• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Mutlu çocuk mutlu birey oluyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Aile Danışmanı, Eğitimci ve Yazar Ebru Demirhan, mutlu bir birey yetiştirmek isteyen ailelere erken dönemlerden itibaren önerilerde bulundu.

Fiziksel gelişimin yanı sıra zihinsel ve duygusal gelişimin de tohumları anne rahminde atıldığını belirten Demirhan, hamilelik sürecinde annenin aldığı besinlerden bebeğin de beslenmesi gibi annenin ve ailenin içinde bulunduğu ortamın yoğunlaştığı duygulardan da bebekler etkilenebileceğini, bu duygular bebeğin bilinçaltına kodlanabileceğini, bebeğin hayat boyu duygu ve davranışlarını şekillenmesinde etkili olabileceğini söyledi.  

Demirhan’ın mutlu bir birey yetiştirmek isteyen ailelere şu önerilerde bulundu:

Her bebek farklı bir ortamda doğar ve varlığının ilk haberi alındığında her aile farklı tepki verir. Bebekler için istenip istenmemek önemlidir. Bu sebeple bebekler mümkün olduğunca güzel karşılanmalı ve varlığı öğrenildiğinde kendisiyle içsel bir ilişki kurmaya çalışılarak güvende olduğu, sevildiği, istenildiği mesajı bebeğe hissettirilmeye çalışılmalıdır.

Cinsiyet beklentisine girilmemeli

Geleneksel toplumlarda bebeklerin cinsiyeti hakkında çok katı tutumları olan aileler var. Erkek ya da kız bebek beklentisinde olmak, bu konuda anne üzerinde baskı kurmak, aile içi gerginlikler yaşamak; sonucu değiştirmemekle beraber bebeğin de stresli bir ortama doğmasına sebep olabilir. Bu tür durumlarda bebekler büyüdükçe yetersizlik hissi, kendinden memnun olmama, diğer cinsiyetin karakteristik özelliklerini yansıtarak kabul görme çabası içinde olabiliyor. Bazen de beklenen cinsiyette doğmak ve ailenin bu cinsiyete çok fazla anlam yüklemesi çocukta her şeyi yapma hakkına sahibim hissi bırakabiliyor ve şiddet eğilimlerinin tohumları atılmış oluyor. Bir bebeğin cinsiyetinden daha önemlisi sağlıkla dünyaya gelmesi.

Çocuğa kendi idealimize göre bir yaşam biçilmemeli

Ebeveynler toplum baskısı gibi nedenlerle kendi gerçekleştiremedikleri ideallerini bazen çocuklarının büyüyüp gerçekleştirmesini isteyebiliyorlar. Buna örnek olarak meslek seçimi, belli bir sınavı kazanmak, yüksek yaşam standartlarına ulaşmak verilebilir. Her çocuk kendi potansiyeli ve yetenekleri ile doğar. Zamanla kendini tanımayı öğrenir ve kendi idealleri oluşmaya başlar. Erken dönemlerden itibaren çocuğa meslek yakıştırmak, onu baskı altında bırakabilir. Her bireyin yaşam amacı farklıdır. Ailelerin çocuklarının yaşam yolculuklarında sevgiyle rehberlik etmeleri onların yolunu açar.

Yüksek beklentiler içine girilmemeli

Uzun süre bebek bekleyen çiftler veya çok kez düşük yapmış anneler sağlıklı doğan bebeklerine karşı yüksek beklenti içerisine girebiliyorlar. Ondan, doğmamış kardeşlerinin de yerini doldurmasını, çok başarılı olmasını, aileyi çekip çevirmesini bekleyebiliyorlar. Karşılanması zor olan bu yüksek beklentiler çocuğun hayatı boyunca omuzlarında yük oluşturabilir. Ebeveynler çocuklarını mutlak anlayışla ve sevgiyle büyütmeli ve onun yaşam amaçlarının önüne geçmemeli. Çocuklar doğru desteklenirse potansiyeli ölçüsünde gelişebilir ve kendi yollarını çizebilirler.

Kaybetme korkusu bebeği strese sokabilir

Bazı bebekler hastalık ihtimali yüksek olarak doğarlar, bazı anne adaylarının hamilelikleri riskli geçebilir. Zor gebe kalan bir anne bebeğini düşürmekten veya ona zarar gelmesinden çok korkabilir. Sağlıklıyken hasta olduğu sanılan bir bebek için çok korkmak anneyi de bebeği de yorabilir. Ailede depresyon, endişe, kaygı oluşturan bu tür durumlar yaşam kalitesini düşürebilir. Bu tarz sorunlar yaşayan aileler tedavi için uzman desteği almalı.

Bebekler kaybedilen bir yakının telafisi değildir

Toplumumuzda kendisinden önce kaybedilen bir kardeş veya aile büyüğü varsa, yeni gelen bebeği telafi gibi görme ve kaybedilenin boşluğunu doldurmalı gibi yaklaşımlar var. Kaybedilen ağabey, abla hatta vefat etmiş aile büyüklerinin ismini çocuğa veren, isim ve soy ismi aynı tutarak aynı nüfus cüzdanı oluşturma çabası içinde olan aileler günümüzde de mevcut. Bu durum yeni gelen bebeğe kendisine ait olmayan bir çok sorumluluk yükleyebilir. Her birey kendine has olarak kabul edilmeli.

Çocuk ve aile şiddetten her zaman korunmalı

Özellikle hamilelik sürecinde anneye yönelik fiziksel, sözel veya duygusal şiddet, anneyi etkilediği kadar bebeği de etkileyebilir ve bebeğin bilinçaltına yaşam boyu etkileneceği olumsuz duygu tohumları ekebilir. Güven duyamama, özgüven eksikliği, boyun eğme, korku, suçluluk gibi duygulara temel oluşturabilen bu durumlardan kaçınmalı ve bu tarz bir duruma maruz kalındıysa destek alınmalı. (İLKHA) 



Bu haberler de ilginizi çekebilir