Dağlık Karabağ sorununun temelinde Rusya'nın "tampon bölge" politikası yatıyor
Ermenistan'ın 26 yıldır işgali altında tuttuğu Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesi, Çarlık Rusya’sı döneminde izlenilen, Müslüman ve Türkî devletler arasında tampon bir bölge oluşturma politikasının günümüzdeki etkileri olarak karşımıza çıkıyor.
27 Eylül'den bu yana Azerbaycan ve Ermenistan arasında, işgal altındaki Dağlık Karabağ nedeniyle devam eden çatışmalar, yaklaşık 26 yıldır süren bu sorunun niçin çözülemediği veya çözülmek istenmediği sorularını da beraberinde getirdi.
Dağlık Karabağ sorunu ile ilgili İLKHA'ya konuşan Türkiye-Irak ilişkileri kitabının yazarı Serdar Mirza Mollabey, sorunun temelinin 1800'lere dayandığını söyledi.
Mollabey, Çarlık Rusya'sının Müslüman ve Türkî devletlerin birleşmesini engellemek için bir tampon bölge politikası yürüttüğüne dikkat çekti.
Karabağ sorununu anlamak için geçmiş tarihi iyi bilmek ve değerlendirmek gerektiğini belirten Mollabey, "1800 yılların başlarında özellikle Ermenilerin durumuyla ilgili Rusya'nın da taraf olduğu ve arkasında durduğu bir politika vardı. Panslavizm politikası. Bu politikayı gerçekleştirmek amacıyla Müslümanlardan daha fazla kendisine yakın hissettiği Hıristiyan Ermenileri, kendi sınır uçlarına yani Ermenistan bölgesine yerleştirerek bir tampon bölge oluşturmayı hedefliyordu." dedi.
1800'lü yılların sonlarına doğru özellikle dünya genelindeki Ermenilerin büyük bir çoğunluğunun bazı anlaşmalarla Nahcivan bölgesine, Karabağ bölgesine ve coğrafyadaki bazı bölgelere yerleştirildiğini ifade eden Mollabe, "Sonraki süreçte 1920'li yıllara gelindiğinde yani 1917 yılında Çarlık Rusya'sı devrildikten sonra o bölge Rusya açısından da ayrı bir önem arz ediyordu. Ermenistan ve Azerbaycan da o dönem Rusya'nın öncülüğünde yani bir federal yönetime dahil olmuş oldular. Stalin döneminde özerk bir Karabağ bölgesi oluşturmak üzere Stalin'in bir politikası vardı. Bu yüzden Karabağ'a yoğunlaşmaya çalıştı Karabağ bölgesine özellikle Ermenilerin yerleşmesi için bütün gayretini sarf etti." dedi.
Mollabey, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
1988 yılından 1992 yılına kadar çatışmalar yoğun şekilde devam etti. 1990 yılında Gorbaçov'un başkanlık ettiği Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağılma sürecine gireceği sırada Bakü işgal edildi. Ermenilere ciddi silah destekleri mühimmat desteği sağlandı. Ermenilerin o bölgede Karabağ'da yaşayan Türk kökenli Müslümanları katletmeleri görmezden gelindi. Sovyet Rusya geri çekildiğinde Azerbaycan bölgesinde bulunan bütün silahların mühimmatın tamamını alıp öyle geri çekildi. Ermenistan bölgesinde bırakabileceği kadar silah ve mühimmat desteği sağladı.
1994 yılında Azerbaycan ve Ermenistan arasında ateşkesin sağlanması için Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatının devreye girdiğini hatırlatan Mollabey, "Minsk grubu' diye bu sorunu çözmek üzere bir grup görevlendirildi. Bu grubun içerisinde Türkiye ve Rusya da vardı. O dönemde de bugün de dünya kamuoyunda Karabağ topraklarının Azerbaycan'a ait olduğu biliniyordu. Dönemin Sovyet Rusya'sı da kabul görüyordu. Her dönemde Karabağ Azerbaycan sınırına dahil olduğu bilindiği halde bugüne kadar Ermenistan'a ciddi bir yaptırım yapılmış değil. Ermenilerin bu toprakları terk etmesi, işgal ettiği toprakları terk etmesi sürekli telkin edildiği halde ve sürekli dünya kamuoyu tarafından duyurulduğu halde bugüne kadar Ermenistan tarafta ciddi bir yaptırımla karşı karşıya kalmadığı için sürekli barış bozan taraf saldırıdan taraf ve işgalci taraf konumunda ısrarcı oldu." dedi.
"Ermenistan bu saldırıya kalkışabiliyorsa bunun arkasında Rusya'dan ve Fransa'dan gördüğü destek yatıyor"
Bugün yaşananların benzerinin geçmişte de yaşandığını belirten Mollabey, "Özellikle yakın tarihi açısından 2016 yılında 4 gün süren savaşları oldu. O zaman beri 350'den fazla sivil ve askeri kayıp olduğu tartışılıyor. Daha sonra kısmen sular durulmuş olsa da taraflar arasında sürekli olarak yaşanan bir durum. 30 yıla yakın bir süredir sürekli çatışmalar devam ediyor. Ermenistan'ın tek başına Azerbaycan gibi bir gücü karşısınaa alabileceği bir durumun olmayacağı zaten bilinen bir durum. Çünkü Azerbaycan hem askeri kapasitesi yönüyle hem de teknoloji kapasitesi yönüyle Ermenistan'ın çok üzerinde. Ekonomik yönü ile de Azerbaycan'ın sahip olduğu petroller, sahip olduğu enerji kaynakları sayesinde kısa sürede toparlanmış oldu. Şu an için hem askeri yönden hem ifade ettiğim gibi teknolojik yönden üstünlük Azerbaycan'da. Buna rağmen Ermenistan bu saldırıya kalkışabiliyorsa bunun arkasında Rusya'dan ve Fransa'dan gördüğü destek yatıyor. Rusya bugün için Azerbaycan'ı bilerek namlunun ucuna sürüyor, böylece aynı anda Azerbaycan ve Ermenistan'a iki yönlü bir cezalandırma girişiminde bulunuyor." dedi.
"Rusya, kendi politikasını olumsuz etkilediği için Azerbaycan'ı cezalandırıyor"
Yaşanan çatışmaya Rusya'nın direkt olarak katılmadığını ifade eden Mollabey, Rusya izlediği politikasıyla Azerbaycan ve Ermenistan'ın bu savaşla cezalandırılmak istendiğini belirtti.
Mollabey, "Azerbaycan'ın cezalandırılmasının amacı Rusya'nın kendi coğrafyasında ve Avrupa üzerinde bugün bir silah olarak kullandığı enerjiyi yani Avrasya politikasını baltalamış olması yatıyor. Çünkü Azerbaycan dahil olduğu projelerle Türkiye üzerinde Bakü petrollerini ve doğalgazını Avrupa ülkelerine ve Türkiye'ye kanalize ediyor. Rusya'nın Avrasya politikası bu yönüyle işlevsiz hale geliyor. Çünkü Rusya dayatmaya çalıştığı bazı konularda karar alabilmek için elindeki doğalgazı ve enerji kaynaklarını silah olarak kullanabiliyor. Avrupa Birliği'nde veya Avrupa ülkelerinden direnen olduğunda direk doğalgazı kesiyor. Bu açısından enerji durduğunda bütün sanayi sektörleri ile birlikte hayatın durması oluyor. Kendi politikasını olumsuz etkilediği için Azerbaycan'ı cezalandırmaya çalışıyor aynı zamanda Ermenistan'ı da kısmen cezalandırmaya çalışıyor."
Ermenistan tarih boyunca Rusya tarafından korunup kollandığını söyleyen Mollabey, "Buna rağmen Ermenistan tarafı özellikle yeni dönemde Amerika ve Avrupa ile yakınlaşmaya başladı. Rusya'dan uzaklaşmaya başlamış olması Rusya'nın tepkisiyle karşılanıyor. Rusya Paşinyan'ı cezalandırma amacıyla özellikle böyle bir mücadelenin içerisine dahil edip yalnız bırakmış oldu. Yakın zamanda Rusya devlet başkanının yaptığı açıklamada bu çatışmanın Azerbaycan topraklarında gerçekleşmesi gibi ifadeleri kullanması Karabağ'ı Azerbaycan toprağı olarak tanımış oluyor. Bu ifadesiyle çatışmanın Azerbaycan topraklarında gerçekleşmiş olduğu için Ermenistan ile aralarındaki güvenlik anlaşması gereği müdahale edebileceği bir durumun olmadığını ifade etmiş oldu."
"Tovuz Bölgesi Azerbaycan petrollerinin Türkiye üzerinden Avrupa'ya kanalize edilmesine olanak sağlıyor"
Mollabey, "Bununla birlikte çatışmanın Ermenistan tarafından Tovuz bölgesine taşımasının da bazı asli amaçları var. Tovuz Bölgesi Azerbaycan petrollerinin Azerbaycan zenginlik kaynaklarının Türkiye üzerinden Avrupa'ya kanalize edilmesine olanak sağlayan bir bölge. Aynı zamanda demiryoluyla Türkiye ve diğer ülkeler açısından demiryoluyla da ulaşımın sağlanacağı bir gölge." ifadelerine dikkat çekti.
"Ermenistan'ın, çatışmaları sivil bölgelere taşımak istemesinin amacı Rusya'yı kendi tarafına çekmektir"
Ermenistan'ın, çatışmaları özellikle sivil bölgelere yoğunlaştırmaya çalışmasının belli amaçlarının olduğunu kaydeden Mollabey, "Bu amaçlarının başında Azerbaycan'ın da aynı şekilde misli ile karşılık vererek Ermenistan topraklarına yani Karabağ dışına çekerek Ermenistan topraklarına çekerek Rusya'yı savaşın içerisine çekmeye çalışması geliyor. Çünkü Ermenistan ve Rusya'nın güvenlik anlaşmaları var. Azerbaycan şuan için temkinli davranıyor. Gayet hızlı olmasa bile adım adım ilerliyor. Son incelediğim rakamlara göre ciddi sayıda Ermenistan'a ait askeri bataryalar, hava savunma sistemleri, uçaklar, helikopterler ve askerler tanklar imha edilmiş durumda. Ermenistan buna rağmen barış anlaşması için masaya oturduğunda ateşi bozan taraf olarak yine ortaya çıkıyor. Azerbaycan Rusya, Fransa ve bazı ülkelerin müdahalesine fırsat vermeden hızlı biçimde işgal altındaki topraklarını geri alması önemli bir sonuç." değerlendirmesinde bulundu. (İLKHA)