• DOLAR 34.594
  • EURO 36.334
  • ALTIN 2930.63
  • ...
HÜDA PAR'dan elektrik ve doğalgaz faturaları için öneri: DAR GELİRLİDEN ÜCRET ALINMASIN
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

DOĞRUHABER / Ramazan Casuk

HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, yaptığı haftalık iç gündem değerlendirmesinde; Türkiye geneli çöken EBA sistemi, elektrik-gaz zamları ve hayat pahalılığı ile Koronavirüs müeyyideleri gibi gündemin öne çıkan başlıklarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'deki iktisadi sistemin, zengini daha zengin, fakiri her geçen gün daha da fakirleştirdiğine dikkati çeken Sağlam, bu adaletsizliğin önüne geçecek yapısal değişikliklerin zorunlu olduğuna vurgu yaptı.

EBA SİSTEMİ ÇÖKMÜŞTÜR

EBA sisteminin çökmesini değerlendiren Sağlam, "2020-2021 eğitim öğretim yılının uzaktan eğitim ile başladığı ifade edildi. Ancak ilk günden aksaklıklar yaşandı ve EBA sistemi çöktüğü için aslında eğitim başlayamadı. Milli Eğitim Bakanı, çöküşün sebebini her ne kadar talebin yoğunluğuna ve siber saldırıya bağlamış ise de teknik alt yapının hazır hale getirilemediği görülmektedir. Teknik araç ve gereçler ile güçlü bir internet altyapısı sağlanmadan başarılı bir uzaktan eğitim mümkün değildir. Altyapısı hazırlanmadan uzaktan eğitime geçilmesi halinde kullanılan EBA sisteminin yetersizliği görülmüştür." dedi.

"MEB, YÜZ YÜZE EĞİTİMİN ALT YAPISINI OLUŞTURMAYA YOĞUNLAŞMALIDIR"

Yüz yüze eğitimin önemine vurgu yapan Sağlam, "Sosyo-ekonomik nedenler ve coğrafi etkenler sorunu daha da derinleştirmektedir. Ülke insanının çoğunluğunun dar gelirli olması, araç-gereçlerin tedarik edilmesini engellemektedir. Uzaktan eğitimin başarısızlığı bir yana, öğrencileri internete bağımlı hale getirmesi başlı başına ciddi bir sorundur. MEB, yüz yüze eğitimin alt yapısını oluşturmaya yoğunlaşmalıdır. Uzaktan eğitimin doğurduğu fırsat adaletsizliği ve ekonomik yük getirmesinin yanı sıra aile içinde oluşan sorun ve pedagojik kaygılar dikkate alınmalıdır. Bulaş riskini en aza indirecek tedbirler alınmalı, kontrollü ve kademeli olarak bir an önce yüz yüze eğitime geçilmelidir." ifadelerini kullandı.

ELEKTRİK-GAZ ZAMLARI VE HAYAT PAHALILIĞI

TÜİK'in, 2020 yılı elektrik ve doğalgaz fiyat istatistiklerini değerlendiren Sağlam, şunları kaydetti:

“Buna göre sanayi elektriğinde önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 2,8, konutlarda ise yüzde 32,3 oranında fiyat artışı meydana geldi. Doğalgazda da önceki yılın aynı dönemine göre sanayi tüketiminde yüzde 3,2 konut tüketiminde ise yüzde 34,7 oranlarında artış görüldü. Memur, işçi ve emeklilerin maaşları ile asgari ücrete yapılan artışların 4-5 katı olan bu zamlar, hayat pahalılığı ve enflasyon olarak tüketiciye geri dönmektedir. Elektrik ve doğalgaz, sanayi ve üretim sektörü ile tarımın temel girdi kalemi oldukları için bir taraftan maliyetleri yükseltirken, diğer taraftan üretim ve istihdamı düşürmektedir. Üreticiye, tüketiciye, esnafa, işçiye, çiftçiye, neredeyse toplumun bütün kesimlerine ağır yük olarak dönen enerji fiyatlarındaki bu yükselişin aşağıya çekilmesi için hiçbir adım atılmadı.”

"TÜRKİYE'DEKİ İKTİSADİ SİSTEM, ZENGİNİ DAHA ZENGİN, FAKİRİ HER GEÇEN GÜN DAHA DA FAKİRLEŞTİRMEKTEDİR"

Ekonomi sistemini eleştiren Sağlam, "Üreticinin maliyetleri daha da yükselirken, dar gelirlinin hayat şartları daha da zorlaştı. Türkiye'deki iktisadi sistem, zengini daha zengin, fakiri her geçen gün daha da fakirleştirmektedir. Bu adaletsizliğin önüne geçecek yapısal değişiklikler zorunludur. Önümüzdeki süreçte arz yetersizliği nedeniyle temel gıda maddelerinde fiyat artışlarının önüne geçmek için şimdiden tedbirler alınmalıdır. Asgari ücretli ile dar gelirlilerin refah düzeyini yükseltmek için zaruri ihtiyaçları oranında elektrik ve doğalgaz ücretsiz verilmeli ve vergilerden muaf tutulmalıdırlar." ifadelerini kullandı.

KORONAVİRÜS MÜEYYİDELERİ ANAYASAL ÖLÇÜLÜLÜĞÜ AŞMAMALIDIR

"Koronavirüs salgını nedeniyle devlet ve toplum olarak zor günlerden geçiyoruz." diyen Sağlam, "Neredeyse her gün, uzak veya yakın bir tanıdığımızı kaybediyoruz. İş ve sosyal hayat eskiye oranla ciddi kısıtlamalara maruz kaldı. Bu zorlu sürecin aşılması, elbette devlet ve toplum dayanışması ve el birliği ile ancak mümkün olabilir. Tedbirlere riayet etme, toplumun tamamının hayatını korumaya tekabül eden hayati bir husustur. Bu sıkıntılı süreçte herkes üzerine düşeni fazlasıyla yapmak zorundadır. Bu ağır riske rağmen sorumsuzca davranıp, tedbirlere riayet etmeyenlere konulan müeyyideler, toplumun sağlığının korunması ve yaşamın kolaylaştırılması amacına matuf olmalıdır." dedi.

"TEDBİR VE MÜEYYİDELER KİŞİLERİN TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİNİ ZEDELEMEMELİDİR"

Son olarak Sağlam, "Uygulanan cezaların bazı kamu kurumlarında yapılacak işlemler öncesi ödenmiş olmasının mecburi hale getirilmesi bu amaca hizmet etmeyecektir. İdari para cezasının ödenmemiş olmasının kamu hizmetlerini almaya engel teşkil etmesi, anayasanın ölçülülük ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Pandeminin sonuçlarının her geçen gün ağırlaştığı bu süreçte, vatandaşlara yeni hak mahrumiyetleri getirmek, toplumu daha da bunaltacaktır. Tedbir ve müeyyideler, kişilerin temel hak ve hürriyetlerini zedelememelidir." şeklinde konuştu. 

YEMEN’DE KALICI ATEŞKES SAĞLANMALI

Yemen'deki insani krize dikkat çeken HÜDA PAR Genel Başkanı Sağlam, insani krizin derinleşmesini engellemek için kalıcı ateşkesin ivedilikle sağlanması gerektiğini belirtti. Yemen'deki iç savaşa müdahil olan ülkelerin kalıcı ateşkes ve barış için çaba harcamaları gerektiğini ifade eden Sağlam, "BM, Yemen'deki 15 yardım programına finansman yetersizliği nedeniyle son verdi. İnsani yardım programları için talep edilen 3,2 milyar dolardan yalnızca 1 milyar doları sağlandığı için ülkede 30 yardım programı daha kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Dünyanın en fakir ülkeleri arasında yer alan Yemen'de, iç savaş ile birlikte 22 milyondan fazla kişi yardıma ve korunmaya muhtaç duruma düşmüştür. Yemen'de insani krizin derinleşmesini engellemek için kalıcı ateşkesin ivedilikle sağlanması gerekmektedir. Gerekli olan fon desteği ise uluslararası seferberlikle sağlanarak, ülkenin tüm kesimlerine gıda ve sağlık hizmetleri ulaştırılmalıdır. İnsani krizin kalıcı olarak sona ermesi için çatışmaların süresiz olarak sonlandırılması, iç savaşa müdahil olan ülkelerin de kalıcı ateşkes ve barış için çaba harcamaları gerekir. Aksi takdirde salgın hastalık ve kıtlık yüz binlerce insanın yaşamını yitirmesine sebebiyet verecektir." dedi.

 Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin siyonistlerle imzaladığı 'İlişkilerin Normalleştirilmesi' anlaşmasına karşı İslam ülkelerine çağrıda bulunan Sağlam, ihanet sürecine karşı Filistin'in yanında duruş sergileyen Katar, Cezayir, Fas ve Tunus'un tavrı tüm İslam ülkeleri için örnek teşkil etmesi gerektiğini söyledi.

"İSLAM ÜLKELERİ; SUUDİ KRALLIĞI VE NORMALLEŞME ANLAŞMASI İMZALAYAN ÜLKELER İLE DİPLOMATİK İLİŞKİLERİ DERHAL DONDURMALIDIR."

Suud Rejimi bölgesel sorunlarda kutuplaştırıcı bir politika izleyerek siyonist rejim lehine başlatılan normalleşme sürecinin garantörü konumunda olduğuna vurgu yapan Sağlam, "15 Eylül'de Bahreyn ve BAE ile 'İlişkilerin Normalleştirilmesi' anlaşması imzalayan Siyonist rejim, beş ülke ile daha ilişkileri normalleştirmeyi hedefliyor. ABD arabuluculuğunda başlatılan normalleşme görüşmelerinin bölgedeki öncülüğünü Suudi Krallığı yürütmektedir. Bölgesel sorunlarda kutuplaştırıcı bir politika izleyen Krallık bugün, Siyonist rejim lehine başlatılan normalleşme sürecinin garantörü konumundadır. Filistin davasını ve Kudüs'ü işgal rejimine peşkeş çeken, bölgesel kuruluşlarda Siyonist rejim aleyhine karar alınmasını engelleyen Suudi Krallığı ihanet çemberini daha da genişletmek istemektedir. İslam ülkeleri bu ihanet projesine karşı caydırıcı müeyyideler uygulamalı, Suudi krallığı ve normalleşme anlaşması imzalayan ülkeler ile diplomatik ilişkiler derhal dondurulmalıdır. İçerisinde bulunduğumuz ihanet sürecine karşı Filistin'in yanında duruş sergileyen Katar, Cezayir, Fas ve Tunus'un tavrı tüm İslam ülkeleri için örnek teşkil etmelidir. Filistin davasına sahip çıkan İslam ülkeleri direnişe umut olmakta ve işgalin önüne geçmektedir." ifadelerini kullandı.

HAMAS ve Fetih Hareketinin İstanbul'daki ittifak görüşmelerini de değerlendiren Sağlam, birlikteliğin devamlılığının sağlaması gerektiğine vurgu yaptı.

"SİYONİST İŞGALE KARŞI BİRLİKTE HAREKET EDİLMESİ İRADESİNİN ORTAYA ÇIKMASI, GELECEĞE YÖNELİK UMUTLARI ARTIRMAKTADIR"

Başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması için HAMAS ve Fetih Hareketinin ellerindeki bütün imkânları seferber etmesi gerektiğinin altını çizen Sağlam, sözlerine şöyle devam etti:

"Siyonist rejim ve onu destekleyen ABD, 'Normalleşme' adı altında İslam ülkelerini Siyonist rejimle ilişki kurma ve işgali tanımaya zorlamaktadır. Bu şeytani plana karşı HAMAS ve El Fetih başta olmak üzere bütün Filistinli gruplar bir araya gelmeli, Siyonist düşmana karşı birlikte direnmelidirler. Bu birliktelik, şeytani planın akim bırakılması açısından bir zarurettir. Bu anlamda HAMAS ve FKÖ'nün özgür iradeleriyle İstanbul'da bir araya gelmeleri son derece önemlidir. Yıllardır alınamayan mesafenin birkaç görüşmede alınması, Siyonist işgale karşı birlikte hareket edilmesi iradesinin ortaya çıkması, geleceğe yönelik umutları artırmaktadır. Siyonist işgale karşı olan Kudüs dostu bütün devlet ve kuruluşlar, güçlü bir şekilde Filistin halkının birlikteliğinin arkasında durmalıdır. Bu birlikteliğin devamlılığını sağlamalı, başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması için ellerindeki bütün imkânları seferber etmelidir." (İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir