• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...
Bir ABD Taktiği!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

BAE ile başlayan normalleşme süreci önemli bir gerçeği ortaya koyuyor. Arap dünyasında Mısır Devlet Başkanı Abdünnasır’ın temsil ettiği Arap milliyetçiliği yerini tam anlamıyla bağımlı bir siyasete bıraktı.

Peki, ne zaman?

Suudi Arabistan’da Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın ve BAE’de Veliaht prens Muhammed bin Zayed El Nahyan’ın ülke yönetimleri üzerinde ‘legal’  darbesine kadar Arap-Siyonist işgal rejimi iş birliği Arap sokaklarında bu kadar açık konuşulabiliyor muydu? Ülkelerinde ‘laikleşme ve modernizm’ projeleriyle çeşitli reformlar gerçekleştiren liderler bu yolla özellikle Batı dünyası ile ilişkilerini geliştirerek askeri ve ekonomik dayanışmaya gitti. Batılıların kabul ettiği ve Ortadoğu projelerinde gönüllü sponsor olarak kullandığı umut vaat eden yeni liderler, ülke içi siyasette daha güçlü bir konuma yükseltildi. Bölgelerinde ve ülkelerinde Arap sokaklarını sessizliğe mahkum edecek kadar güçlü bir hamiyeti inşa ettiler. 

‘İlk Kurban’

Arap sokaklarında aktifleşen değişim hareketleri Arap Baharı adıyla onlarca yıllık diktatörlükleri devirdi. Yerine sivil, birleştirici yönetimler arzulanarak başlatılan halk hareketleri bazı ülkelerde netice verdi. Ancak.. Arap Baharı sürecinde Müslüman Kardeşler Hareketi’nin halk hareketlerine öncülük etmesi yeni yönetimlerin inşa sürecinde  başarıyı getirirken ABD’nin yeni süreç projelerine uymadı. Mısır’da iktidara  gelen Müslüman Kardeşler Teşkilatı katliam ve askeri darbeyle yönetimden el çektirildi. ABD, darbeyi selamladı. Darbenin ekonomik sponsorluğuna yeni kukla liderlerini atadı. Çünkü Mısır’da hakim olacak İhvan liderliği, Siyonist işgal rejiminin güvenliği için büyük tehdit oluşturuyordu. Nitekim darbe akabinde gelen yeni yönetim hem ABD’nin hem Siyonist işgal rejiminin sadık bir neferi oldu. ‘Yeni Nasır’ benzetmeleri ile gelse de Nasır’ın Siyonist işgal rejimi ile mücadele eden milliyetçi politikalarının aksine normalleşmeyi savunan ve selamlayan bir politika izledi.

Sudan’da benzer taktik!

Sudan’ın içerisinde bulunduğu süreç bitmiş görünen Arap baharının bir tekrarı niteliğinde. Siyonist işgal rejimi için jeopolitik ve stratejik konumu ile son derece önemli olan Sudan’da yönetim yine halk hareketi ve akabinde askeri darbe ile düşürüldü. Bu süreçte yeni düzenin inşası için ABD’nin görevlendirdiği BAE ve Suud’un mekik diplomasisi stratejisini de unutmamak gerekir. Yeni yönetim ülkede hemen laikleşme yoluna giderek Avrupa ülkelerinden ‘güven’ talep etti. Ardından ABD’nin kara listesinden çıkmak karşılığında parası yine sponsorlarca ödenen rüşveti teslim ederek Siyonist işgal rejimiyle normalleşme yoluna gitti.

Devrimleri çalarak çıkarları lehine yeni bir siyasi düzen dizayn eden ABD, ülkelerin sosyolojik haritasına  göre yeni formüller üretiyor. Bazen mevcut yönetimden daha sadık piyonlarının güçlenmesini sağlarken bazen tamamen halk menşeili isyanları lehine çeviriyor. Ancak normalleşme süreci ve aktörleri ABD’nin aslında aynı taktiği farklı piyonlarla uyguladığını ortaya koydu. Siyasi ve ekonomik hegemonyasını bölge ülkeleri üzerinde etkili bir şekilde kullanan ABD, Siyonist işgal rejiminin güvenliğini sağlamış görünüyor.

Bu haberler de ilginizi çekebilir