İslam Kadını`nın Ev`le İmtihanı
Hz.Muhammed aleyhisselam`dan önce, pek çok din ve kültürde kadın ikinci sınıf bir varlıktı.
Hz.Muhammed aleyhisselam’dan önce, pek çok din ve kültürde kadın ikinci sınıf bir varlıktı.
Hem hak ve ödevlerde hem de insanlık özellikleri yönüyle erkeğin çok çok gerisinde telakki ediliyordu.
Denilebilir ki, kadın erkeklerin kölesi ve oyuncağı konumunda idi.
Arap toplumunda da böyleydi.
Hz.Ömer (r.a) bu durumu şöyle özetliyor:
“Cahiliye devrinde biz, kadınları bir şey saymaz, hesaba katmazdık; bu durum Allah Teala’nın onlar hakkında ayetler indirmesine ve kendilerine bir takım haklar vermesine kadar devam etti.”(Müslim,Talak,31).
Kadın, İslam’la gerçek değerini buldu, hak ve ödevleriyle buluştu.
***
Kadın, daha önce hep sokaklardaydı da, İslam onları evlerine mi hapsetti?
Ya da, kadınlar hiç evlerine girmiyorlardı da, İslam dışarı çıkmalarını mı yasakladı?
Böyle bir genelleme elbette ki yanlıştır.
Şüphesiz, İslam öncesinde sokak kadınları da vardı, evlerinin hanımı olan kadınlar da...
Ancak toplumun genelinde yaşanan ahlaksızlık, gayr-ı insani ve gayr-ı hukuki kadın algısı, doğal olarak kadınlara yapılan haksız muameleleri de beraberinde getiriyordu.
Bunun sonucunda da, kadına şiddet ve cinsel istismar hayli artmış durumdaydı.
İslam gelince, kadını ne büsbütün eve hapsetti, ne de dışarı çıkmalarını yasakladı!..
İslam, genel ilkeler koyarak kadına hak ettiği değeri ve uyması gereken hak ve ödevlerini hatırlattı.
***
Bazı insanlar, İslam’da kadınların evden dışarı çıkmalarının caiz olmadığını savunuyorlar!
Hatta, kadınların eve girmemeleri yüzünden bu ümmetin helak olacağını söyleyenler bile var!
Şüphesiz bu endişe, kadını korumaya, fitne ve günah ortamından uzak tutmaya matuftur.
Konunun iyi niyetle gündeme getirildiğinden şüphemiz yok!
Fakat, evlerde oturan kadınlarımızdan, gelin ve kızlarımızdan, bugün ne kadar emin olabiliyoruz?!
Onlara, gerekli İslami eğitim ve şuuru veremediğimiz taktirde, ev içi ile dışarısı fark eder mi dersiniz?
Çünkü, öyle bir çağda yaşıyoruz ki, evin içi ile dışı birbirine girmiş ve adeta kaynaşmış durumdadır!
Evdeki radyo, televizyon, telefon bir yana, eldeki enva-i çeşit cep telefonları, İphone, İpad, laptop, netbook, tablet…vs. gibi iletişim araçları, tüm dünyayı evinizin içine, beyninizin hücrelerine ve kalbinizin merkezine kadar sokmaktadır!
Bunları satın almadınız, eve sokmadınız, yanına yaklaştırmadınız diyelim!
Ya, okulu, çevreyi, akrabayı, arkadaş grubunu ne yapacaksınız?!
Bunların tümünden bağımsız ve bağlantısız bir hayat yaşamanız mümkün mü?
Bir şekilde onlardan etkilenmek kaçınılmazdır!
Öyleyse, bu iletişim araçlarını zararsız ve güvenli biçimde kullanmayı öğrenmek ve öğretmek en sağlıklı ve güvenilir yol olsa gerektir.
Yoksa, kişileri eve de hapsetseniz meseleyi çözmeyecektir!
Sorumlu olduğumuz kişilere, kadınlarımıza, gelinlerimize ve çocuklarımıza kendi maruf ve meşru değerlerimizi, ahlaki ilkelerimizi, itikadi ve ameli vasıflarımızı öğreterek öz güvenlerini sağladığımız taktirde, bu olumsuzluklardan onları korumuş ve inşaallah kurtarmış oluruz.
***
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz:
Baş döndürücü bu değişim, gelişim ve iletişim karşısında, kadın ve çocuklarımızı kapalı kapılar ardında tutarak, eve hapsederek, onların dışarıyla irtibatını keserek, toplumdan ve çevreden tecrit ederek bir yere varmak mümkün değildir.
Çünkü insan, kadınıyla erkeğiyle sosyal, aktif, dinamik ve üretken bir varlıktır.
Onları; akli seviyeleriyle uyumlu, becerileriyle örtüşen, ufuklarını açan, fikir ve düşüncelerini geliştiren, muhakemelerini artıran, ilim, irfan ve hikmet kazandıran faaliyetlere yöneltmek, onların sığınacağı en salim limanlardır.
Evvel emirde bir Müslüman hanım ve çocuğun eline alacağı ilk kitap; elbette ki öncelikle Kur’an-ı Kerim tefsiri ve Peygamberinin tatbikatını anlatan kitaplar olmalıdır.
Zira, Allah’ın Kelamı’nı okumaya, anlamaya, kavramaya çalışmak, sonrasında da gereğince yaşamak, muhtemel zararlara en iyi panzehirdir.
M.Emin Parlaktürk / habervaktim.com