten Meteoroloji ve Afet Yönetimi Uzmanı İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “Akıl tutulması yaşıyoruz. İnsanlar araba alırken expertize götürüyor; ama ev alırken veya kiralarken bu yapılmıyor. Bu binaların yıkılmasında, devletin de müteahhidin de orda oturanın da payı var” dedi. Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) Yönetim Kurulu Başkanı Levent Gökçe ise “Türkiye bir deprem ülkesidir. Olası depremde İstanbul’daki binaların ortalama %17’sinin (yaklaşık 194.000 bina) orta ve üstü seviyede hasar göreceği tahmin ediliyor” ifadelerini kullandı.
“HERKES BİR BİRİNE SUÇU ATIYOR, SUÇLU HERKESTİR”
Afet Yönetimi Uzmanı İTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “Deprem sonrası ortaya çıkan üzücü tablolardan sonra herkes konuşmaya başlar şu suçludur, bu suçludur diye. Bana göre burada suçlu hem binayı yapan, hem evi satın alırken kontrol etmeyen, kolonları kesen, bunları şikâyet etmeyen, yeterli denetimi yapmayan yetkililer kısacası herkes suçludur. Burada suçlu bir kişi değil, çok kişidir. Mesele çok boyutlu ve toplumsal bir problem. Bu kadar çok suçlunun olduğu yerde problemleri çözmek kolay olmuyor. Tabi burada testi kırılınca herkes suçu bir birine atıyor. Burada çok boyutlu bir olay var, toplumsal bir problem yaşıyoruz. Burada gördüğümüz kadar bir akıl tutulması yaşanıyor, şimdiye kadar ortaya konulan yaklaşımlar çözüm olmadı. Problemi oluşturanlar, aynı ezberle problemi çözmeye çalıştığı için sonuçsuz kalıyor.” dedi.
“RİSKLİ YAPILARIN YIKILMASI ZAMAN ALIYORSA ACİLEN GÜÇLENDİRME YAPILMALI”
Depreme dair alınacak önemler noktasında toplumsal olarak hepimize görevler düştüğüne belirten Kadıoğlu, “Öncelikle sağlam bina üzerinde duracağız. Bu işin sadece arama kurtarma işi olmadığını, arama kurtarmadan canlı çıkarmanın bir marifet olmadığını yani buna mecbur kalınmaması gerektiğini anlamamız gerekiyor. Şu anda AFAD verilerine göre, olası bir depremde sadece İstanbul’da 49 bin yıkılacak bina var. Bunları hemen yıkıp yapmak mümkün değil, ama acil olarak güçlendirilmesi gerekir. Ya da ikinci bir seçenek olarak da şunu söyleyebiliriz; yıkılacak 49 bin bina var satılan 210 bin var. Yıkılacak binalardan vatandaşları taşımak gerekir, arada kalan miktarı da devlet karşılamalıdır. Böylece hem ekonomi canlanır, hem de bina yoğunluğu da azalır. En önemlisi de insanlar enkaz altında kalmaz.” ifadelerini kullandı.
“GEREKLİ TEDBİRLER İVEDİ BİR ŞEKİLDE ALINMAZSA BU İŞİN ALTINDA KALIRIZ”
Depremlerle ilgili alınacak tedbirler için güçlü bir irade ortaya konması gerektiğini belirten Kadıoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın burada ciddi rol alması gerektiğini belirtti. Kadıoğlu, sözlerini şu şekilde noktaladı: “Bu arada önemli bir faktör de kentsel dönüşüm yasası, bunu etkin bir şekilde uygulamak gerekiyor, belki de değişiklik yapılması gerekir. Çünkü kentsel dönüşüm yasasında gönüllülük esası var, ama bu gönüllülük esası görüldüğü kadarıyla çok işe yaramadı. Bu noktada devletin öncülük edip dönüşüm için adımları hızlandırması gerekir. Şu anda tabir yerindeyse İstanbul kıyameti (deprem) bekliyor. Gerekli tedbirler ivedi bir şekilde alınmazsa bu işin altında kalırız.”
“TÜRKİYE’NİN DEPREM KUŞAĞINDA OLDUĞU BİLİNCİYLE HAREKET ETMELİ"
Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) Yönetim Kurulu Başkanı Levent Gökçe, “Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyoruz. Bölgedeki tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Türkiye bir deprem ülkesidir. Topraklarının %95’lik bölümü çeşitli derecelerde deprem kuşağında yer alan ülkemizde, can ve mal güvenliğini sağlayabilmek için alınması gereken en temel önlemlerin başında uzun ömürlü ve depreme dayanıklı binalar inşa etmek geliyor. Yapıların dayanımı ile ilgili sorunlar sadece İzmir’de değil, tüm şehirlerimizde benzer sıkıntılar var. Nüfus yoğunluğu arttıkça bu sorun da büyümeye devam ediyor. Dolayısıyla toplum olarak Türkiye’nin deprem kuşağında olduğu bilinciyle hareket etmeli ve gerekli tüm önlemleri almaya öncelik vermeliyiz.” dedi.
“6.5 MİLYON KONUT DEPREM AÇISINDAN RİSKLİ BİNA STATÜSÜNDE YER ALIYOR”
Gökçe, sözlerine şu şekilde devam etti: “Deprem ile ilgili mevzuatlarımız kademeli olarak 1999 yılında yaşadığımız Marmara Depreminden sonra 2000’li yıllarda ciddi anlamda güncellendi. Bugün yaşlı ve eski mevzuatlara göre yapılan binalar ile ilgili endişelerimiz devam ediyor. Yeterli dayanıma sahip olmayan binalarımızı tespit etmeli, kentsel dönüşüm veya güçlendirme çalışmalarıyla güvenli hale getirmeliyiz. Bugün milyonlarca konutta halen su yalıtımının bulunmadığı ülkemizde 6.5 milyon konut deprem açısından riskli bina statüsünde yer alıyor.”
“İSTANBUL’DA 194 BİN BİNA ORTA VE ÜST SEVİYEDE HASAR GÖREBİLİR”
İstanbul için hazırlanan deprem raporuna dikkatleri çeken Gökçe, “7,5 büyüklüğündeki senaryo depreminde İstanbul’daki binaların ortalama %26’sının hafif, %13’ünün orta, %3’ünün ağır ve %1’inin çok ağır hasar görmesi bekleniyor. Ağır ve çok ağır hasarlı binaların aldıkları deprem hasarı onarılamayacak boyutta olmakta ve bu hasar seviyelerindeki binaların yıkılıp tekrar yapılması gereği ortaya çıkıyor. Öte yandan orta hasarlı binaların da onarım yerine yıkılıp yeniden inşasının çoğunlukla daha uygun olduğu belirtiliyor. Senaryo depreminde İstanbul’daki binaların ortalama %17’sinin (yaklaşık 194.000 bina) orta ve üstü seviyede hasar göreceği tahmin ediliyor.” şeklinde konuştu.